Politika
Kurtulmuş: Yeni dünya sisteminde Türkiye’nin önlenemez yükselişine şahit olacağız
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis Tören Salonunda 15inci Büyükelçiler Konferansına katıldı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, büyükelçiler, yabancı misyon şefleri ve çok sayıda davetli de programda yer aldı. TBMM Başkanı Kurtulmuş, Berlin Duvarının yıkılmasıyla oluştuğu varsayılan ve ABDnin tek başına yönettiğini iddia ettiği, tek kutuplu dünya sisteminin sonunun geldiğini söyledi. Kurtulmuş, “Berlin Duvarı gibi sembolik görüntüsü, 2022 yılında Afganistandan Amerikanın apar topar kaçarcasına çıkması ve uçakta insanların tekerleklerine tutulduğu o görüntüler, aslında Amerikanın tek başına yönettiğini zannettiği dünya sisteminin çökmesinin çok açık bir göstergesiydi. Ardından zaten İsrailin Gazzede sürdürdüğü; hiçbir insani değeri, hiçbir uluslararası ilişkiler kuralını tanımadığı, insanlık tarihinin modern zamanlarda gördüğü en büyük soykırımı olan Gazze soykırımının da felç olmuş dünya sistemini artık tamamen etkisiz hale getirdiği açık bir gerçektir” diye konuştu.
Önlerinde yeni bir dönem olduğunu belirten Kurtulmuş, “Bu dönemin, bugünden nasıl tam manasıyla şekilleneceğini öngörmeye çalışıyoruz. Bunların tespitlerini yapıyoruz. Ama zaman içerisinde, yıllar içerisinde, önümüzdeki dönem çok değişken birtakım yapıları ortaya çıkaracaktır. Bugünden söyleyebileceğimiz en temel özelliği, bu dönemin artık çok kutupluluğun hakim olduğu bir dünyanın inşa edilmekte olduğudur. Bu çok kutupluluğu, çok merkezlilik şeklinde de anlamamız mümkündür” dedi.
DENGELERİ DEĞİŞTİRECEK ADIMLAR ATMAMIZ ŞART
Dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güç dengeleri hatta yeni karmaşık güç denklemleri ortaya çıkacağını söyleyen Kurtulmuş, “Bu yapı, önümüzdeki dönemde oluşmakta olan dünya sistemine ilişkin gelişmeler, bazı ülkeleri de avantajlı bir şekilde öne çıkarmaktadır. Hiç abartısız bir şekilde söylüyorum ki dünyada herhalde yeni dönemin en büyük avantaja sahip ülkelerinden, 4-5 ülkesinden birisi de Türkiyedir. Dolayısıyla bizim her alanda bu yeni dönemde Türkiyenin gücünü artıracak, dünya sisteminin önümüze sunacağı fırsatları en iyi şekilde değerlendirerek, çok kutupluluğun içerisinde çok önemli bir merkez olarak yeniden ayağa kalkmamız ve dünya dengelerini değiştirecek adımları atmamız şarttır. Dolayısıyla Türkiye diplomasisinin, Türk diplomasisinin belki de bu kadar yüzyıllık serüveni içerisinde en zor; ama en çok belirleme özelliğine sahip olduğumuz dönemlerden birisine giriyoruz” diye konuştu.
TEK ÖRNEĞİN TÜRKİYE OLDUĞUNU SÖYLEMEK HİÇ DE ABARTI DEĞİLDİR
Kurtulmuş, büyükelçilerin Türkiyenin küresel ölçekteki yükselişi için paylarına düşen büyük sorumluluğun farkında olduklarını belirterek, şöyle konuştu:
“Çok kutuplu, çok merkezli oluşmakta olan yeni dünya sistemi içerisinde, hep birlikte Türkiyenin önlenemez yükselişine şahit olacağız. Bunun için rasyonel şekilde, elimizdeki bütün imkanları en iyi kullanarak, bölgesinde bu kadar büyük türbülansa rağmen barış ve istikrar adası olmayı başarmış bir Türkiye olarak, ileriye çok daha güçlü şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bu çerçevede özellikle bölgemizdeki gelişmeler bakımından Türkiyenin şu anda sahip olduğu önemli avantajlardan birisi de jeopolitik, jeokültürel. Bütün bu avantajlarının yanında en büyük avantajlarımızdan birisinin de Türkiye demokrasisi olduğunu ifade etmek isterim. Geniş coğrafyada, Fastan Endonezyaya kadar ulaşan bu coğrafyada demokrasisi olgunlaşmış, kurum ve kuruluşları ve devlet yapısı tam manasıyla güçlü bir şekilde olan ve siyasal karar mekanizmaları halkın büyük çoğunluğunun katılımıyla gerçekleşen neredeyse ender ülkelerden birisiyiz. Hatta İslam ülkelerine baktığımız zaman hem demokrasiyi hem de kültürel geleneklerini eş zamanlı olarak geliştirebilmiş ve bunları bütünleştirebilmiş tek örneğin Türkiye olduğunu söylemek hiç de abartı değildir. Bugün Türkiye, bu örnek demokrasisiyle bölgemizdeki yaşananlara örneklik teşkil edecek, model olabilecek bir tecrübeye sahiptir. Ama buna rağmen Türkiye demokrasisinin daha fazla geliştirilmesi, Türkiye demokrasisinin daha fazla kurumlaşması için de hem siyaset olarak hem devlet yönetimi olarak, hep birlikte mücadelemize çabalarımıza devam edeceğiz.”
SURİYENİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAVUNDUK
Suriyedeki gelişmeleri rasyonel şekilde ve Suriye halkı adına sevinç duyarak yakından izlediklerini aktaran Kurtulmuş, “Görüntüler ortaya çıktıkça ne kadar büyük zulümlere, işkencelere tabi tutulduklarını daha yakından kavradığımız Suriye halkına, bu özgür döneminde başarılar diliyoruz, selamet diliyoruz. Huzur içerisinde, barış içerisinde özgür bir Suriyenin kurulmasını temenni ediyoruz. Bu çerçevede, Türkiye olarak 911 kilometre sınırımız bulunan Suriyedeki her bir gelişmenin bizi yakından ilgilendirdiğini, Suriyenin geleceğinin, kuvvetli ve güçlü bir şekilde kurulmasının da Türkiyenin en önemli önceliklerinden biri olduğunun altını çizmek isterim. Suriyenin toprak bütünlüğü meselesini her platformda şimdiye kadar dile getirmiş ve bunu savunmuş olan bir ülkeyiz. Yeri geldiği için şunu da çok net söylemek isterim; Orta Doğu, Mena bölgesi, Afrika, Yemene kadar olan bu bölgede, bazı ülkelerin milli menfaatleri daha fazla parçalanma, daha fazla bölünme, daha fazla dezentegrasyondur. Bizim milli menfaatlerimiz ise bu bölgede daha fazla birleşme, daha fazla iş birliği, daha fazla dayanışma ve daha fazla bütünleşmedir. Onun için terör örgütlerinin cirit attığı bu bölgede her zaman toprak bütünlüğünü savunduk. Bugün de en hayati mesele, Suriyenin geleceği için Suriyenin toprak bütünlüğünün temin edilmesidir” açıklamasında bulundu.
FİLİSTİNİ ODAĞIMIZDAN UZAKLAŞTIRMAYACAĞIZ
Türkiyenin geçici korumasındaki Suriyelilerin huzur ve güven içerisinde geri dönüşünün teminini beklediklerini vurgulayan Kurtulmuş, “Ancak Suriye meselesi, bir müddet daha gündemimizi alacak. Suriyeye odaklanmamız son derece normaldir. Ama Suriye meselesi üzerinde konuşurken Filistin meselesini, Gazze meselesini ve bundan sonra Gazzedeki soykırımlarla birlikte devam eden bu sürecin takip edilmesi meselesini de asla odağımızdan uzaklaştırmayacağız. Kanaatim şudur; Uluslararası Adalet Divanında ve Uluslararası Ceza Mahkemesinde Netanyahu ve çetesi hakkında verilen kararlar, hem de ümitleri Artık dünyada adalet sağlanamaz diye tamamıyla yitirdiğimiz bir ortamda, insanlık tarihi bakımından fevkalade önemli adımlardır. Bu mahkemenin ilgililerinin hepsini tebrik ederim. Kolay değil; ne büyük tehditler altında oldukları, ne büyük zorluklarla bu kararları verdikleri ve insanlığın onuruna sahip çıktıklarını biliyoruz. Bu iki kararla birlikte hem İsrail için hem Filistin için yeni bir dönem başlamıştır” dedi.
ÇOK KATMANLI STRATEJİ İZLİYORUZ
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da büyükelçilerle birlikte TBMMyi ziyaret etmekten büyük bir gurur ve memnuniyet duyduklarını söyledi. Bakan Fidan, daha adil bir dünya düzeninin inşası için çalıştıklarını belirterek, “Ülkemizin hak ve menfaatleriyle insanlığın ortak değerlerini esas alan dış politikamızın merkezinde, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ortaya konulan ve ülkemizi her alanda daha etkin ve güçlü kılmayı hedefleyen Türkiye Yüzyılı vizyonu yer almakta. Bu vizyon doğrultusunda krizlere ve fırsatlara eş zamanlı olarak mukabele edebilen çok boyutlu, çok paydaşlı ve çok katmanlı bir strateji izliyoruz. Bu kapsamda dünyanın farklı coğrafyalarında, barış ve istikrarın tesisi yöndeki çabalara anlamlı katkılarda bulunuyoruz. Gazzedeki soykırımın sona erdirilmesi, iki devletli çözümün hayata geçirmesi ve Filistinin giderek daha fazla sayıda ülke tarafından tanınması için çalışarak küresel ölçekle etki yaratıyor ve ülkemize dönük teveccühü artıran bir politika izliyoruz. Tam da bu sebeple bu seneki Büyükelçiler Konferansımızın temasını Türkiyenin diplomasi hamleleri ve küresel yansımaları olarak belirledik. Halk iradesinin vücut bulduğu yer olan Gazi Meclisimizin, başta zatıalileri olmak üzere siz kıymetli mensuplarınca yürütülen parlamenter diplomasi faaliyetleri, gücünü ve meşruiyetini yüce milletimizin teveccühünden alan dış politikamızın, tamamlayıcı bir unsuru olarak uluslararası alandaki etkinliğimizi arttırmaktadır” diye konuştu.
Milletvekilleri tarafından yürütülen ikili ve çok yönlü temasların, dış ilişkilerin çeşitlendirilmesine ve derinleştirilmesine önemli katkılar sunduğunu söyleyen Fidan, “Dışişleri Bakanlığı olarak bağımsız ve milli dış politikamızı, yüce Meclisimiz başta olmak üzere tüm kurumlarımıza tek vücut halinde, eş güdüm içerisinde uygulamayı sürdüreceğiz” dedi.