Sosyal medyada bizi takip edin

Sağlık

‘Hamilelik sürecinde oruç tutulması, erken doğum gibi riskler oluşturabilir’

Yayınlanma tarihi:

Son gelişmeleri kaçırmamak için Google News sayfamızı takip edin. Butona tıkladıktan sonra açılan sayfanın sağ üst tarafında yer alan yıldızlı "Takip Et" simgesine dokunmanız yeterlidir. Takip Et

Hamileliğin bebeğin beyin gelişimi, kemik sağlığı, bağışıklık fonksiyonu için vücudun daha fazla besine ihtiyaç duyduğu bir dönem olduğunu belirten Bahçeci Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Nur Dokuzeylül Güngör, “Böyle hassas bir süreçte oruç tutmak, anne ve bebek için gerekli olan bazı temel vitamin ve minerallerin yeterli şekilde alınamamasına neden olabilir. Yapılan değerlendirmelerle ve gebeliği takip eden doktorun onayıyla oruç tutacak anne adaylarının ise bazı konulara hassasiyetle dikkat etmesi gerekir. İftarda ve sahurda protein ihtiyacını karşılayacak yumurta, peynir, yoğurt, tavuk, balık gibi gıdalar alınmalı; mideyi yormamak adına iftara hafif bir çorba ile başlanmalı, iftar sonrası kan şekerini yükseltecek ağır tatlılardan kaçınılmalı ve iftar ile sahur arasındaki zaman diliminde 2-3 litre su tüketmeye son derece özen gösterilmeli” diye konuştu.

‘SIVI KAYBI ERKEN DOĞUMA YOL AÇABİLİR’

Hamilelik sürecinde oruç tutmaya bağlı olarak yaşanabilecek riskleri anlatan Doç. Dr. Güngör, “Oruç tutmak hamileliğin her döneminde farklı riskler taşıyabilir ama ilk aylarda ve son aylarda yaratacağı etkiler birbirinden farklıdır. Özellikle ilk üç ay bebeğin temel organlarının gelişiminde kritik bir dönem olduğundan genellikle daha tehlikeli olabilir. Bu dönemde yetersiz beslenme ve sıvı kaybı doğumsal kusurlar, gelişimsel gerilik gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca mide bulantıları, kusmalar ve sıvı kaybı bu dönemde daha sık görülebilir. Hamileliğin son üç ayında da oruç tutmanın bazı tehlikeleri bulunmaktadır ancak bebek genellikle daha gelişmiş olduğu için bu dönemde riskler bir nebze azalabilir. Buna rağmen son aylarda da yetersiz beslenme, sıvı kaybıyla düşük doğum ağırlığı gibi riskler devam edebilir” dedi.

Sıvı kaybının hamilelikte tehlike yaratan durumlardan biri olduğunu söyleyen Doç. Dr. Güngör, “Uzun süreli açlık bebeğin yeterli besin alımını da engelleyebilir ve bebeğin gelişiminde aksamalara neden olabilir. Bu durum düşük doğum ağırlığı, prematür doğum ve diğer komplikasyonları doğurabilir. Sıvı kaybı da hamilelikte tehlike yaratan durumlardan biridir çünkü vücutta yeterli sıvı bulunmaması organların düzgün çalışmasını engelleyebilir. Anne adayında baş ağrısı, baş dönmesi, yorgunluk ve halsizlik gibi belirtilere yol açabilir. Ayrıca bebeğin amniyotik sıvısı azalabilir, bu da bebeğin sağlığını olumsuz etkileyebilir. Yüksek dehidratasyon seviyeleri erken doğum riskini artırabilir. Elektrolit dengesizliği kas kramplarına, kalp ritmi bozukluklarına ve hatta nöbetlere neden olabilir. Tüm bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda oruç tutan anne adayları kendi sağlığında bir bozulma yada bebekte hareket azalması gibi bir durum fark ederse oruç hemen bozulmalı ve vakit kaybetmeden doktora başvurulmalıdır” diye konuştu.

‘PROTEİN AÇISINDAN ZENGİN GIDALAR SAHURDA MUTLAKA YER ALMALI’

İftar ve sahur sırasında beslenme süreci ile ilgili dikkat edilmesi gerekenlere değinen Doç. Dr. Güngör, “Uzun süre aç kalınacağı için sahurda yulaf ezmesi, tam buğday ekmeği, kahverengi pirinç gibi tam tahıllar ve sebzeler tercih edilmelidir çünkü lif, sindirimi yavaşlatarak uzun süre tok tutar. Protein, uzun süre enerji sağlamaya yardımcı olur. Bu sebeple yumurta, peynir, yoğurt, balık ve tavuk gibi protein açısından zengin gıdalar sahurda mutlaka yer almalıdır. Zeytinyağı, ceviz, badem gibi sağlıklı yağlar hem enerji sağlar hem de sindirimi düzenlediği için sahurda tüketilmesi tavsiye edilir. İftarda uzun süre aç kaldıktan sonra mideyi yormamak için hafif bir çorba ile başlangıç yapılmalıdır. Mercimek çorbası veya sebze çorbası gibi besleyici ve sindirimi kolay çorbalar tercih edilmelidir. İftarda da protein ihtiyacı göz önünde bulundurulmalıdır. Tavuk, balık, kırmızı et gibi protein kaynakları iftar yemeğinde mutlaka yer almalıdır. Mercimek, nohut gibi baklagiller de iyi bir alternatif olabilir. Hem vitamin hem de mineral desteği için sebze ve meyve tüketimi önemlidir. Özellikle C vitamini açısından zengin olan portakal, nar, kivi, çilek gibi meyveler tercih edilebilir. Tam buğday ekmeği, bulgur pilavı, kahverengi pirinç gibi sağlıklı karbonhidratlar kan şekeri seviyesinin dengelenmesine yardımcı olacaktır” dedi.

Doç. Dr. Güngör, sözlerine şöyle devam etti:

“İftar sonrası tatlı tüketiminde ağır tatlılardan kaçınmak gerekir. Yüksek şeker içeren tatlılar kan şekerinde dalgalanmalara yol açabilir. Bunun yerine ceviz, badem, fındık, kuru kayısı, kuru üzüm gibi alternatifler tercih edilmelidir. Vücudun sıvı dengesini korumak da oruç tutarken sağlığı destekleyecek önemli bir adımdır. Bu nedenle iftar ve sahur arasında günlük sıvı ihtiyacını karşılamak için toplamda 2-3 litre su içilmesi tavsiye edilir. Suyun yanı sıra ayran, taze sıkılmış meyve suları veya bitki çayları gibi diğer sıvılar da sıvı dengesini sağlamak için tercih edilebilir ancak şekerli içeceklerden kaçınılmalıdır. Çay ve kahve ise kafein içerdikleri için idrar söktürücü etki yaparak vücudun daha fazla sıvı kaybetmesine neden olabilir. Bu nedenle bu içeceklerin miktarına dikkat edilmesi gerekir. Çay ve kahve miktarı günde 1-2 fincan ile sınırlı tutulmalıdır.”

‘ORUÇ TUTAN ANNE ADAYLARININ GEBELİK TAKİBİ DAHA SIK OLMALI’

Oruç tutan gebelerin normalden daha sık takip edilmesi gerektiğini anlatan Doç. Dr. Güngör, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

“Genellikle her 2-4 haftada bir düzenli kontrol önerilir ancak bazı durumlarda haftalık takip veya kan testleri daha sık yapılabilir. Hamileliğin ilk üç ayı bebeğin gelişimi ve sağlığı açısından çok kritik bir dönemdir. İkinci üç ayda genellikle gebeliğin en stabil dönemi yaşanır ancak oruç tutan anne adaylarının kan şekeri takibine ve beslenme düzenine dikkat edilmelidir. Bu dönemde bebeğin büyümesi ve fetal kalp atışları düzenli olarak kontrol edilmelidir. Gebelikte oruç tutanların bu dönemde en az 4-6 haftada bir muayene olmaları önerilebilir. Son üç ayda ise oruç tutan anne adayları, özellikle kan basıncı ve fetal hareketler konusunda dikkatli olmalıdır. Bu dönemde haftada bir veya doktorun önerdiği sıklıkta ultrason kontrolleri ve bebeğin kalp atışlarının izlenmesi gerekebilir. Bunun dışında hamilelikte oruç tutarken yapılan fiziksel aktiviteler de hem anne hem de bebek sağlığı açısından dikkatli bir şekilde planlanmalıdır. Anne adaylarının iftar sonrası veya sahur öncesi yürüyüş, pilates, yoga gibi hafif egzersizler yapması hem fiziksel hem de zihinsel sağlıkları için faydalı olabilir. Ancak aşırı yorgunluğa sebep olacak, zorlayıcı egzersizlerden kesinlikle kaçınılması gerekmektedir.”

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Continue Reading
Reklam
Yorum yapmak için tıkla

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir