Türkiye

İstanbul- ‘Hastane servis odasındaki doğumda doktorun elinden kayan bebek öldü’ iddiasına çifte soruşturma

Yayınlanma tarihi:

Güncelleme:

Son gelişmeleri kaçırmamak için Google News sayfamızı takip edin. Butona tıkladıktan sonra açılan sayfanın sağ üst tarafında yer alan yıldızlı "Takip Et" simgesine dokunmanız yeterlidir. Takip Et

Gebelik takibi Lüleburgazda özel bir hastanede yapılan anne adayı T. Z., 32nci haftada yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle takibinin yapıldığı hastaneye başvurdu. Sorunun yüksek tansiyon olduğu tespit edilen anne, doğumun daha güvenli şekilde gerçekleştirilebilmesi gerekçesiyle üniversite hastanesine yönlendirildi. Burada, doğum için gün belirlemek üzere heyetin toplanacağı kendisine bildirildi. Ancak bir sonraki hafta sancısı başlayan T. Z., yeniden takibini yapan doktora başvurdu. Tatilde olduğu ve rahatsız edilmek istemediği belirtilen doktora ulaşılamayınca T.Z., icapçı doktor tarafından sancı ve 3 cmlik açıklığa rağmen kendi imkanlarıyla üniversite hastanesine gönderildi. Ambulans hizmeti verilmeyen T. Z. ve eşi E. Z., yaklaşık 80 kilometre uzaklıkta bulunan üniversite hastanesine kendi imkanlarıyla gitmek zorunda kaldı. Üniversite Hastanesinde herhangi bir sancı takip cihazına bağlanmadan karın ağrısı teşhisiyle servis odasına alınan anne, doğumu ayakta ve servis odasında gerçekleştirdi. Daha sonra odaya gelen doktorun müdahalesi sırasında ise bebek elinden kayıp düştü. T. Z., doğumun ardından bebeğini hiç göremediğini, ertesi gün ise kayıtlara ölü doğum olarak geçtiğini iddia etti. Kayıtlara göre bebeğin akciğer problemi vardı ve anne T. Z. bu problemi ilk kez ölüm raporunda gördü.

Reklam yükleniyor...
Sizin için uygun reklam bulunamadı!

BEBEK YAŞIYORDU İDDİASI

Refakatçi olarak bulunan anne S.Z. ve N. Y., verdikleri ifadelerde bebeğin doğumdan sonra hareket ettiğini ve ağladığını duyduklarını belirtti. Epikriz raporunda ise doğum sonrası 10 saniye içinde müdahale edildiği, diyafragma hernisi şüphesiyle bebeğe oksijen verildiği ve pediatri ekibine teslim edildiği yazıldı. Saat 13.41de ise bebeğin yaşamını yitirdiği aileye bildirildi. Ancak aile şikayetinde, doğumun serviste gerçekleştiğini, doktorların olaydan sonra geldiğini savundu. Aile, bu sürece ilişkin hastane kayıtlarının ve kamera görüntülerinin incelenmesini de talep etti. İddialara göre plasentanın çıkarılması için ameliyathane yerine kontrol odasına götürülen T. Z., yüksek tansiyon ve baygınlık haliyle sedasyon yapılmadan bekletildi. İki saat sonra sedasyonla dikim işlemi yapıldı. Aile, annenin bu süreçte kanlar içinde koridorda dolaştırıldığını iddia etti. Hem özel hastane hem de üniversite hastanesi hakkında 26 Ağustosta Edirne Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunan aile, olay gecesine ait tüm kamera kayıtları ve telefon görüşmelerinin celbini talep etti.

