Sosyal medyada bizi takip edin

Politika

SİVAS – Destici: Savcı, hakimleri tehdit etmek siyasi etiğe uygun değildir

Yayınlanma tarihi:

Güncelleme:

Son gelişmeleri kaçırmamak için Google News sayfamızı takip edin. Butona tıkladıktan sonra açılan sayfanın sağ üst tarafında yer alan yıldızlı "Takip Et" simgesine dokunmanız yeterlidir. Takip Et

BÜYÜK Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, İstanbulda düzenlenen yolsuzluk ve terör operasyonunda yargıya güvenmenin şart olduğunu belirterek, “Herkesin anarşiye sevk edecek söylemlerden, eylemlerden uzak durması gerekir. Yargı mensuplarına, savcılarımıza, hakimlerimize parmak sallamak, tehdit etmek, sizi tanımıyoruz, sonunuz şunun gibi olacak demek, bunlar doğru sözler değildir, siyasi etiğe de uygun değildir” dedi. Destici, PKKnın silah bırakma ve kendini feshetme sürecinin karşısında olduklarını belirterek, terörle mücadelenin devamından yana olduklarını söyledi.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici Sivas ziyareti kapsamında Sivas Belediyesini ziyaret etti. Belediye Başkanı Adem Uzun, başkan yardımcıları ve personel tarafından karşılanan Destici, burada basın mensuplarına gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

İstanbulda devam eden yolsuzluk ve terör operasyonu ile ilgili olarak devam eden bir soruşturma bulunduğunu hatırlatan Destici, “Biz parti olarak, bütün bu süreçlerin hukuk, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde yürütülmesini savunuyoruz. Başından beri bunu savunduk. Sadece bu sürece mahsus değil. Herkesin hukuk, her her şeyin hukuk, demokrasi. Ve insan hakları çerçevesinde yürütülmesi gerekiyor, ikincisi tabii ki hiç kimse dokunulmaz değildir. Eğer ortada bir suç varsa, ortada bir yolsuzluk varsa, ortada bir hırsızlık varsa elbette ki ve bu da savcılara ulaştırılmışsa, bunlar gizli tanık aracılığıyla olabilir, mektupla olabilir, şikayet dilekçesiyle olabilir. Bunlar savcılığa ulaşmışsa elbette ki savcılık bunları soruşturacaktır. Neticesinde yapılan tahkikatlarda, hem MASAK raporlarında, hem savcılığın yaptığı soruşturmada ciddi bulgulara ve delillere erişilmiştir. 560 milyar gibi bir paradan bahsedilmektedir.560 değil 56milyar bile olsa çok büyük bir rakamdır. 5-6 milyar bile olsa çok büyük bir rakamdır. Belki 1 lira olsun. Yani beytülmala el uzatılmışsa, yetimin hakkına el uzatılmışsa elbette ki hukuk devleti, hukuk eliyle bunun hesabını sorar” dedi.

