Türkiye
‘İsrail’in saldırıları diğer ülkelerin güvenliğinin sorgulanması anlamına geliyor’
İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi, Orta Doğunun dengelerini ve Türkiyenin süreç içindeki duruşunu değerlendirdi. Prof. Dr. Yesevi, “18 Eylül siber saldırıları Hizbullah tarafından önemsendi ancak o tarihten itibaren pek çok üyesinin yaralandığını ve öldürüldüğünü belirtmeliyiz. Hizbullahın üyelerini koruma amacıyla kullandığı daha eski teknolojiye sahip cihazların vurulması siber saldırı ya da terör eylemi olarak yorumlandı. Siber sızma, cihazlara bomba yerleştirilmesi ya da yazılımla uzaktan cihazların patlatılması gibi senaryolar üzerinde konuşuldu. Bu cihazların tedarik zinciri anlaşılmaya çalışıldı, tedarikçi ve üreticilerin sorumluluğu bile tam olarak aydınlatılamadı. Tedarik zincirinde pek çok farklı ülkenin ve firmanın adları geçti ancak sorumluluk alan veya akla uygun açıklama yapan çıkmadı” diye konuştu.
İSRAİLİN 7 EKİMDEKİ İMAJI DEĞİŞTİ
Prof. Dr. Yesevi, 27 Eylülde İsrail Hava Kuvvetlerinin saldırısında Hizbullah lideri Hasan Nasrallahın öldürülmesinin İsrailin ülke imajına etkisini şu sözlerle değerlendirdi:
“7 Ekim 2023te başarısızlıkla suçlanan İsrail istihbarat örgütleri ve güvenlik kurumlarının imajının değişmesi sonucunu getirdi. İsrail, bu anlamda teknolojik ve sinyal istihbaratı yanında insan istihbaratı konusunda da başarılı oldu. Bu bir anlamda 7 Ekimde başarısızlıkla suçlanan İsrail istihbarat örgütleri ve güvenlik kurumlarının imajının değişmesi sonucunu getirdi. Lübnandaki siber saldırılar ile ilgili bilinmeyenler; korku ve belirsizlik ortamı yarattı. İsrailin istihbarat ve güvenlik kurumlarının başarıları perçinlendi, böylelikle İsrailin devlet imajı güçlendi.”
LÜBNAN HALKININ EN SON İSTEDİĞİ ŞEY, YENİ BİR SAVAŞTI
Suikastın Hizbullah içerisinde ise ciddi bir istihbarat zafiyeti olarak yorumlandığını kaydeden Prof. Dr. Yesevi, Hizbullah yapılanmasının geleceğine ilişkin öngörüleri şöyle özetledi:
“Şu anda Lübnanda siviller öldürülüyor. Hava saldırılarında yüzlerce Lübnanlı hayatını kaybetti. Hizbullah hem siyasal bir hareket hem de askeri bir güç. Siyasal ve ekonomik istikrarsızlığın uzun zamandır sürdüğü Lübnanda halka hizmet götüren de bir yapılanmaydı. Ancak roketlerle uzun zamandır İsraili vuran Hizbullah, halkın her kesimi tarafından desteklenen bir yapı değil. Lübnan, çok parçalı, etnili, dinli ve mezhepli bir ülke. Lübnan halkı, ekonomik sorunlarla boğuşuyordu ve en son istedikleri şey, yeni bir savaştı. Bundan sonra da halkın belli kesimleri Hizbullaha desteklerini sürdürebilirler, yeni bir lider gelebilir. Ancak çok ciddi darbe aldığını ve şu aşamada bozguna uğradığını belirtmeliyiz.”
Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi, İsrail Başbakanı Netanyahunun Lübnan saldırılarını hedefe giden yolda bir şart, bir ödeşme olarak nitelendirdiği açıklamalarının Orta Doğuya olası etkilerini şöyle açıkladı: “Orta Doğunun daha da karışacağı anlaşılıyor. En önemli konu sivillerin öldürülmesi. Lübnan Başbakanı Necip Mikatiye göre, 1 milyon Lübnanlı yerinden edildi. Bir haftada yüz bin Lübnanlı Suriyeye göç etmek zorunda kaldı. Halkın yarısı gıda sıkıntısı yaşıyor. Lübnanlılar evlerini terk ettiler, okullara ve plajlara sığındılar. İsrail devlet görevlileri, İsraillilerin boşaltmak zorunda kaldıkları ülkenin kuzeyindeki evlerine döneceklerini belirtiyorlar. İsrail, İranı ana tehdit olarak görüyor. Daha önce 1978, 1982 ve 2006da olduğu gibi, Lübnan ile yeni bir savaş içinde. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Hizbullaha karşı savaşta bir sonraki aşama yakında başlayacak ifadesini kullandı. İsrailin Lübnanda kara savaşına başlayacağı belirtiliyor. İran, son dönemde yaşanan suikastlare karşılık İsraile yüz seksen balistik füze ile saldırdı. İran, gerçekleşen saldırıların, makul, yasal ve meşru olduğunu belirtti.”
TÜRKİYE BARIŞÇIL ÇÖZÜMLERDE AKTİF ROL ALMALI
Orta Doğuda yaşanan bu süreçte Türkiyenin de konumuna değinen Prof. Dr. Çağla Gül Yesevi Türkiyenin uyuşmazlıkların barışçıl yöntemlerle çözümü için aktif olarak çalışması ve itidalli dış politika ilkelerine göre hareket etmesinin önemini vurgulayarak şunları söyledi:
“Türkiye, Lübnana insanı yardım gönderdi. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve diğer ilgili kuruluşları harekete geçmeye çağırdı. İslam dünyasının da saldırılar karşısında daha kararlı bir duruş sergilemesi gerektiğini belirtti. Türkiye, bu aşamada, Lübnan halkının ve hükümetinin yanında olmayı sürdüreceğini açıkladı. Netanyahunun BM Genel Kurulunda gösterdiği iki harita Ortadoğudaki bölünmeyi gösteriyor. Netanyahu, İranı asıl düşman olarak görüyor ve İranın özgürleşmesinin dillendiriyor. Bu ifadenin anlamı, İran rejiminin değiştirilmesi yönünde adımlar atılacağıdır. Netanyahu, İsrailin Orta Doğuda ulaşamayacağı hiçbir yer yok dedi. Savaşın, bölgede yayılacağı anlaşılıyor. Türkiyeye düşen uyuşmazlıkların barışçıl yöntemlerle çözümü için aktif olarak çalışması ve itidalli dış politika ilkelerine göre hareket etmesidir.”