Politika
TBMM Başkanı Kurtulmuş: Anayasa ve İmralı görüşmeleri paralel süreçler değildir
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü nedeniyle Mecliste Parlamento Muhabirleri Derneğini ziyaret etti. Kurtulmuş, zor şartlarda çalışan basın mensuplarının 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü kutlayarak, soruları yanıtladı. Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, birinci tur yapılan görüşmelerin bir niyet beyanı olduğunu söyledi. Anayasanın, parlamentonun meselesi olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Çünkü artık yeter; Anayasa defaatle değişmiş olmasına rağmen, birçok maddesi üzerinde tadilat yapılmış olmasına rağmen, hala 12 Eylül darbesinin, hala 1960 darbesinin o vesayetçi ruhu, Anayasanın mehdinde mündemiçtir. Bir madde bile olsa sivillerin artık bir araya gelip, bir anayasa yapmasının vaktinin geldiği kanaatindeyim. İyi niyetle eğer yaklaşılırsa, bu görüşmelerden de sonuç alınabileceğini ümit ediyorum. Siyasetin en önemli görevlerinden birisi görüşebilmektir. Yumruğunu sıkarak, el uzatmadan, Ben siyaset yapıyorum demek olmaz ya da kapıları kapatarak herkes kendi kapılarının arasında konuşarak siyaset olmaz. Herkes kendi mahallesine seslenerek siyaset olmaz. Bütün Türkiyeyi kuşatacak, bütün farklı fikirlerin tartışılabileceği, nihayetinde kararı verecek olan millet adına TBMM; bir müzakere sürecinin olması gerekiyor. Bu görüşmelerin olması, partilerinin birbirlerine kapılarının açık olması, aslında Türkiye demokrasisinde çok daha normal koşullar içerisinde ilerlenmesini sağlar” ifadelerini kullandı.
Bugün Türkiyenin ihtiyacı olan en önemli meselelerden birisinin, siyasi diyalog olduğunu belirten Kurtulmuş, “Açıkçası iki taraflı bir süreç işler, eğer bu süreci doğru yürütürsek, bir anayasa müzakerelerinde mesafe alınır, ikincisi bu görüşmeler gerçekleştikçe Türkiye demokrasisi çok daha normal, çok daha sağlıklı bir hale gelir” dedi.
HENÜZ İŞİN ÇOK BAŞINDAYIZ
Kurtulmuş, DEM Parti heyetinin ziyaretleri ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu sürece nasıl gelindi? Bölgede emperyalizmin uzunca bir süredir, hatta 1inci Dünya Savaşından sonra Osmanlı Cihan Devletinin yıkılmasından itibaren başlayan o sürecin, öncesinden başlayan bir sürecin devam ettiğini görüyoruz. Nedir; böl, parçala, yönet. Bu bölge ülkelerinde, maalesef özellikle 1990lı yılların başından itibaren tam manasıyla bölünme ve parçalanma sürecine girilmiştir. Irakın durumu ortada. Suriyenin durumu, geçtiğimiz özellikle 13 yıl içerisinde ortada. Lübnan maalesef fevkalade ciddi siyasi krizlerin içerisinde. Libya bölünmüş vaziyette, Sudan bölünmüş vaziyette, Yemen bölünmüş vaziyette. Bütün bölge ülkeleri maalesef 2 temel fay hattı üzerinden ayrılıkların tetiklendiği bir coğrafyaya dönüştürüldü. Bunlardan bir tanesi mezhebi farklılıklardır. Bir diğeri de etnik çatışmalardır. Şimdi biz Türkiyenin insanları olarak, çok açık söylüyorum da affedersiniz, sıranın bize gelmesini bekleyeceğiz. Bölünüp, parçalanma sürecinin içerisine gireceğiz ya da Türkiyenin insanları olarak Türkiyenin Türkleri, Kürtleri, Alevileri, Sünnileri, bütün farklı grupları, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığını bir onur olarak taşıyan 85 milyon hep beraber diyeceğiz ki; Biz bu oyunu bozuyoruz, biz birlik ve kardeşlik içerisinde Türkiyenin sorunlarını çözecek iradeyi ortaya koyuyoruz. Bu meselenin başlangıcı, bu yolun tercih edilmesiyle gerçekleşmiştir. Henüz işin çok başındayız. Burada beklediğimiz, hedeflediğimiz şey, tam manasıyla birlik ve kardeşliğin temin edilmesidir. Bunun yolu da terörsüz bir Türkiyenin inşa edilmesidir.”