AMBULANS TUTULMADI “KENDİ ARACINLA GİT” DENİLDİ

Mağdur T.Z., gebelik süreci boyunca Lüleburgazda bulunan özel hastanede takiplerinin yapıldığını belirterek “Lüleburgazda bulunan özel bir hastanede gebelik takiplerim yapılıyordu. O zamana kadar bebeğimde bir sorun olduğunu bilmiyordum. Bir akşam kanamam oldu. Kanama sebebiyle yola çıktık. Takip edildiğim özel hastaneye giderken yolda suyum geldi. Orada icapçı hemşireler durumuma baktı. 3 santim açıklık var dediler. O sırada kendi doktorum yoktu. Hiçbir şekilde ulaşılmasını istemiyormuş. Bende numarası da yoktu. Özel bir hastane olmasına rağmen iletişime geçmemizi istemiyordu. İcapçı doktorla telefonla görüştük. Bana Haftan küçük olduğu için sevk edilmen lazım. Orada yoğun bakım var denildi. 32nci hafta içerisindeydim. Ambulans tutulmadı. Kendi aracınla git denildi. Bebek karnında seninle güvenle gitsin. Ben burada alamam, yoğun bakım yok dediler. Biz de aracımıza gittik. İlk gebeliğimdi ve bizim de bir bilgimiz yoktu. Ne denirse onu yapıyoruz.” dedi.

SERT TAVIRLARLA KARŞILAŞTIM 3 SAAT SANCI ÇEKTİM

Sevk edildiği hastanede karşılaştığı tavırları da anlatan T.Z. “Oraya gittiğimde ise Neden geldin gibi tavırlarla karşılaştım. Zaten yolda aramıştım orayı. Aradığımda da çok sert konuşmuşlardı. Başka yere git, yerimiz yok dendi. Telefon kayıtlarında da mevcut bu. Çok sert bir şekilde muayenem yapıldı. Azarlamalara maruz kaldım. Ses çıkaramadım. Bir şey diyemedim çünkü çok kötü bir durumdaydım. Gebelikte tansiyonum çıktığı için o gece tansiyonum oldukça yüksekti, 17-18 civarındaydı. Pekiyi bir durumda değildim zaten. Daha sonra bankoya geçtiğimizde kaydım yapılırken kadın doğum servisinde normal bir odaya alınacaktım. Doğumhaneye değil, normal bir servise alınacaktım. Odaya alınırken sancılarım tuttu. Bana karın ağrısı dediler. Zaten açılmam vardı ama normal bir servis odasına alındım. NSTye bağlanmadım. Sadece bir serum takıldı, bir ilaç takıldı. Bir ara kendimden geçtim. Sancıların geçecek, bekleyeceksin dediler. Benim 2 dakikada bir sancılarım geliyordu. Çok kuvvetli bir şekilde bağırıyordum. Karın ağrısı, normal, bu doğum sancısı değil dediler” ifadelerini kullandı.

BEBEĞİM DOKTORUN ELİNDEN KAYDI YERE DÜŞTÜ

Yaşadıklarını anlatmaya devam eden T.Z., “Üç saat sancı çektim. Sabah saat 06.00da sondamın çıktığını sandım. Bir anda ayağa kalktım ve bebek bacaklarımın arasında aşağı süzüldü. Annemler Koşun, yetişin dedi. Hemşireler odaya geldiler. Uyku sersemi uykularından kalktılar. Bebek amniyon sıvısı içindeydi. Yerden aldılar. Doktor Hanımın elinden kaydı, düştü. Sonra tekrar aldı. Bebek hareket ediyordu. Ben bunu gördüm. Daha sonra yan tarafta bir odaya almışlar. Annem de kayınvalidem de ağladığını duymuş” dedi.

