Connect with us

POLİTİKA

İmamoğlu’nun MOBESE görüntülerini sızdıranlara 3 yıl hapis

Yayınlanma tarihi:

Güncellenme tarihi:

Ekrem İmamoğlu’nu itibarsızlaştırma telaşıyla ortaya çıkarılan MOBESE görüntüleri esas itibarıyla Kılıçdaroğlu’nun “beni ve partili belediye başkanlarımızı dinleyip, takip ediyorlar” şeklindeki açıklamasının ispatıdır. Devletin elinde olması gereken bir bilginin kamuoyu ile paylaşılması, bu takibi kimin yaptığına dair net bir fikir vermektedir.

İmamoğlu’nun, araç konvoyunun Sarıyer’de ilerlerken KGYS sisteminden çekilen görüntülerinin yayılması sonrasında şikâyette bulunması tartışmayı daha da ileriye taşıyacak gibi görünüyor?

İMAMOĞLU’NA FETÖVARİ İTİBARSIZLAŞTIRMA OPERASYONU

Bu çerçevede, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, polis tarafından asayişin sağlanması ve suçların aydınlatılması amacıyla kullanılan MOBESE sistemi üzerinden siyasi amaçla takip edilmesi tek kelimeyle insan hakkı ihlali ve daha da ötesinde suçtur.

Eğer ki İmamoğlu bir mahkeme kararı ile izleniyor ve dinleniyorsa, KGYS üzerinden elde edilen bu “delillerin” savcılık yerine kamuoyu ile paylaşılması hem iyiniyetli hem de yasal değildir. Bu durumda memurların alacağı ceza 4-8 yıl arasında değişebilir. (Eğer öyle bir şey varsa) soruşturmanın gizliliği de bu haliyle ihlal edilmiş durumdadır.

İmamoğlu’nu “itibarsızlaştırma telaşının” kolluk bürokrasisinde bu kadar kural ihlaline yol açması bize yine FETÖ’nün fütursuzca hareket ettiği günleri hatırlattı. İtibar suikastları ile başlayan süreçler yetersiz ve hatta uydurma delillerle açılan mahkemelerde son buluyordu. Ağa takılan bürokrat, siyasetçi ve gazetecilerin kendilerini aklayana kadar aradan onlarca yıl geçmesi gerekti. Oradaki asıl amaç, hedef alınan bu kişilerin kariyerlerinin sonlandırılması idi ki bunda da gayet başarılı olundu. Millet olarak o karanlık günleri tekrar yaşamak istemiyoruz.

KİŞİSEL VERİNİN İŞLENMESİNDE GÜVENLİK – ÖZGÜRLÜK DENGESİ SORUNU

KGYS sistemleri kalabalık şehirlerde güvenliği sağlamakta ve meydana gelen olayları çözmekte kolluk kuvvetlerinin eli ayağı gibidir. Mevcut olan en son teknolojiler ve programlar kullanılarak bu sistemler sürekli geliştirilir. KGYS sistemlerinden hangi verilerin toplanacağı ve nasıl işleneceği o ülkenin tehdit ve demokrasi algısıyla doğrudan ilgilidir. Çünkü buradan sürekli olarak yüz, arkadaşlar, plaka, güzergâh gibi kişisel veriler toplanmaktadır.

Mesela KGYS’ne entegre yüz tanıma programı ile kişinin kimliği ve takip ettiği güzergâh saniyeler içinde öğrenilebilmektedir. Aynı şey Plaka Tanıma Yazılımı için de geçerlidir. Çin ise daha da ileri giderek, KGYS’de kişinin ruh hali ve davranışları üzerinden ona bir güvenlik tehdit seviyesi atayan sübjektif yazılım programları kullanmaktadır. Tedirgin hareketlerinizle program tarafından kırmızı çerçeveye alındığınız anda polisin takibine de girmiş olursunuz.

KİŞİSEL VERİLER DEVLET KORUMASI ALTINDADIR

Devletler, toplanan her türlü kişisel verinin işlenmesi, saklanması ve suiistimal edilmemesi için kanunlar ve kurum içi protokoller ortaya koyar. Avrupa’da GDPR kısaltması ile ifade edilen Genel Veri Koruma Kanunu bizde de çok benzer şekilde, Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun (KVKK) adı altında yürürlüğe girdi.

Başta küresel sosyal iletişim şirketleri olmak üzere tüm veri toplama, işleme ve saklama esaslarını belirleyecek bir çerçeve belirlenmiş oldu. Bu kanuna uyup uyulmadığını Kişisel Verileri Koruma Kurumu denetliyor. Kurum, denetimlerde ortaya çıkan veya şikâyet sonucu haber alınan ihlalleri inceleyerek para cezası uyguluyor. Konusu suç teşkil eden ihlallerin işlem yapılmak üzere ilgili savcılıklara yönlendirilmesi de bu kurulun görevleri arasında.

BÜROKRASİ SİYASETLE ARASINA MESAFE KOYMAYI BİLMELİ

Siyaset doğası gereği eline geçirdiği her imkânı kendi lehine ve hatta menfaatine kullanmayı amaçlar. Mevcut Başkanlık sistemi maalesef siyasetin bürokrasiyi de bu şekilde suiistimal etmesine imkân veriyor. Tayin, terfi ve gelecek endişesi taşıyan memurlar siyaset ile iyi geçinmek zorunda oldukları fikrine kapıldıkları için zaman zaman hata yapabiliyorlar.

Geçmiş tecrübelere bakınca, özellikle kolluk bürokrasisinin bu konuda en çok mağdur olan kesimi oluşturduğu görülüyor. Mesela, kurdukları Paralel Devlet Yapılanması sistemine güvenerek engel gördükleri her kişiyi yolun üzerinden kaldırabileceğine inanan FETÖ’ye bağlı polis bürokrasisi şimdi cezaevinde gün sayıyor.

Kendini buna kaptıran memurların siyasi taraftarlık, hezeyan ve heyecanı bir kenara bırakarak sadece kanunun emirlerini yerine getirmeye odaklanması gerekiyor. Bu konuda aldıkları talimatlarda Anayasamızın 137. maddesinin ikinci fıkrasına sığınmalılar: “Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.”

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Continue Reading
Advertisement
Yorum yapmak için tıkla