İYİ NİYETLİ BİR BAŞLANGIÇ
Türkiyenin uzun yıllardır büyük bedeller ödediğini söyleyen Kurtulmuş, “Eruh baskınından bu yana 40 bine aşkın vatandaşımızı kaybetmişiz, şehit vermişiz. Türkiyenin bu süreçte trilyonlarca dolar ekonomik kaybı söz konusu olmuş. Ve Türkiye her zaman bir bölünme tehdidi içerisinde bulunmuş. Demokrasinin kılıcı gibi bu bölünme tehdidi Türkiyenin üstünde sallanmış. Bunu artık ortadan kaldırmak, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının tamamına yakının ortak beklentisidir. Bunun için de öncelikli olarak terör örgütünün tasfiye edilmesi, silahların ilanihaye ortadan kaldırılması ve Türkiyede demokratik yollar içerisinde fikir mücadelesi içerisinde farklılıkların yarışmasının temin edilmesidir. Bunun sağlanabilmesi için iyi niyetli bir başlangıç olduğunu görüyorum. Burada bunu da tekrar bir partinin ya da işte hükümetin meselesi olmanın ötesinde taşımak mecburiyetindeyiz. Bu Türkiyenin ortak sorumluluğudur. Terörsüz Türkiyeyi inşa edeceğiz, başka yoktur. Yol ayrımını geçtik. Emperyalizmin Böl, parçala, yönet politikalarına artık Türkiye muhatap olmamalıdır, olmayacaktır. Bunun için de birlik ve kardeşliği temin edecek, bunun için de Bir eli silahta, bir eli sandıkta siyasetin bir daha olmayacağı dönemi inşa edecek, terörle hiçbir şekilde Türkiyenin vakit kaybetmeyeceği, insanını kaybetmeyeceği, kaynaklarını kaybetmeyeceği bir sürece gireceğiz. Bunun için samimiyetle başlatılmış olan bir süreç var. Ümit ederim ki bu çok kısa bir süre içerisinde sonuçlanır ve Türk halkı beklediği sonucu elde etmiş olur” diye konuştu.
TARİHİ BİR FIRSAT
Kurtulmuş, İmralı ve siyasi partilerle görüşme sürecinin, çok fazla konuşulup, özellikle siyasi magazin üzerinden köpürtülecek bir süreç olmadığını söyleyerek, “Burada asıl olan sonuç almaktır. Terörün silahlarının, tamamıyla susmasını temin etmektir. Sadece Türkiyede değil, aynı zamanda Suriyenin kuzeyindeki terör faaliyetlerini de Irakın kuzeyindeki terör faaliyetlerini de sonlandıracak bir süreci inşa etmektir. Bunun için ben herkesin çok sorumlu davranması gerektiğine inanıyorum. Önceden yüz düşünüp, bir konuşacaksak, şimdi bin düşünüp bir konuşacağımız vakte girdik. Hiç kimse buradan, Ben 3-5 tane oy artırırım, şuradan şöyle bir siyasi sonuç değiştiririm kanaati içerisinde hareket etmesin. Bu bir tarihi fırsattır. Terör örgütünün tamamıyla tasfiye edileceği ve terörün bir daha Türkiye için tehdit olmayacağı bir dönemi inşa etmek mümkündür. Hem iç şartlar hem de açıkçası uluslararası konjonktür, bunu hem zorunlu kılmaktadır hem de mümkün kılan şartları ortaya koymuştur. Bundan istifade etmek siyasi aklın gereğidir. Milli menfaatleri korumanın gereğidir” dedi.