YAŞARKEN BEBEĞİ HİÇBİR ŞEKİLDE GÖRMEDİK

Müdahale sürecine ilişkin de konuşan T.Z., “Beni yarı çıplak vaziyette, koridorda herkesin içinden geçirerek yan taraftaki müdahale odasına aldılar. Orada gereken müdahale yapıldı. Ardından ameliyathaneye indim, orada da müdahale yapıldı. Daha sonra odaya geri getirildim. Bebeği görmek için belli saatler varmış. Emzirme eğitimi verildi bana. O saatlerde yukarı görmeye çıkacaktık. Bana bir telefon geldi. “Eşiniz yukarı gelsin dendi. Eşim yukarı gitti. Bebeğimizin vefat ettiğini söylemişler. Yaşarken görmedik bebeği hiçbir şekilde. Durumu böyle kötüyse söyleyebilirlerdi. Eşim o halde görmüş ben ertesi gün morgda gördüm bebeğimi” diye konuştu. T.Z., bebeğinin ölümünün ardından herhangi bir açıklama yapılmadığını da belirterek, “Daha sonra odaya kimse gelmedi başsağlığına. Hiçbir şekilde bir açıklama yapılmadı. Bana ne müdahale edildi bilmiyorum. Ne yapıldı, hiç kimse bir şey söylemedi. Aldığımız epikrizlerden gördük. Ertesi gün bebeği aldık, defnettik. Bana çok kötü davranıldı. Hastaneye gittiğimizde zorla muayene edilmeye çalıştım. Tansiyonum 17-18 arasındaydı. Gerçekten çok kötü bir durumdaydım. Bana hiç iyi bir şekilde yaklaşılmadı o durumda” dedi.

GEREKEN TÜM HUKUKİ YOLLARA BAŞVURDUM

Olayın ardından hukuki sürece başvurduğunu belirten T.Z., “Adalete güvenim tam. Gereken tüm hukuki yollara başvurdum. Ne gerekirse yapacağım. Bu olayın peşindeyim suçluların gereken cezaları almasını istiyorum. Ayrıca bebeğimin diyaframında sorun varmış. Normalde bu sorun en geç 18inci haftaya kadar görülür. Ben 23üncü hafta içerisinde gitmeme rağmen raporlarım normal verildi, Sorun var denilmedi. Doğduktan sonra öğrendim” ifadelerini kullandı. T.Z., gebelik takibini yapan doktorla doğumdan sonra yaptığı görüşmeye ilişkin de konuşarak, “Bebeğimi kaybettikten sonra, normal kontrollerime gittiğim doktorumla görüştüğümde bana Ben akciğerinde sıvı görmüştüm ama sana söylemedim. Beni de şikayet edebilirsin dedi. Böyle olmamalıydı gerçekten. İnşallah başka kimsenin canı yanmaz. Bir sorun varsa söylenmeliydi, gereken müdahale zamanında yapılmalıydı” diye konuştu.

DOĞUM İÇİN NEDEN HEYET KARARI GEREKİYOR

T.Z.nin avukatı Hüseyin Oğulcan Yılmaz ise sürecin bir ihmaller zinciri olduğunu söyleyerek, “Tansiyon şikayetiyle hastaneye başvuruyor. Burada aslında anne, tansiyonlu olduğunun farkına varmıyor. Ancak haftasında yapılan kontrollerde, bebeğin kontrollerinde annenin tansiyonlu olduğu tespit ediliyor. Bu sebeple, yeterli ekipman olmaması dolayısıyla anneyi tansiyon kontrolü için fakülte hastanesine gönderiyorlar. Fakülte hastanesine gidildiğinde tansiyon kontrolleri yapılıyor ve doğum için gün belirleniyor. Fakülte hastanesinden verilen bilgiye göre anne tansiyon hastasıymış gibi işlem yapılıyor. Oysa böyle bir durum daha önce yoktu. Sadece anneye iletilen bilgi bu. Onun dışında doğum için heyetin karar vermesi gerektiği anneye iletiliyor. Ancak burada şöyle bir soru işareti var. Normalde bir bebek sağlıklıysa ve herhangi bir problem yoksa doğum için neden heyet kararı gerekiyor. Burada bir soru işareti mevcut” ifadelerini kullandı.