HERKES HUKUKA SAYGI DUYMALI

Bir diğer soruşturmanın da kent uzlaşısı ile ilgili olduğunu hatırlatan Destici, “Terör örgütünün kendisi başta olmak üzere ki bizzat terör örgütü mensuplarıyla da görüşmelerden bahsediliyor. Aracılar aracılığıyla ve siyasi uzantılarıyla yapılan görüşmeler, mutabakatlar, aynı nakdi para aktarımı. Terör örgütünün istediği kişilerin çeşitli belediyelerde belediye meclisi üyesi ya da belediye başkan yardımcısı, hatta belediye başkanı ya da belediye personeli olarak görevlendirmeleri yine bunlar da bütün yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılmış gerçekler. Tabi bu suçlamalardan beraat edenler tutuklananlar var, tutuklanmayanlar var. Efendim takipsizlik kararı verilenler var. Soruşturması devam edenler var. Şu anda tabii iddianamelerin hazırlandığı bir dönem yaşanıyor. Tabii. Bekleyip göreceğiz. Biz de takip ediyoruz. Tabii ki masumiyet karinesi elbette ki ihmal edilmemelidir. Ama bunun yanı sıra herkes de hukuka saygı duymalıdır. Kim ne derse desin anayasamızda madde çok açıktır. Yargı bağımsız ve tarafsızdır. Yargı bağımsız ve tarafsızdır. Uygulamada bazı hatalar olabilir, bazı eksiklikler olabilir. Bu gerçeği değiştirmez. Asıl olan anayasada ne yazdığıdır? Yargının bağımsızlığının yanına tarafsızlık ilkesi de eklenmiştir. Yargının verdiği kararları beğenmeyebilirsiniz. Eleştirebilirsiniz lisani münasiple. Ama hep bize düşen mükellefiyet nedir? Uymaktır. Beğenmeseniz bile uymak zorundasınız. Yani eğer uymazsanız, tanımazsanız o zaman anarşi çıkar memlekette. Anarşi çıktığında neler olduğunu da gördük. Yani 80 öncesi dönemleri hatırlıyoruz. Onun için herkesin anarşiden anarşiye sevk edecek söylemlerden, eylemlerden uzak durması gerekir. Böyle yargı mensuplarına, savcılarımıza, hakimlerimize parmak sallamak, tehdit etmek, sizi tanımıyoruz demek, işte sonunuz şunun gibi olacak, bunun gibi olacak demek bunlar gerçekten doğru sözler değildir, siyasi etiğe de uygun değildir. Onun için herkes yargının verdiği kararlara beğenmese de, saygı duymasa da uymak zorundadır. Hepimiz zorunluyuz” diye konuştu.

TERÖR UZANTILARI ALANLARA ÇIKTI

Eleştiri, miting, protesto yapılabileceğini ama bunun bir sınırı olduğunu hatırlatan Destici, “Kanunda nasıl protesto hakkı varsa, eylem hakkı varsa bunun nasıl yapılacağı da yazılmıştır. Bu kurallara da uyarak bunlar yapılır şimdi. Yüzlerini kapatıp efendim, polislerin üzerine asit atmak ne demek? Sonra efendim yerden kaldırımları taşları sökerek polislerin kafasını atmak ne demek? Yani polisler de hepimizin evladı bu ülkenin evladı. Ve kahramanca görevlerini yapmaya çalışıyorlar. Verilen görevi yapmaya çalışıyorlar. Polise baltayla saldırmak ne demek? Ama şimdi tabii ki Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı çıkıp, orada miting yaptığı bir yerde binlerce insan belki on binlerce insanın olduğu bir yerde polisle çatışalım mı, çatışmayalım mı diye oylama yaptırırsa işte işin sonu buraya gider. Onun için herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Eylem yapabilirler, saygı duyuyoruz. Zamanı gelir biz de yaparız, protesto da yapabilir. Bu demokratik bir haktır. Ama polise saldırmak, devlete meydan okumak, terör uzantıları belli ki bu alanlara çıktılar. Sol marjinal gruplar, zaten onların arayıp da bulamadığı işler bunlar provokatörler, ajanlar hepsi şu anda meydanda tabii ki. Polisimiz, emniyetimiz, istihbaratımız bunları tespit ediyor. Birkaç tanesini biliyorsun yurt dışından gelenler de var. Bunları da gönderdiler. Şimdi dolayısıyla her şey demokrasi, hukuk çerçevesinde yürümeli” ifadelerini kullandı.

AİLE KUTSALDIR, ANNE KUTSALDIR

Protestolar sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğana yönelik hakaretlere de sert sözlerle tepki gösteren Destici şunları söyledi:

“Şimdi öyle bir kin, nefret gözlerini bürümüş ki bazı kesimlerin düşünün yani bu ülkenin cumhurbaşkanının merhum annesine, aile efradına küfrediliyor.

