Sosyal medyada bizi takip edin

Emeklilik

Meclis’te Emekli Maaşı Kavgası

Yeni vergi paketine ilişkin görüşmeler Meclis Genel Kurulunda başladı. Görüşmelerin ana gündemini emekli aylıklarıyla ilgili tartışmalar oluşturdu.

Yayınlanma tarihi:

Güncelleme:

Son gelişmeleri kaçırmamak için Google News sayfamızı takip edin. Butona tıkladıktan sonra açılan sayfanın sağ üst tarafında yer alan yıldızlı "Takip Et" simgesine dokunmanız yeterlidir. Takip Et

Vergi paketi görüşmeleri emekli tartışmalarıyla başladı. Yeni vergi paketine ilişkin görüşmeler Meclis Genel Kurulunda başladı. Görüşmelerin ana gündemini emekli aylıklarıyla ilgili tartışmalar oluşturdu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeni haftaya en düşük emekli aylığının 12 bin 500 liraya çıkarılmasını da içeren yeni vergi paketinin görüşmeleriyle başladı.

Görüşmelerdeki tartışmaların ana gündemini emeklilerin durumu oluşturdu.

‘EMEKLİLER MAAŞTA EŞİTLENİYOR’

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Selim Temurci, “Artık emeklilikte herkes maaşta eşitleniyor. Bir kere, bu emeklilikte prim gün adaletsizliği problemini önümüzdeki dönemde bu Parlamentonun mutlaka çözmesi lazım. Yine emeklilikle ilgili olarak -yani bunu bence hep birlikte yapabiliriz- bakın, biz emeklilerimize yüzde 5… Ya, düşünebiliyor musunuz, İstanbul’da 25-30 bin liraya 2+1, 3+1 daire bulamıyorsunuz, emekli olmuş ama bu şartlarda emekli geçinemiyor. Ne yapıyor? Çalışmak zorunda. Emeklinin maaşı asgari ücrete gelene kadar -bakın, şu anda asgari ücretin yüzde 43’ünü alıyor- emeklilere yüzde 5, o işverene verdiğimiz o destek devam etsin. O desteği keserseniz işsizliği engellediğinizi sanırsınız ama emeklilerimiz daha büyük zora girmiş olurlar.” dedi.

İYİ Parti Samsun Milletvekili Erhan Usta da konuşmasında şunları söyledi:

‘BU BİR SEFALET MAAŞIDIR’

