Güvenlik
Şeyma’nın 14’üncü kattan düşerek ölümüne ilişkin davada Adli Tıp kararı
Şeyma Gökçe, 15 Martta saat 19.30 sıralarında, Etimesgut ilçesindeki binanın 14üncü katında erkek arkadaşı Hüseyin Uyucu ile yaşadığı evde pencereden düştü. Ağır yaralanan Gökçe, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Olay sırasında evde uyuduğu iddia edilen Hüseyin Uyucu, kapıyı çilingirle açarak içeriye giren polis tarafından gözaltına alındı. Uyucu, ilk ifadesinde Şeyma Gökçe ile sabah tartıştıklarını, ilaç kullandığını, aldığı ilacın etkisiyle uyuduğunu, polis eve girince durumu öğrendiğini öne sürdü. Uyucu, çıkarıldığı mahkemede Kasten öldürme suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTEMİ
Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, polisin kapı açılmayınca çilingirle içeri girdiği, Uyucu’nun yatakta bulunduğu ve çelişkili ifadeler verdiği belirtildi. Evde boğuşma izleri, cam kırıkları ve kan lekeleri tespit edildiği, camların Gökçenin sinir krizi sırasında kırıldığı yönündeki anlatımın ise otopsi raporuyla örtüşmediği kaydedildi. Raporda, Gökçenin el ve kolunda kesi bulunmadığı vurgulandı. İddianamede, uyuşturucu madde vererek Gökçenin direncini düşürdüğü ve onu yaklaşık 40 metre yükseklikten mutfak camından attığı iddia edilen Hüseyin Uyucu hakkında, Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiyi kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi.
KANLAR BENDEN AKAN KAN
Sanığın, Ankara Batı 2nci Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu yargılanmasına başlandı. Duruşmada sanık Hüseyin Uyucu ile Şeyma Gökçenin babası Mithat Gökçe, annesi Günnur Çağlar, kardeşi Göktürk Gökçe ve taraf avukatları hazır bulundu. Sanık Hüseyin Uyucu savunmasında, olaydan 2 ay önce Etimesguttaki eve taşındığını ve Şeyma Gökçe ile birlikte yaşama kararı aldıklarını iddia etti. Sanık, olay günü sabahı Şeyma ile kıskançlık nedeniyle tartıştıklarını ileri sürerek, “Şeyma fazla sinirlenip evi dağıtmaya başladı. Yatak odasına gidip dolabın camını indirdi. Sakin olmasını söylüyordum. Sonra bardakları fırlattı. Banyoya gidip banyo camını indirdi. Sonra protez ayağım olmadığı için protezimi vermesini söylüyordum sürekli. Sonra bir ara durup protezimi verdi. Protezimi giydim. Yalnız bu sırada protezim yokken engellemeye çalışıyordum. Yani tutup sarılıp yapmamasını söylüyordum. Sonra gücüm yetmediği için de protezimi istedim. Protezimi verdi” dedi.
TEK SUÇUM UYUMAK
Sanık Uyucu, sonra ortak bir tanıdıkları Feydullah E.yi eve çağırdıklarını, Şeyma ile konuştuklarını ileri sürerek, “O anın psikolojisiyle beni bayağı dağıttı ama bir kere bile vurmadım. Sadece engellemeye çalıştım. Bu sırada da benim elime cam battı. Şeyma’nın elinde cam vardı. Kendine zarar vermemesi için elinden almaya çalıştım. Evdeki kanlar da ondan, yani benden akan kan. Feydullah ağabey gittikten sonra Yatıp dinlenelim, kalkınca konuşuruz dedik. Çünkü ilaçlardan dolayı ben ayakta duramıyordum. Yan etkileri çok; insanı hareketli yapan bir şey değil. Sakinleştiren, uyutan bir ilaç. Ondan sonra yattık, Tamam, yatalım dedi. Üstünü değiştirdim. Elimle ayağını temizledim. Çünkü cam kırıkları batmıştı. Bu süre zarfında yattık. Ben uyuyacağına inandım. Ondan sonra aldığım ilaçlardan dolayı uyuyakaldım. Sonrasında polisler geliyor. Yarım saat kadar herhalde kapıyı çalıyorlar. Uyanmıyorum. Ondan sonra geliyorlar, o şekilde uyanıyorum. Yatak odasına kadar geliyorlar. Bana Şeyma’nın nerede olduğunu soruyorlar. Ben de bilmediğimi, uyumadan önce yanımda yattığını söylüyorum. Bana 45 dakika hiçbir şey söylemiyorlar. Şeyma’yı en son bıraktığım haliyle hatırlıyorum. Onu öldürmem için hiçbir sebep yok. Gaziliğimin arkasına sığınmıyorum. Herkes beni şu an itham ediyor. Şeyma’yla hep iyiydik, son güne kadar iyiydik. Benim tek suçum var o da uyumak. Uyumasam belki engelleyebilirdim” dedi.
KIZIM İNTİHAR EDECEK BİRİ DEĞİL
Baba Mithat Gökçe, kızının ölümünün intihar olmadığını, olayın aydınlatılması için daha geniş soruşturma yapılması gerektiğini belirterek, “Gaziler Hastanesi’nde fizyoterapist olarak çalışıyordu. Erkek arkadaşı olarak değil, normal arkadaş olarak biliyordum Hüseyin’i. Eski eşimin bana söylediği, kızımın tatile gittiğinde Hüseyin tarafından şiddet gördüğü ve tehdit edildiğiydi. Kızım intihar edecek biri değil; evlenmek isteyen biri neden evlilik hayali kursun? Bu olayda sadece Hüseyin yok, araştırılsın. Savcı, Şeymada kesik var mı diye tekrar kontrol etti, hiçbir kesik yoktu. Verdiği ifadeler yalan” dedi.
Anne Günnur Çağlar ise “Ben intihar etmediğini ilk duyduğum andan beri biliyordum, hayatına bağlı bir insandı. ‘Ölsem bile cesedim güzel olsun’ diyordu. Benim kızım uyuşturucu kullanmıyordu, ona eminim. Ben davacıyım, sonuna kadar şikayetçiyim. Rabb’im kim ne yaptıysa gün yüzü göstermesin” dedi.
O GÜN KEŞKE BENİ DİNLESELERDİ
Tanık Feydullah E. de olay günü sanık Uyucunun çağırması üzerine yanlarına gittiğini söyleyerek, “Gittim, yukarı çıktığımda ortalık baya kötüydü, yerlerde cam kırıkları vardı. Banyonun aynasının kırıldığını gördüm. Şeyma ile şiddetli bir tartışma olmuş, belli. Şeyma sürekli diyor ki, ben Hüseyini çok seviyorum, ben kötü bir insan değilim diyordu. Ben de yerlerde cam kırıklarını falan topladım, süpürdüm. Hüseyine, Bak beni dinlersen Şeymayı evine bırakıp gelelim, 1-2 gün kafasını toparlasın, ondan sonra karar verirsiniz dedim. O gün işte keşke beni dinleselerdi. Hüseyin, bu halde evine gönderemem abi dedi. Öyle deyince de benim de başka yapacak bir şeyim yoktu ondan sonra evden çıktım” dedi.
DOSYA ADLİ TIPA GÖNDERİLDİ
Cumhuriyet savcısı, mevcut delil durumu, delillerin karartılma ihtimali ve kuvvetli suç şüphesinin varlığı gerekçeleriyle sanığın tutukluluk halinin devamını talep etti. Ara kararını açıklayan mahkeme, ölümün düşme mi yoksa atılma sonucu mu meydana geldiğinin tespiti amacıyla dosyanın yeniden Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesine, sanık Uyucu’nun tutukluluk halinin devamına hükmederek duruşmayı 24 Şubat’a erteledi.