ÇOK UZATILMAMASI GEREK
Kurtulmuş, sürecin bu yıl tamamlanıp tamamlanamayacağına ilişkin şunları söyledi:
“Süre vermek doğru değil; ama burada öncelikle İmralıdan terörün bitirildiğine dair açıklamanın gelmesi ve bunun gereklerinin sahada görülmesi; ayrıca Türkiyenin şu anda sınır ötesinde de devam eden, biz burada bütün unsurların gelecek olan Silah bırakma, Silahları susturma çağrısına uymasını temenni ederiz. Ama uymayıp, Biz bu terör faaliyetlerine devam edeceğiz diyenler olursa onlara karşı da Türk devleti gerekli her türlü tedbirini alma durumundadır. Dolayısıyla ciddi bir süreç, çok büyük sorumluluklar gerektiren bir süreç, aynı zamanda riskleri de barındıran bir süreç. Onun için burada çok spekülasyon yapmadan sonuç alıcı adımları gerçekleştirmek lazım. İyi niyetle başlandı. Şimdiye kadar da bunun şeffaf bir şekilde yürütülmesi önemliydi. İmralıya giden heyetin başta bana, ardından diğer siyasi partilere ziyaretler yapmış olması, oradaki izlenimlerini anlatmış olmaları, partilerden kendi kanaatlerini almış olmasını da ben açıkçası önemli buluyorum. Sonuçta bu sürene kadar olur, buna bir şey demem; ama çok uzatılmaması gerektiğini görüyorum. Siyasi tecrübemiz bunu söylüyor. Bu tür konular sağdan-soldan didikleyenin çok olduğu konulardır. Kimsenin didiklemeye, kimsenin provokasyon yapmasına zemin hazırlamayacak şekilde, süratle akıllı bir şekilde milletin menfaatlerini sağlayacak bir şekilde bunu sonuçlandırmak her şeyden evvel siyaseti de oldukça normalleştirecektir. Bu ümit ediyorum hızlı bir şekilde devam eder” ifadelerini kullandı.
BİRBİRİNE PARALEL SÜREÇLER DEĞİL
Yeni anayasa görüşmelerinin, yürütülen süreçle birlikte daha büyük önem kazandığı görüşüne karşı çıkan Kurtulmuş, “Anayasa görüşmeleriyle İmralı görüşmeleri birbirine paralel süreçler değildir, hiçbir ilgisi yoktur. Biz anayasa görüşmelerine başladığımız zaman dikkat ederseniz İmralıyla ilgili görüşmelerin, tartışmaların hiçbirisi gündemde değildi. İşte Suriyedeki bu yeni gelişmelerin hiçbirisi gündemde değildi. Türkiyenin bir sivil anayasa yapma ihtiyacı ve bununla ilgili görüşmeler, tartışmalar ayrı bir konudur, tamamıyla başka bir alandır, bu konu ise bambaşka bir alandır” dedi.
Kurtulmuş, CHPnin süreçle ilgili TBMMde komisyon kurulması önerisine de “Mühim olan sonuç almak. Bunun için de bu işi çok fazla konuşmadan adımların atılması gerektiği kanaatindeyim. Zaten İmralıya giden heyet, bütün partileri dolaşarak ve Meclisin çatısı altındaki partilerle bu işi yaparak zaten adresin neresi olduğu açık bir şekilde ortaya çıktı. En baştan itibaren görüşmeler yapıldı. Nihayetinde tabii ki bir siyasi karardır. Siyasi kararlarının verileceği yer de miting meydanları değildir” açıklamasında bulundu.
GEÇEN SEFERKİ ŞARTLAR BAMBAŞKAYDI
Sürecin daha önceki çözüm sürecinden farkı sorulan Kurtulmuş, kamuoyunda konuya ilişkin hassas bir kesim olduğunu belirterek, “Hiç şüphesiz, bu süreçte işin bir siyasi tarafı var. Belki bir hukuki tarafı olacak; ama çok daha önemli olan kısmı, işin psikolojik tarafıdır. Türkiye, teröre hakikaten çok ağır bedeller ödemiş. 40 bin insandan bahsediyoruz. Ben yüzlerce şehit cenazesine katılmış birisi olarak bunu söylüyorum. Ne yürek burkan hikayelere şahit olduk, ne büyük aile dramlarına şahit olduk. Ama sonuçta burada bir sonuç alınacaksa bu alanın da yönetilmesi, buradaki kilit belki şu olacak; Kürtlerin onuru, Türklerin gururunu koruyacak, gözetecek bir sürecin de yürütülmesi gerekir. Geçen seferki şartlar bambaşkaydı. Şimdi o teferruatına girmek istemiyorum; ama o süreci provoke eden çok sayıda dış unsur vardı. Maalesef o zaman devletin içerisinde odaklanmış, devletin önemli kurumların içerisinde odaklanmış olan birtakım çevrelerde o sürecin baltalanması için ellerinden geleni yaptılar. Hepimizin bildiği, maalesef çok kötü günler geçti. Bununla onun hiçbir benzerliği yoktur. Burada doğrudan doğruya önce örgütün silahları bıraktığını ilan etmesi, bunun deklare edilmesi ve buna uyulduğunun görülmesiyle birlikte sürecin hızlanacağını düşünüyorum” yanıtını verdi.