AMELİYATHANE YERİNE SERVİS ODASINDA DOĞUM YAPTIRILDI

Yılmaz, özel hastanede süreci takip eden doktorun doğumun yapılacağı tarihten günler önce izinli olduğunu belirterek, “Özel hastanede süreci takip eden doktor tam doğum yapılacağı 3-4 gün bandında izinli. Yurtdışında olduğunu söylüyorlar. Ardından, Salı günü fakülte hastanesine ağrı ve sancıyla gidildiğinde doğum gerçekleşiyor. Ancak doğumun gerçekleşme şekli, hijyen koşulları açısından bir ihmaller zinciri. Anne doğumu servis odasında gerçekleştiriyor. Hiçbir özel tedbir alınmıyor. Düne kadar heyetin karar vermesi gereken bir doğumun nasıl servis odasında gerçekleştiği de büyük bir soru işareti. Bebek doğuyor. Tabii ki bu doğum ameliyathane koşullarında değil, servis odasında gerçekleştiği için anne, eşi ve birçok tanık var. Bebek doğduktan sonra doktor bebeği yere düşürüyor. Bebek yere düştükten sonra odadan çıkarılırken bebeğin ağlama sesi ve hareketi tanıklarca duyuluyor. Buna rağmen bir sonraki güne kadar anneye hiçbir bilgi verilmiyor. Bir sonraki gün geldiğinde bebeğin ölü doğduğu bilgisi veriliyor. Oysa tanıklar bebeğin ağladığını ve hareket ettiğini söylüyor. Sağlık Bakanlığına ise bebeğin akciğerinde problem olduğu beyan ediliyor. Doğum sürecini takip eden özel hastanedeki doktora da ulaşılıyor. O doktor da Ben bunu fark etmiştim diyor. Biz, tüm bu süreçle alakalı gerekli yerlere başvurularımızı yaptık. Şikayetimiz devam ediyor. Sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz. Çünkü bu noktada sadece müvekkilim cesaret gösterdi ve başvuru yaptı. Belki de birçok annenin başına geldi bu. İlgili makamların konuyu titizlikle takip edeceğine hem benim hem de müvekkilimin güveni tam” diye konuştu.

TÜM DELİLLERİ SUNDUK ADALET İSTİYORUZ

Yılmaz, “Müvekkilin sancıları başladığı zaman, her ne kadar fakülte heyet kararı için gün belirlemiş olsa da, süreci sonuna kadar takip etmiş olan özel hastaneye gidiyor. Ancak özel hastane hiçbir şekilde sorumluluk almıyor ve sorumluluktan kaçarak fakülte hastanesine gitmesini söylüyor. Problemi olan bir annenin kendi aracıyla gitmesi de aslında hayatın olağan akışına aykırı. Bu da ihmalin bir başka göstergesi. Müvekkil fakülteye gittiği zaman doktorlar ve hemşireler, kontrol için anneyi NST cihazına bağlamıyor. Yapılan kontroller ilkel yollarla gerçekleştiriliyor. Müvekkil bu kontrollerin çok acı verici olduğunu ifade etmesine rağmen doktorlar ve ilgililer aralarında gülüşerek, dalga geçerek Sen nasıl evlendin şeklinde ifadelerde bulunuyorlar” ifadelerini kullandı. Avukat Yılmaz hukuki sürecin titizlikle takip edildiğini belirterek, “Doğum için anlaşılan hastane Lüleburgazdaki özel bir hastane. Ancak doğumun gerçekleştiği yer Edirnedeki fakülte hastanesi. Dosyayı titizlikle takip ediyoruz. Müvekkilin elindeki epikriz kayıtları, tanık beyanları, otopark giriş-çıkış kayıtları ve kamera görüntülerinin tamamını şikayet dosyamıza sunduk. Biz adaletin tecelli edeceğine inanıyoruz. Başka annelerin başına gelmesin. Bu gerçekten çok üzücü, çok elim bir olay” diye konuştu.

DİSİPLİN SORUŞTURMASI SÜRÜYOR

Ailenin suç duyurusunun ardından konuya ilişkin Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada görevsizlik kararı verildi. Dosya, üniversite bünyesinde yürütülen disiplin soruşturmasıyla birleştirilerek üniversitesinin Tıp Fakültesi Dekanlığına devredildi. 18 Eylül tarihli yazıda, olayla ilgili disiplin soruşturmasının devam ettiği belirtildi.

Reklam yükleniyor...
Sizin için uygun reklam bulunamadı!
Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Reklam yükleniyor...
Sizin için uygun reklam bulunamadı!
Exit mobile version