Politika
Suat Kılıç, MYK sonrası açıklamalarda bulundu
Suat Kılıç açıklamasında, “İsrail-İran Savaşında ateşkes sürecini yakından takip ediyoruz. Çelişkili durumlar yaşanıyor. Ağır bombardıman uçakları ve sayısı belirsiz füzelerle amacına ulaşıp işledikleri savaş suçlarının üzerine hızla kapatıyorlar. Savaş baronu Trump günün sonunda barış elçisi oldu. Narsis kişilik bozukluğuyla malul Bay Başkan Nobel Barış Ödülü için hevesli. Amerikan uçaklarının İranı bombaladığı gecenin sabahında ‘savaşı ben bitirdim’ diyecek kadar da yüzsüz. Ve bu yüzsüz savaş baronu Nobel Barış Ödülüne aday gösteriliyor. Yüzsüz savaş baronunu Nobel Barış Ödülüne aday gösteren ülke maalesef dost ve kardeş ülkemiz Pakistan. Tabii Pakistanın da kronik problemi sınır komşusu Hindistan. Gazzede oluk gibi kan akıyor. Bombalarla, silahlarla ölmeyen çocuklar, öldürülemeyen çocuklar açlıktan kırılıyor. Bu ölüm ve cinayetlerin azmettiricisi İsrailin ölüm kusan silahlarının tedarikçisi Trump Nobele aday gösteriliyor. Tehditkâr silah tüccarı, küstah emlakçı Trumpın barış ödülü alması Nobelin de hem inkârı olacaktır hem de iflası olacaktır. İsrail İran Savaşını kim başlattı? Belirsiz. Nasıl başladı? Belirsiz. Kim bitirdi? Nasıl bitirdi? O da belirsiz. ‘Diplomasi kazandı’ diyorlar. Diplomasi neyi kazandı? Ortada terör devleti İsrailden başka kazanan yok. Diplomasi bu durumda neyi kazanmış oldu? Orta Doğu’da İsrail için tehdit veya tehlike oluşturan ne varsa kolu kanadı kırılıyor. Ama kazanan diplomasi oluyor. Oysa diplomasinin de Birleşmiş Milletlerin de iflas ettiği bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz” diye konuştu.
Kılıç, sözlerine şöyle devam etti; “İsrail bir terör devletidir. İsrail kabinesi eli kanlı cinayet şebekesidir. ABDnin karanlık bir geçmişe sahip olan başkanı bu cinayet şebekesinin elinde esirdir. Trump bugün için ABDnin sahip olduğu imkân ve kabiliyetleri İsrailin emrine amade kıldı. Yarın yeni bir tehdit daha alırsa İsrailin çıkarları için NATOyu bile sahaya sürmeye kalkabilir. Türkiye kurucu ortağı olduğumuz NATOnun İsrailin çıkarları ve güvenliği için kullanılmasına bedeli ne olursa olsun karşı koymalıdır. Engel olmalıdır. Bir yandan İran bombalanıyor, öte yandan dünya sözde ateşkesle oyalanıyor. Bu arada yalnızlığa terk edilen Gazze unutuluyor, unutturuluyor. Gazze unutulmasın, unutturulmasın diyoruz ama maalesef unutuldu, unutturuldu. İsrail-İran savaşının sürdüğü 12 gün boyunca ölenlerin sayısı her iki tarafta toplam 800 kişi. Bu 12 gün boyunca Gazzede İsrailin kan kusan silahlarıyla ölen Gazzelilerin sayısı 850 kişi. Karşılıklı binlerce füze fırlatıldı İsrail ile İran arasında. Uçaklar bomba yağdırdı. Buna rağmen savaşın sürdüğü 12 gün boyunca Gazzede ölenler İsrail-İran savaşında ölenlerden daha fazla. Çünkü savaşın büyüğü hala Gazzede yaşanıyor. Gazzede Trump destekli işgal ve soykırım planı acımasızca ve kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Gazze unutulmasın diyoruz.”
Kılıç, Diyarbekirspor’un adını Kobani Spor olarak değiştirdiğini açıklamasına ilişkin, “Diyarbakır ve Amedspora geçmişte destek vermiş bir Gençlik ve Spor Bakanı olarak şunu ifade ediyorum. Türkiyedeki kulüplerin Türkiyedeki coğrafi yerlerin isimleriyle faaliyetlerini devam ettirmeleri şahsen benim tercihimdir. Diyarbakır Spor, Amed Spor, Dicle Spor, Lice Spor olabilir ama Türkiye topraklarında yer bulmayan bir Kobani yerleşim yerinin Türkiye liglerinde oynatılması yönündeki bir inisiyatifi ben şahsen doğru bulmuyorum. Türkiye Futbol Federasyonunun bu konuyla ilgili vereceği kararı da önemsiyorum. Ancak bu çağrışım başka yerlere çekilecektir. Her şeyden evvel de hükümetin MHP ve AK Parti’nin birlikte dikkatle sürdürdükleri çözüm süreci dediğimiz sürecin aslında kamuoyunda reaksiyonla karşılaşmasına hizmet edecektir. Kobani, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında dahil bir coğrafi yerleşim adı değildir. Türkiyede iller adına spor kulüpleri vardır. İlçeler adına spor kulüpleri vardır. Köyler mahalleler adına da spor kulüpleri vardır ama Diyarbekır Sporun Kobani spor olması bana doğru bir yaklaşım olarak gelmemektedir” dedi.
Kılıç, CHP’ye kayyum atanması tartışmaları ile ilgili, “Belediyelere kayyumlar atandı. Sıra partilere mi geldi? Sorusunu öncelikle sorma gereği duyuyorum. Doğrusu Türkiyede herhangi bir partiye kayyum atanmasını doğru bir refleks olarak değerlendiriyorum. Tabii bu siyasi bir karar olmayacak. Hukuki bir karar olacak ama maalesef Türkiyede yargının verdiği hukuki kararların bile siyasetin etkisine çok açık olduğunun farkındayız. Verilecek karar bir mahkemeden bile çıkacak olsa kararın siyasetin arka odalarında alındığına ilişkin kuşkular giderilemeyecektir. O nedenle Cumhuriyet Halk Partisi ile alakalı bir kayyum kararı alınmamalıdır. Varsa bir hukuka aykırılık başka bir zeminde giderilmesine çalışılmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisinin içinde de bu kayyum atamasına heveskar bir topluluğun olduğu dışarıya yansıyor. Yani CHP bugün güç kaynağı uğruyorsa ya da kurultayıyla ilgili bu kadar tartışmalar ayyuka çıkıyorsa zaten biliyoruz ki şikayetleri yapanlar CHPli mahkemelerde ifade verenler CHPli. Bütün bunlara payende olan da Cumhuriyet Halk Partisinin eski genel başkanı. Eski genel başkanın yeni genel başkanla olan mücadelesi mahkeme kapılarına dayanacak olursa Anadoluda bir söz vardır, kavgalı eve kız vermezler. Partiyi yönetirken bile uzlaşamayan, ittifak edemeyenlerin ülke yönetiminde bir uzlaşı, bir ittifak zeminini toplumun önüne getirebilmeleri mümkün değildir. Olayın iki boyutu var. CHP kendi yöneticilerine geçmiş ve mevcut yöneticilerine sahip çıkmalı. Bu konuda yeknesak davranabilmelidir. Öte yandan yargı siyasetin etkisine açık bir karar almamalıdır. CHPye ya da bir başka siyasi partiye kayyum atanmamalıdır” diye konuştu.