Kurtulmuş, şimdiye kadar meselenin mümkün olduğu kadarıyla şeffaf yürütüldüğünü bildirerek, “DEM Partiden bazı arkadaşların ziyarete gitmiş olması, bu ziyaretle ilgili bilgilerini bütün partilerle paylaşmış olması bunun için önemlidir. Bundan sonra muhtemelen bu ziyaretler bir müddet daha devam edecek. Bunların şeffaf bir şekilde yürütülmesi ama en kısa zamanda da İmralıın beklenen açıklamayı yapması hedeflenmektedir” dedi.
HERKESİN KATKIDA BULUNMASINI TEMENNİ EDİYORUM
Sürece ilişkin iktidar ve muhalefete yönelik çağrısı sorulan Kurtulmuş, “Farazi bir konu hakkında konuşmuyoruz. Çok ağır bedeli olan bir geçmişten bahsediyoruz. Milletçe ödediğimiz, topyekun 85 milyon hep birlikte ödediğimiz bir bedelden bahsediyoruz. Büyük acıların yaşandığı bir süreçten bahsediyoruz. Şehitlerimizin olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Bir kere şuna herkesin karar vermesi lazım; bu dönemi bitireceğiz mi, bitirmeyeceğiz mi? Farklı siyasi kanaatlerine rağmen ben bütün siyasetçilerden, bütün siyasi partilerden şöyle bir beklenti içerisindeyim; herkesin bu sürecin gerçekten milletin beklentilerine uygun bir şekilde sonlandırılması için elinde ne varsa ortaya koyması, samimi bir şekilde çaba harcaması ve sonuç alınmasını temin etmesi. Tabii ki bunun yolu görüşmelerden geçiyor. Siyaset görüşmeden fikir beyan edemez. Ben kapımı kapatıyorum, sadece kendi mahalleme bağıracağım, kendi mahallemdeki insanlarla konuşacağım derseniz, tamam oraya konuşursunuz; ama bunun siyaseten bir sonucu olmaz. Siyasetin, en farklı taban tabana zıt gördüğü siyasi partilerle bile konuşabilme becerisini ortaya koyması lazım. Burada ortamı gerginleştirecek, lafları köpürtecek, bunların üzerinden bir siyasi gerilim oluşturmak yerine, tam tersine mümkün olduğu kadar ortamı yumuşatıp makul ve anlayışlı bir zeminin oluşması için herkesin katkıda bulunmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, DEM Partili Akdeniz Belediyesinde yaşanan gözaltılarla ilgili, “Genel olarak bu Akdeniz Belediyesiyle ilgili olarak söylemeyeyim. Bizim yıllardır söylediğimiz bir şey var; Bir eli silahta, bir eli sandıkta olmaz. Dünyanın hiçbir demokrasisi, sandığın silah yoluyla vesayet altına alınmasına müsaade etmez. Dolayısıyla bu sürecin ilerlemesi, Türkiyede bu kayyım ve benzeri tartışmaların tamamını da ortadan kaldıracak bir gelişmeyi sağlayacaktır. En başta bazı siyasi partilerde siyaset yapan arkadaşlar, siyasetçiler daha rahat, daha demokratik koşullar içerisinde hareket edecektir. Artık Türkiyenin hiçbir yerel yöneticiyle ilgili, Terör örgütüyle iş birliği var mıdır, yok mudur tereddüdünü yaşamaması gerekir” dedi.