Türkiye
Yangın faciasında eşi ve kızını kaybeden Altın: Sorumluların hak ettiği cezayı alması için savaşacağım
Bolu kent merkezine 38 kilometre mesafedeki 2 bin 200 rakımlı Köroğlu Dağlarının zirvesinde yer alan 5 otelden Grand Kartal Otelde, 21 Ocakta yangın çıktı. 78 kişinin öldüğü yangında, Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğretim üyesi Dr. Kübra Tonguç Altın ile İzmirde özel bir okulda eğitim gören 4üncü sınıf öğrencisi kızı Alya Altın da hayatını kaybetti. Kübra Tonguç Altının eşi Hilmi Altın ise alevlerden yaralı olarak kurtuldu. Altın ailesinin, yangın sırasında 4üncü kattaki odalarından panikle dışarıya çıktıkları, Hilmi Altının yoğun duman ve koridorun karanlık olması nedeniyle yanındaki eşi ve kızını kaybettiği ortaya çıktı. Kübra Tonguç Altın ile Alya Altının cenazeleri Parkaltı Camiinde kılınan namazın ardından yan yana toprağa verildi.
NEFES ALMAK İMKANSIZDI
Eşi ve kızını kaybeden Hilmi Altın, sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu. Altın, açıklamasında, “Olay günü eşim Kübranın Hilmi kalk yangın var, bize yetiş sözüyle gözümü açtığımda karşımda eşimi ve kızımı koşarak odadan çıkarken gördüm. Ben giyinip, odadan çıktığımda ise (tahmini 30-50 saniye farkla) çok yoğun zehir gibi bir dumanla karşılaştım ve nefes almak imkansızdı. Merdivenleri birkaç kez denesem de bulamadım. Eşimin ve çocuğumun erken davranmasının kurtulmalarına yardım ettiğini düşünerek, 8inci katta, çaresizce ileri geri giderken arkadaşlarımıza koridorda rastladım. Onlarla beraber, diğer arkadaşlarımız Yalçın ailesinin odasına sığındık. Çarşaflarla inme planı yapılırken ben bir kez daha eşimin ve kızımın peşinden gitmek istedim. Yüzüme ıslak havlu sararak tekrar arkadaşlarımın odasını terk ettim. Ancak duman çok daha kötüydü ve artık sıfır görüş vardı. Yine de tekrar merdivenleri arasam da başaramadım” ifadelerine yer verdi.
YATAKLARI AŞAĞIYA ATTIK
Yaşadıklarını anlatan Hilmi Altın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Rastgele dumandan kaçarak yürüdüğümde, koridorun sonunda, nefes almaya imkan veren az görüşlü bir alanda, kalabalık bir grubun cam kırmaya çalıştığını gördüm. Derhal onlara katıldım ve beraber bir odaya sığındık. Hatırladığım kadarıyla 13 kişiydik. Çocuklar ve kadınlar çoğunluktaydı. Odadakiler olarak inanılmaz bir uyum içindeydik ve herkes önce çocukları sonra kadınları ve en son erkekleri indirmek üzere uygulamaya geçti. Arkadaşlar çok hızlı çarşafları bağlarken benim gözüm yataklara ilişti. Yataklar büyük, pencereler oldukça küçüktü. Yatakları atabilir miyiz diye sorduğumda tereddütsüz herkes bütün gücünü verdi ve hızla yatakları bükerek aşağı attık. Daha sonra çarşaflarla önce çocukları sonra kadınları yatakların üstüne indirdik.”
OTEL EŞİMİ VE KIZIMI BENDEN ALDI
Yaptığı paylaşımda kendisinin kurtulduğu o anlara da yer veren Altın, “Erkeklerden bir arkadaş Ben çarşafları sabit bir yere bağlarım, sen git ben en son inerim dedi. Ben de sondan bir önce indim. Benden önceki arkadaşta çarşaf koptu ve bana az bir çarşaf parçası kalmıştı. Kendimi 8inci kat penceresinden 5inci kat sundurma üzerine doğru sırt üstü bırakarak yatağa doğru düştüm. Sanırım orada kurtarmaya çalışan bir arkadaşın üstüne düşmüşüm. İkimiz de birbirimizin iyi olduğunu teyit edince koşarak, eşimi ve çocuğumu aramaya gittim. Ancak aradığım hiçbir yerde bulamadım. Diğer insanlara faydası dokunabilir diye yatak fikri bizde yaradığı için diğer otele koşup, personelden acilen pencere altlarına yatakları getirmelerini istedim. Sonra sundurmalara diğer otelden yatak atmaya başladık. AFAD ekibi kalabalıklaşınca kurtulanları diğer otele aldılar. Maalesef günün sonunda bu otel Eşim Kübra ve Kızım Alyayı benden aldı. Dünyanın en acı hissi, tarifi imkansız” dedi.
MİNİK KUŞUNU BIRAKMADI
Yangında yakınlarını da yitirdiklerini belirten Hilmi Altın, “Biz o otele ilk kez giderken, iki aile, pusetten beri beraber büyüyen, birlikte üniversite planları kuran, aynı evde yaşama hayali ile büyüyen çocuklarımızın tatil arzularını yerine getirmek istedik. Ancak beraber cennete yürüyeceklerini bilemezdik… Kızımızı canından çok seven eşim de asla ayrı kalamadığı ‘minik kuş’unu, son nefesinde dahi bırakmadı. Beraber gittiğiniz Yalçın ailesinden Atakan Hocamı ve minik Derinimi, canım kızım Alya’m ve canım eşim Kübra’m ile beraber yitirdik. Atakan’ımızın eşi biricik Yaprak ve kızı Defne’miz ise güçlükle kurtularak ailelerine ve bizlere bağışlandı” diye konuştu.
GÖZ GÖRE GÖRE KATLİAM
Sorumluların hak ettikleri cezayı almaları için var gücüyle savaşacağını da söyleyen Altın, şu ifadeleri kullandı:
“O gün o odada ve o otelde kendi canları pahasına insanlar için koşturan herkesten Allah razı olsun. Çok büyük bir can pazarıydı. Ancak bu bir talihsizlik değildi! Göz göre göre bir katliam yapıldı. Bizlere o otelde resmen ‘Ölümlerden ölüm beğen’ denildi. Allah bana bir can verdi, eşimin ve kızımın can borcunu bana yükledi. Bende de bu can oldukça sorumlularının hak ettiği cezayı alması için var gücümle savaşacağım. Bu noktada devletimize ve adaletimize, en ufak hatası olan herkesin cezalandırılacağı konusunda güvenim şüphesiz tamdır. Allah bu acıyı yaşayan herkese sabırlar versin. Yaşatanlar ise adalet önünde hak ettiği cezaları çeksin. Bizlere bu süreçte destek olan, dünyanın ve vatanımızın dört bir yanından gelen, arayan, soran dostlarımıza minnettarız. Dualarını esirgemeyen, bizimle acı çeken herkesten Allah razı olsun. Dilerim ‘sıralı ölüm’ kelimesinin değerli anlamını kimse bir daha benzer bir acıyla anlamak zorunda kalmaz. Umarım yaşanan son acı bizimki olur ve acıların kader olması güzel ülkemizde son bulur.”