“Şimdi, diğer bir madde, en düşük emekli maaşı -vergi konusuna geleceğim- 12.500’e çıkarılıyor biliyorsunuz bu kanun teklifiyle; tabii, bunun bir sefalet maaşı olduğunu söylemek lazım. Tabii, AK PARTİ kendisine yakışanı yapıyor, her şeyi asgariden konuşuyoruz arkadaşlar, en azdan. Asgari ücretin hiç bu kadar konuşulduğu bir ortamı ben hatırlamıyorum, ben otuz yıldır bu işin içerisindeyim. Yani çalışanların yüzde 40’ının, asgari ücretin bir tık üzerindekilerle birlikte baktığımızda yüzde 60’ının asgari ücret ve yakınında ücret aldığı bir ülke. İşte, memuru da en düşük memur maaşı üzerinden tartışıyoruz. Ondan sonra, emeklinin en düşük emekli maaşı üzerinden bir tartışma yürütüldüğü bir Türkiye manzarası maalesef. Şimdi, efendim, açlık sınırı 19.044 lira, haziran sonu; temmuz da artacak. Bu 12.500 lira yıl sonuna kadar devam edecek. Yıl sonuna kadar açlık sınırı büyük ihtimal 25 bin lirayı bulacak. 25 bin lira açlık sınırı fakat burada en düşük emekli maaşının 12.500 lira olduğu bir madde var, bir kanun teklifi görüşüyoruz. Şimdi, baktığınız zaman, günlerce tartışıldı bu “Ne verilecek emekliye?” diye. Ya, verile verile 12.500 lira, 2.500 lira artış verilmiş oldu bir kısım emekliler için. Ondan sonra, değerli arkadaşlar, bunun yükü -“yük” olarak tabir ediyor arkadaşlar bunu- altı aylık 33 milyar lira, yıllık da 66 milyar lira yani 2 milyar dolar. Şimdi, mukayeseli olsun diye birazdan başka rakamlar vereceğim. Milyonlarca emekliye, efendim, günlerce uğraşıldıktan sonra, bu kadar baskıdan sonra en düşük emekli maaşı artışı üzerinden yapılan iyileştirmenin -diyelim- 2 milyar dolar değerli arkadaşlar, yıllık etkisi. Mesela, bunu neyle mukayese edelim? İşte, bir sürü yanlış politikalar uygulandı özellikle son iki üç yıldır, 2021 Eylülünden itibaren. Nas var, işte, efendim “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” dedikten sonra, mesela kamu bankaları, kamu bankaları ucuz kredi vermeye zorlandı. Ondan sonra, kamu bankaları bu 128 milyar doların eritilmesinde bir araç olarak kullanıldı. Mesele onu da söyleyeyim, kamu bankalarının, değerli arkadaşlar, zararları acayip bir şekilde arttı. Yani, bir özel banka olmuş olsa kesinlikle bu bankalara el konulurdu, tabii devlet bankası olduğu için el konulma diye bir şey olmadı. Ondan sonra, mesela, geçmiş yıllara baktığımızda şöyle bir tablosu da var bunun: Mesela, bu kamu bankalarına elbette bir kısım transferler yapılıyor. Ben baktım, 2006’dan beri ortalama yıllık 645 milyon dolar civarında hazineden kamu bankalarına transfer yapmışız, 645 milyon dolar yani yarım milyar dolar civarında. Ama 2019’dan sonra, değerli arkadaşlar, yıllık 8 milyar doları bulan transferler yapmışız. Ne yüzünden? Bu yanlış politikalar yüzünden. Yani kamu bankalarının geçmişten gelen bir kısım ihtiyaçları için değil, bir yanlış politika uyguluyorsunuz; bir cehalet, kara cehalet, kuru inadın sonucunda buralardan 8 milyar dolara kadar yıllık para veriyorsunuz. Emekliye ne verdik? Milyonlarca emekliye sadece yıllık etkisi 2 milyar dolar olan bir şey verildi, burada 8 milyar dolar. Mesela, son dört yılın toplamı, kamu bankalarına bu yanlış politikalar nedeniyle… Bakın, tekrar ediyorum, yani bu yanlış politikalar uygulanmasa, şu inatlar olmasaydı bu para hiç ödenmeyecekti, böyle bir ihtiyaç yoktu. 31,4 milyar dolar para ödediler ama emekliye 2 milyar lirayı çok gören bir zihniyetle Türkiye maalesef karşı karşıya. Mesela kur korumalı mevduat… Buradan ben bunun detaylarını açıkladım. O, 818 milyar lira sadece Merkez Bankasının zararı değil kur korumalı mevduatın -kim varsa karşısında çıkar, tartışırım bunu- Türkiye ekonomisine sadece doğrudan mali etkisi olarak maliyeti 83 milyar dolardır değerli arkadaşlar. Yani az önceki yapılan o 2.500 lira, kırk yıl boyunca emeklilerin maaşında bu iyileştirmeyi yapacak kadar parayı sırf yaptıkları bir hata nedeniyle kur korumalı mevduat üzerinden harcadılar; anlatabiliyor muyum? Dolayısıyla emekliler niye hakkı olanı alamadı, bunu çok net bir şekilde görüyoruz. Bugünkü bu sıkıntıların temelinde bu yanlış politikalar nedeniyle ortaya çıkan o aşırı ihtiyaç var. Tabii, ondan sonra da bu sefer ne yapmak zorunda kaldı TÜİK? Enflasyonu yanlış ölçtü, bilerek yanlış ölçüldü, siyasi talimatla yanlış ölçülmüştür değerli arkadaşlar bu ülkede enflasyon; niye? Çünkü enflasyon yüksek çıktığı zaman memurun, işçinin, emeklinin maaşını daha yüksek arttırmak durumundaydınız, özellikle bu, Mehmet Şimşek öncesi dönem -Bakan Nebati dönemi- için söylüyorum. Açıkça söylüyorum: Çıksın burada, itiraz etsin bana, gelsin, işte burası Parlamento, tartışalım. Siyasi talimatla bu ülkede TÜİK, TÜFE rakamlarını düşük gösterdi ve bunun sonucunda da işte bu bütçe buralardan alındı, kur korumalı mevduata, kamu bankalarına aktarıldı.”

