Mahmut Arıkan: Bir yanda İmralı süreci devam ederken diğer yanda kent uzlaşısı suç olarak görülüyor

Son gelişmeleri kaçırmamak için Google News sayfamızı takip edin. Butona tıkladıktan sonra açılan sayfanın sağ üst tarafında yer alan yıldızlı "Takip Et" simgesine dokunmanız yeterlidir. Takip Et

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, ulusal basının Ankara temsilcileri ve üst düzey yetkililerle iftar programında bir araya geldi. Burada konuşan Arıkan, Türkiyede gündemin çok hızlı değiştiğini söyleyerek, “Birkaç gün sonrası için bir televizyon programı daveti alınca bugünkü gündemi konuşma garantisinin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Çok hızlı bir gündem geçiyor. Şimdi oturduğumda Saygı abiye Masada turp var dedim. Herhalde arkadaşlar biraz katkı sağlamak istemişler toplantıya ama turplar küçük. Büyük turp getirmemişler” ifadelerini kullandı.

GÖZALTI SÜRECİ BENİ HAYRETE DÜŞÜRDÜ

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlunun tutuklanması ve bununla bağlantılı olarak CHPye kayyım atanmasının mümkün olup olmadığının sorulması üzerine Arıkan, “Mümkün olmaması gerekir. Türkiye demokratik ve hukuk devleti olduğu iddiasında ise böyle bir şeyi konuşulması bile ülkemiz için zararlıdır. Ben Hiçbir zaman olma ihtimalini mümkün görmüyorum. Saraçhaneye Grup Başkanvekilimiz Bülent Kaya Bey ve İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya Bey gittiler, Özgür Beyle görüştüler. Ben de sürekli telefonla irtibat halindeyim. Gitmememizin özel bir sebebi yok. Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği mücadelede biz Saadet Partisi olarak üzerimize düşeni, yakışanı desteğimizi her platformda dillendiriyoruz. İmamoğlu gözaltına alındığında hayretler içinde kaldık. Tutuklanmaktan ziyade gözaltı süreci beni hayrete düşürdü. Maalesef Türkiyedeki süreç yönetiminden dolayı böyle bir neticeyi bekliyorduk, çok üzüldük” dedi.

CUMHURBAŞKANINA GELEN YASAKLARDAN DOLAYI BEN DE SOKAKLARA ÇIKMIŞTIM

İmamoğlunun tutuklanmasının ardından gerçekleştirilen eylemlerin sorulması üzerine Arıkan, “Bu eylemlere tırnak içinde bu kadar fazla katılımın hala toplumun siyasetten bir şeyler beklediğini, siyaset mekanizmasına güvenmek istediği sonucu da çıkartılabilir. İktidar da muhalefette insanların taleplerini sokaklarda söylemesinin en doğal hak olduğunu herkes ifade ediyor. Ama bu en doğal hakkı yerine getirmek için insanların önüne bu kadar barikat kurulması, bu kadar engeller çıkartılması gün boyu yasakların uzatılmasını da doğru bulmadığını ifade etmek isterim. Burada ince bir nüans var. Sayın Cumhurbaşkanına yasak geldiğinde ben üniversitede talebiydim. O zamanlar Cumhurbaşkanına gelen yasaklardan dolayı ben de sokaklara çıkmıştım. Sonrasında Refah Partisi kapatılmıştı. Yine bir üniversite genci olarak o dönem partimizin genel başkanı rahmetli Erbakan Hocamızdan bir işaret bekliyorduk. Sokaklara çıkalım, eylemler yapalım tabiri yerindeyse biraz da taşkınlık yapalım beklentisi vardı. O gün Erbakan hocamız konjonktüre bakarak sokakların eylem yapma noktasında güvende olmadığına işaret ederek bizi sükunete davet etmişti. Ama ben bugün böyle bir durum olmadığı kanaatindeyim. İnsanlar sokağa çıkmalı haklı taleplerini dillendirebilmeli. Mutlaka marjinal dediğimiz aşırı uçlar olacaktır. Ona karşı da herkesin temkinli olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Eylemlere ilişkin bazı görüntülere dikkat çeken Arıkan, “Camide taşkınlıkların yapıldığını, kamu mallarına zarar verildiğini gördük. Bunlara da aklıselim gençler kendi içerisindeki uygulamalarla engel olacaktır. Emniyet güçlerimizin de biraz daha şefkatli olması gerekir diye düşünüyorum. Bugün Sayın Cumhurbaşkanı da ifade etti, doğudaki bir ilde polisimiz pamuk şeker ile bir gence yaklaşım gösteriyorsa aynı şekilde İstanbulda yapılması gerekiyor. Zarar vermek isteyenler mutlaka olacaktır. Onlara gereken uygulamalar yapacaktır. Ama bir genel üzerinden tüm sokağa çıkan insanları zarar verecek boyuta sokup da aşırı tedbirci davranmayı da doğru bulmadığımı ifade edeyim” şeklinde konuştu.

SANDIĞA GİDEREK O TEPKİLERİNİ ORTAYA KOYDULAR

CHPde cumhurbaşkanı adayı belirlemek için yapılan önseçime de değinen Arıkan, “Enteresan bir sonuç oldu. Bizim arkadaşlarımızdan da gidip oy kullananlar oldu. Diğer partilerden de gidip oy kullananlar oldu. Nasıl ki insanlar içindeki birikmiş duygularını sokakta boşaltıyorlar. Bazı arkadaşlar da sandığa giderek o tepkilerini ortaya koydular. Burada Cumhuriyet Halk Partisine bir görev düşüyor. Oraya giden herkes Cumhuriyet Halk Partili olduğu için gitmediler. Birçok siyasi parti oraya gitti. Ben eminim ki AK Partilisi, MHPlisi de vardır. Cumhur İttifakının aklıselim insanları da o sandığa gidip oy kullanmışlardır. Adaletin herkese doğru şekilde işlemesi gerektiğini düşünüyorum. Bendense adaletin farklı mekanizmaları işlesin. Karşıdansa adaletin farklı mekanizmaları işlesin Biz buna karşı çıkıyoruz. Yakın bir zamanda devletin bir bakanı kendi kurumuna dezenfektan sattı. O bakanı biz çiçeklerle yolcu ettik. Geçmişte bir belediye başkanımız yine iktidarın önemli bir ismi tarafından şehri parsel parsel satmakla suçlandı. O hala bugün siyaset sahnesinde boy gösterebiliyor. Onlarla alakalı bir tek savcı görevlendirilmezken İstanbul Büyükşehir Belediyesi alakalı bu kadar savcıların kolluk güçlerinin teyakkuz haline geçmesi, bizim itirazımız buna. Yoksa Türkiye Cumhuriyetinde herkes yargılanabilir, ifade verebilir. Hakkında soruşturma açılabilir. Ama kendinden olan bir insana bu kadar müsamahakâr davranırken muhalefetin en ufak bir hatasından sonra bu tip uygulamaları yapmayı doğru bulmuyoruz. Bir yanda İmralı süreci devam ederken diğer yanda kent uzlaşısının bir suç olarak görülmesi gibi bir durum söz konusu. Saadet Partisi olarak bizim en büyük itirazlarımız bu konuya. Çelişkili durumlara sürekli karşı karşıyayız” dedi.

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.