Connect with us

EKONOMİ

Dolar 40 TL Mi Olacak? Ekonomist Selçuk Geçer’den Kritik Uyarı Geldi! Elinde Dövizi Olan Bozdurmasın

Yayınlanma tarihi:

Dolar 40 TL Mi Olacak? Ekonomist Selçuk Geçer'den Kritik Uyarı Geldi! Elinde Dövizi Olan Bozdurmasın

Son iki yılda sürekli rekorlar kıran dolar kuru, artık 30 TL’yi aşmış durumda. Ekonomist Selçuk Geçer, yakın zamanda yeni bir rekorun daha kırılacağını belirterek, “Alınacak kararlar ve uygulanacak politikalar artık büyük önem taşıyor. Sonuç olarak, gerçek bir yol ayrımındayız. Kalıcı mutluluk mu, yoksa geçici heves mi?” şeklinde konuştu. Doların yükselip yükselmeyeceği ve ne kadar daha artabileceği ise merak konusu. İşte, Selçuk Geçer’in dolar yorumu…

Mehmet Şimşek’in ekonominin başına geçmesiyle birlikte uygulanan kemer sıkma politikası, vatandaşa vergi zammı olarak yansıdı. Ekonomideki güvensiz ortam, dolar kurunun yeniden yükselmesine neden oldu. Selçuk Geçer, doğru öngörüleriyle tanınan bir isim olarak dikkat çekiyor.

DOLAR NE KADAR OLUR? DOLAR NE OLACAK?

Ekonomist Selçuk Geçer’in “Artık dolar 38” başlıklı yazısı, durumu şu şekilde özetliyor:

“Hayırlı uğurlu olsun, euro 30 lirayı geçti. “Peki dolar ne olacak?” diye soranlara… O da pek yakında…”

Uzun süredir doların adım adım 35 TL’ye doğru ilerlediğini söylüyorduk. Bu tahminimiz nedeniyle küfürler ve hakaretler almaktan geri kalmadık. Oysa bu durum kaçınılmazdı. Enflasyona bakıldığında bile doların gerçek değeri 35 TL’nin üzerindeydi. Son vergi artışları ve zamlarla bu seviye daha da yükseldi. Artık doların enflasyon karşısındaki değeri 38 ila 40 TL aralığındadır.

PEKİ, NE ZAMAN?

“Dolayısıyla en geç eylül-ekim aylarında bu seviyelere ulaşabiliriz.”

“Bu kadar çabuk mu?” diyenlere ise verilebilecek tek cevap; aslında geç bile kalındı.

DÖVİZ FAİZ KARARI ÖNCESİ NEDEN YÜKSELDİ?

Bu oldukça basit…

Merkez Bankası’nın geçtiğimiz ay aldığı karar gösterdi ki doları baskılamak adına faiz artışları aşırıya kaçılmayacak. Doları istenen, yani hem yabancıların hem de yerlilerin ikna olacağı seviyeye getirmek için faiz kontrollü bir şekilde artırılacak. Muhtemelen bu toplantıda en fazla 400 baz puanlık bir faiz artışı olabilir. Ancak benim tahminime göre 200 baz puanlık bir artış daha olasıdır. Piyasa tam da bu düşük yükselişleri fiyatlıyor. Bu nedenle döviz değer kazanıyor.

YABANCI VE YERLİLER İKNA OLACAK MI?

Kısa cevap “evet”. Ancak bunun için bazı şartların yerine getirilmesi gerekiyor. İşte bu şartlar:

  1. Enflasyona uygun doğru döviz fiyatı,
  2. En az bir yıl boyunca döviz dalgalanmalarını önleyici doğru faiz fiyatı,
  3. Akılcı para ve ekonomi politikaları!

Şimdi tek tek açıklayalım…

YA KALICI MUTLULUK YA GEÇİCİ HEVES

  1. Enflasyona uygun doğru döviz fiyatı… Eğer doları baz alırsak, enflasyona göre doğru döviz fiyatı 38-40 TL aralığındadır. Hem yerli hem yabancı döviz sahiplerini ikna edecek en düşük seviyeler bunlardır. Bu seviyeleri gören yerli ve yabancı yatırımcılar, doğru faiz koşullarında Türk Lirasına dönüş yapabilir. Demek ki Türk Lirasının değeri en az %30 daha düşmelidir.
  2. Doğru faiz fiyatı… Dövizi ikna edici seviyelere getirmek önemlidir, ancak daha da önemli olan, bu seviyelerin bir yıl boyunca stabil olacağına piyasanın ikna edilmesidir. Bunun için doğru faiz fiyatı gereklidir. Önümüzdeki dönemde faiz artışları daha sertleşecek ve enflasyonun üzerinde pozitif reel getiri sağlayacak seviyelere dönülecektir. Sadece bu şekilde orta vadeli bir denge sağlanabilir.
  3. Para politikalarında siyasete ağırlık vermek ve gerçek dışı yaklaşımlardan kaçınmak gerekmektedir. Başlanan işin devam ettirilmesi ve gerçeklerle uyumlu politikaların izlenmesi önemlidir. Ayrıca bu politikaları destekleyen ekonomi programlarının hızla hayata geçirilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin kendi kaynaklarıyla üretebilen bir ekonomi modeline geçmesi önemlidir. Bu, döviz dalgalanmalarının enflasyon ve yoksulluk gibi olumsuz sonuçlar doğurmasından ziyade rekabetçilik, ihracat, istihdam ve zenginleşme gibi olumlu sonuçlara yol açacaktır.

Artık alınacak kararlar ve uygulanacak politikalar son derece önemlidir

Çünkü şu anda gerçek bir yol ayrımındayız. Ya kalıcı mutluluğu seçeceğiz ya da geçici heveslere kapılacağız. Hangi seçeneğin gerçekleşeceği ise tamamen bizim vereceğimiz kararlara bağlı…

Bununla birlikte, doların yükselmesi sadece enflasyon ve ekonomik faktörlerle sınırlı değildir. Türkiye’nin makroekonomik gerçeklerini de hesaba katmak gerekmektedir. Örneğin, Merkez Bankası’nın rezervlerinin yetersizliği, kısa vadeli borçların artışı, şirketlerin ve kamu kurumlarının döviz açıkları, yerli ve yabancı yatırımcıların döviz talebi, bütçe açığının büyümesi, hızla artan cari açık ve ödemeler dengesi krizi, yanlış para politikaları sonucu gerçeklikten uzaklaşan politika faizi, yüksek risk primi, düşük kredi notları gibi unsurlar da dikkate alınmalıdır.

Görüldüğü gibi, saymakla bitmeyen faktörler söz konusu…

Eğer bu süreç doğru bir şekilde yönetilemezse, geçmişte yapılan hatalar tekrarlanır ve işler kontrolden çıkarsa, dövizdeki fiyatlar çok daha büyük bir krize yol açabilir. Unutmayalım, 5 Nisan 1994’te doların bir günde neredeyse beş kat artış gösterdiği bir dönem yaşamıştık.

Bu nedenle, Sayın Şimşek ve ekibi kontrollü bir şekilde, doğru değerine, en azından enflasyon karşısındaki gerçek değerine gitmeye izin veriyorlar.

Doğru değer, enflasyona bakıldığında 38 ila 40 TL aralığı olarak belirlemiştik. Bu seviyelere en geç eylül-ekim aylarında ulaşacağımı düşünüyorum.

“Hızlı mı?” diyenlere ise tek cevap; aslında geç bile kalındı.

Şu anda dövizin kontrollü bir şekilde yükselmesinin nedeni, Merkez Bankası’nın faiz kararı öncesinde fiyatları dengelemek istemesidir. Faiz artışlarıyla doların istenen seviyeye getirilmesi hedeflenmektedir. Şu anda piyasada bu düşük yükselişlerin fiyatlandığını görmekteyiz. Bu nedenle döviz değer kazanmaktadır.

Yabancı ve yerli yatırımcılar ikna olacak mı?

Kısa cevap “evet”. Ancak bazı şartlar yerine getirilmelidir. Bunlar:

  1. En azından enflasyona uygun doğru döviz fiyatı,
  2. En az bir yıl boyunca döviz dalgalanmalarını önleyecek doğru faiz fiyatı,
  3. Mantıklı para ve ekonomi politikaları!

Bu şartlar sağlandığında, yerli ve yabancı yatırımcılar ikna olacak ve dövizlerini doğru faiz koşullarında bozdurarak Türk Lirasına dönebilecekler. Ancak unutmayalım ki, Türkiye’nin kendi kaynaklarıyla üreten bir ekonomiye geçmesi ve dışa bağımlılığını azaltması önemlidir. Sadece bu şekilde döviz dalgalanmalarının olumsuz etkileri yerine rekabetçilik, ihracat, istihdam ve zenginleşme gibi olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Artık alınacak kararlar ve uygulanacak politikalar büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak, gerçek bir yol ayrımındayız ve hangi seçeneği tercih edeceğimiz tamamen bizim kararımıza bağlıdır. Kalıcı mutluluğu seçmek için doğru adımları atmamız gerekmektedir.

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Continue Reading
Advertisement
Yorum yapmak için tıkla