‘UTANÇ VERİCİ BİR DURUM’

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, “emeklilerin maaşlarının 10 bin liradan 12.500 liraya çıkarılması var. Utanç verici bir durum, gerçekten utanç verici durum ve inanıyorum ki AK PARTİ’li vekillerin birçoğu için de utanç verici bir durum bu. Emeklilerin maaşlarının 2.500 lira artırılmasının büyük bir başarı olarak bu topluma anlatılmasının hakikaten savunulabilir hiçbir yanı yoktur ve bu ayıbı da AKP-MHP iktidarı birlikte işlemiştir.” diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli de şu görüşleri savundu:

‘EMEKLİ İNTİBAK BEKLİYOR’

“Bugün Türkiye’de bölüşüm ilişkileri cumhuriyet tarihinde hiç görülmemiş ölçüde bozulmuştur. Yirmi iki yıllık AKP iktidarında zenginin daha zengin olduğu, yoksulun daha yoksul olduğu bir sistem yaratılmıştır. Oysa sosyal devletin görevi işçilere, memurlara, emeklilere, çiftçiye, esnafa, yoksullara yönelik politikaları yine onların sesine kulak vererek yaşama geçirmektir. Açlık sınırının 19 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 65 bin lirayı geçtiği, manipüle edilmiş TÜİK verilerine göre bile enflasyonun yüzde 71,6 olduğu ve memurun, işçinin, çiftçinin, küçük esnafın, tüm dar gelirlinin durumlarının gittikçe kötüleştiği bir ortamda kamuoyunda oluşan tepkiler nedeniyle en düşük emekli maaşının 10 bin liradan 12.500 liraya yükseltilmesi son derece yetersizdir. Bu artışın bütçeye maliyeti 33,2 milyar liradır yani yapılabilecek bir düzenleme ne yazık ki yapılmamıştır. 2002’de en düşük emekli aylığı asgari ücretin yaklaşık 1,38 katı iken 2024 yılında bu oran 0,59’a gerilemiştir, şimdi 12.500 lira olduğu için belki bu 0,74 olacak ama son derece bozuktur.

Diğer taraftan, emeklinin tek sorunu bu değildir, emeklilerin ciddi sorunları vardır. Örneğin, emeklilerin kök aylıkları değişmemektedir. Emekli intibak düzenlemesi beklemektedir; 2000 öncesi, 2000-2008 arası ve 2008 sonrası emekli olanlar arasında ciddi maaş farkları vardır. Refah payı emekliye verilmemektedir. Zaman içinde düşürülen aylık bağlama oranlarının ve güncelleme kat sayılarının yeniden artırılmasına yönelik herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, emekli bunları bekliyor. Emekli bu konuda bundan sonrasında -sadece böyle bir seferlik, altı ayda bir para vererek değil- yaşamını insan gibi yaşayabileceği, yıllarca prim ödemiş olan insanların bundan sonra hayatları iyi bir biçimde geçirebileceği bir düzenlemeyi beklemektedir. Oysa iktidar sistemi düzeltmek yerine emekli aylıklarında dipte bir eşitlik sağlamayı hedeflemektedir. Nasıl ortalama ücret ile asgari ücret birbirine yakınsadıysa, âdeta üst üste geldiyse burada da biraz fazla aylık alan emekliler de gene dipte, sefalet aylığında eşitlenmiş olacaktır. Teklifin Komisyonda görüşülmesi sırasında grubumuzca verilen ve en düşük emekli aylığının asgari ücrete eşitlenmesini belirten önergemiz ne yazık ki iktidar grubunun oylarıyla reddedilmiştir. Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi, sosyal devlet ilkesi doğrultusunda, yıllarca primini düzenli bir biçimde ödeyen emeklilerimize anayasal hakları olan sosyal güvenlik hakkı çerçevesinde insanca yaşayabilmelerine olanak sağlayan bir emekli aylığına hak kazanabilmeleri için gerekli düzenlemeleri yapmaktır fakat ne yazık ki buna ilişkin bir düzenleme de yok. Yani aslında, önce gelen tasarruf paketi hiç ciddi anlamda harcamalarda bir tasarruf yapmazken gelen vergi paketi de vergi alanında ciddi hiçbir düzenleme yapmamıştır.”

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Continue Reading
Reklam