Böyle bir alçaklık, böyle bir namussuzluk, böyle bir şerefsizlik olabilir mi ya? Bu bize de olabilirdi. Bu Sayın Özelin aile efradına da yapılsa aynı tepkiyi veririz. Bu İmamoğlunun da ailesi efradına yapılsa aynı tepkiyi veririz. Aile kutsaldır, anne kutsaldır. Hele ki rahmete rahmana kavuşmuşlar daha da kutsaldır bizim için. Türk milletinin örfü, adeti bunu gerektirir. Bu milletin inancı bunu gerektirir. Demek ki bunu yapanlar ne bizim kültürümüzün insanı, ne bizim inancımızın insanı. Bunları çok açık ve net bir şekilde görüyoruz. Şiddetle kınıyoruz, lanetliyoruz ve daha önce de ifade ettim Cumhuriyet Halk Partisi, ana muhalefet partisidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu en büyük ikinci partidir. Bunun için sorumlu davranmaya davet ediyoruz. Evet, hak mücadelelerini verebilirler. Buna hiçbir itirazımız yok ama daha sorumlu, daha itidalli, kendi teşkilatlarıyla daha koordineli onlara destek veren siyasi partiler var. Onlarla koordine ama aralarına terör uzantılarını, efendim marjinal grupları sokmadan bunu yapmaları lazım. Düşünün ki böyle mübarek Ramazan ayında Saraçhanede itikaf camisi olan Şehzade Camisinde yaşananları seyrediyoruz ya bu yakışıyor mu? Yani Müslüman Türk toplumuna bu yakışıyor mu? Hangi partiye mensup olursa olsun o camiye, o caminin içindeki değerlere, o camiyi kutlayanlara hakaretleri kimin hakkı var? Elbette ki insanlar da buna tepki gösteriyor haklı olarak.”

ÖZELİN ÇAĞRISININ KARŞILIK BULACAĞINI SANMIYORUM

CHP Genel Başkanı Özgür Özelin bazı firmalar için yaptığı boykot çağrısına da değinen Destici şöyle dedi:

“Şimdi o da anlaşılmaz bir durum. Yani şimdi gerçekten bunu hangi sahipte yapıyor? E orada da kamuoyunu tam ikna edebilmiş değil. Yani şimdi sizi yayınlamayan televizyonlar, bizi kurulduğumuz günden beri yayınlamıyor. Televizyondan ne yapacağız şimdi biz yani? Bizim arkamızda hiçbir sermaye grubu yok. Destek alamıyoruz. Ne yapacağız yani? Şimdi bir de tabii milletimiz haklı olarak şunu soruyoruz. Filistinde, Gazzede 50 binin üzerinde çoğu çocuk ve kadın masum insanı katleden terörist İsrailin, İsrail menşeli ya da ona destek veren markaları sen protesto etmedin. Boykot etmedin. Bu boykotlara katılmadın, ama şimdi yerli ve milli olan firmaları boykot etmeye çağırıyorsun. Ve aslında burada en nihayetinde zararı görecek olan o firmalar değildir. Neticede vatandaş neye bakar? CHPli de olsa, AK Partili de olsa, Büyük Birlik Partili de olsa. Milli bir hassasiyet yoksa bir önce söylediğim Filistin örneğindeki gibi işine neresi geliyorsa oradan aracını alır. Hangi araç daha uygunsa o markayı alır. Hangi diziyi seyrediyorsa o kanalı seyreder, hangi haberciyi seviyorsa onun programını seyreder. Dolayısıyla da bu çağrıların, Özgür Özelin çağrısının ben bir karşılık bulacağını da düşünmüyorum. Daha sağduyulu, daha sakin davranmaya davet ediyorum. Bulundukları konumu bir tartsınlar, ölçsünler, ona göre davransınlar diyorum.”

PKKNIN FESHİ SÜRECİ

Terör örgütü PKKnın kendini feshetmesi yönündeki çağrılar ve yaşanan gelişmeler konusunda da değerlendirmelerde bulunan Destici şöyle devam etti:

“Büyük Birlik Partisi ilkeleri olan bir siyasi partidir biz başından itibaren şehit liderimizin, Muhsin başkanımızın sözünü söylüyorum. Ne diyordu? Terörle müzakere olmaz, terörle, teröristle mücadele olur. Nasıl mücadele olur? Tüm unsurlarına karşı topyekün mücadele olur. Bunu yapmazsanız zaten terörü yenemezsiniz diyordu. Nitekim öyle. Şimdi biz daha önce birkaç kere bu süreçler yaşandı mı? Yaşandı. Peki devletin lehine, milletin lehine ya da terörün bitmesi noktasında ya da azalması noktasında mı netice alındı? Yoksa terör örgütünün azmasına, meşrulaşmasına, güçlenmesine mi, her alanda sadece silahlı örgüt olarak değil, siyasi anlamda da güçlenmesine, meşruiyet kazanmasına sebep oldu. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu sürecin başında da biz bu işin böyle olacağını, asla silah bırakmayacaklarını ifade ettik. Ama yine de ne dedik? Dedi ki, tamam şartsız bırakıyorlarsa bıraksınlar. Niye biz rahatsız olalım bundan? Yani terör örgütü kendini feshediyorsa, silah bırakıyorsa niye bundan rahatsız olalım? Ama böyle bir şey olmayacağını söyledik. Neden olmayacak? Çünkü hainler, çünkü kuklalar. Çünkü onları oynatan kuklacılar var. Onları destekleyen, eğiten, donatan. Onların stratejini belirleyen emperyalistler var. Siyonistler var, Amerikası var, İsrail var açıkça şimdi onlar bırak demeden bunlar bırakırlar mı? Onlar dur demeden bunlar dururlar mı? E şimdi ne oldu? Çağrı yapıldı. Metnin dışında Sırrı Süreyya bir cümle daha söyledi. Ne dedi? Hukuki düzenlemeler dedi. Esas şey oydu aslında metinden ziyade, esas cümle oydu. Ve sonra hemen Suriyenin kuzeyinden açıklama geldi. Bizi kapsamıyor dedi. Kandil ne dedi? Kandil dedi ki işte terörist başı bırakılsın, gelsin kongreyi toplasın, kongre karar alsın. Şimdi olmayacak şeyler söylüyorlar. Yani işi yokuşa sürüyorlar. DEM partisi ne diyor? Demokratik dönüşüm diyor. Anayasa diyor. Bir takım değişiklikler diyor. Yani rüya görüyorlar. Bütün bizim bu söylediklerimizi haklı çıkaran 3 hadise oldu. Birisi Ağrıda yaşananlar, Van da Ağrıda yaşananlar, ikincisi cumartesi günkü Diyarbakır nevruzu, üçüncüsü de İstanbul nevruzu. Binlerce, on binlerce insan vardı. İstanbulda da, Diyarbakır da da. Türke, Türk milletine, Türk devletine kültürümüze bu toprakların Kürdüyle, Türkmeniyle Alevi, Sünnisiyle insanına ait bir şey var mıydı orada? Bir tane Türk bayrağı var mıydı? Bir tane Türk bayrağı taşıyamayan, on binleri toplayıp da resmi parti meclise temsil eden bir sözde parti var. Bunun yaptığı bir organizasyonda bir tane Türk bayrağı yoksa bir tane Türk bayrağını ellerinde taşımayı ya da oraya asmayı kabullenemeyen bir hainler topluluğuyla biz neyi konuşacağız? Neyi görüşeceğiz ya? Aynı şey İstanbul da da var. Bunların niyetlerini orada gördük. Bir tane Türk bayrağı yok. Bu devlete, bu millete ait bir tane bir şey yok. Bu milletin inancına, kültürüne ait ne var? Sözde Kürdistan bayrakları var, sözde PKK bayrakları, paçavraları var. Terörist başının posterleri var. Ve kocaman yazmışlar azadiye diye. Yani kurtuluş, ayrılık, bağımsızlık hedeflerin olduğunu biliyoruz zaten. Dolayısıyla hedefi ayrılık olan siyasi bölücülerle uzlaşma yapamazsınız. İsteseniz de yapamazsınız. Çünkü onların ipi kendi ellerinde değil. Bunu söylüyorum. Onun için yol yakınken dönülsün. Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanımız, ya silahları bırakırlar, ya silahlarıyla gömülürler. Bunlar silahlarını bırakmıyorlar ve bırakmayacaklar. O zaman bu devlete düşen silahlarıyla birlikte Türkiyede de, Türkiye sınırları dışında da bunları yedi kat yerin dibine gömmektir.”

Haber-Kamera: Eraydın AYTEKİN-Hüsnü Ümit AVCI/SİVAS,

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Continue Reading
Reklam
Yorum yapmak için tıkla

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir