Türkiye
Hacettepe’nin biyoloji müzesine 16 ayda 65 bin ziyaretçi


Hacettepe Üniversitesi tarafından 2023 yılında Türkiyedeki doğal biyolojik çeşitliliğin korunması amacıyla açılan biyoloji müzesinde, milyonlarca yıllık fosillerden jeolojik materyaller ve taşlara, mikroorganizmalardan bitki, mantar ve hayvanlara kadar birçok örnek yer alıyor. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri tarafından oluşturulan müzede; genetik çeşitlilik, etnobotanik gibi alanlar ile biyolojik çeşitliliğin korunması için farkındalık oluşturulması hedefleniyor.
Müzenin bodrum katında; yumuşakçalar, deniz kabukluları, yengeçler, böcekler, kelebekler, sinekler, omurgasızlar ve fosiller yer alıyor. Zemin katta bitkiler, balıklar, sürüngenler, kuşlar ve mantarlar bulunuyor. Üst katta ise küçük ve büyük memeli hayvanlar, şempanze ve goril yer alıyor. Müzede, 3 bini böceklerden oluşan toplam 10 binin üzerinde örnek bulunurken, plastinasyon işleminden geçen gerçek insan kadavra örneği de oldukça dikkat çekiyor. Hacettepe Üniversitesi Beytepe yerleşkesinde bulunan müzeyi, 16 aylık süreçte 65 bin kişi ziyaret etti.
DOĞA TARİHİ MÜZESİNİN KÜÇÜK BİR ÖLÇEĞİ
Hacettepe Üniversitesi Biyolojik Çeşitlilik Araştırma Uygulama Merkezi Müdürü Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Süalp Çağlar, Türkiyenin biyolojik çeşitliliğini örnek olarak en fazla sergileyen müze olduklarını söyleyerek, “Müzemizde 50-60 yıllık örnekler, belki daha eski örnekler de var. Çünkü örneklerin tümü bize ait değil. Biz bu örnekleri bu konularda çalışmalar yürüten bilim insanlarından istiyoruz, onlar bize destek veriyorlar. Çünkü bu kadar örneği bir kişinin ya da bir grubun bulundurması mümkün değil. Bazı gruplarda çok ileri düzeyde örnek varken bazı gruplarda çalışan sayısına bağlı olarak çoğunlukla örnek sayıları az olabiliyor. Bunun için biz bu örnekleri Türkiyenin hemen hemen dört bir yanındaki üniversitelerdeki arkadaşlarımızdan toparladık. Bunun dışında Türkiye Milli Botanik Bahçesi ile iş birliğimiz var. Dolayısıyla herbaryum (kurutulmuş bitki örneklerinin belli bir sistemle düzenlenerek saklandığı yer) dediğimiz kurutulmuş bitki örneklerinin bulunduğu kısım açısından Milli Botanik Bahçesi ile sıkı bir iş birliği yürütüyoruz. Yine bu konularda çalışan bilim insanlarından aldığımız, onların isimleriyle yayınladığımız ya da bilimsel laboratuvarlarımızda onların ismini sakladığımız koleksiyonlar da mevcut. Burası için biyoçeşitlilik müzesi dedik ama aslında bir doğa tarihi müzesinin daha küçük bir ölçeği. Doğa tarihi müzesi dediğimiz zaman jeolojik ve biyolojik materyalleri içerisinde bulunduran bir müzeden bahsediyoruz demektir” ifadelerini kullandı.
ELİMİZDE 20 MİLYON YILIN ÜZERİNDE FOSİL ÖRNEĞİ VAR
Jeoloji küratörlerinin denetiminde sergilenen jeolojik materyallerin de müzede sergilendiğini anlatan Prof. Dr. Çağlar, “Bunun dışında etnobotanikle ilgili, balmumu gibi hayvanlar tarafından üretilmiş materyallerin de kullanımını içeren örnekler var. Bu konuda özellikle etnobotanik kısmında üniversitemizin eczacılık fakültesi öğretim üyeleri tarafından destek alıyoruz. En basitinden en gelişmişine doğru bir sıralama içerisinde bütün gruplara ait örnekleri bu müzede sergilemeye çalışıyoruz. Bunların yüzde 90ı ülkemize ait örneklerdir. Yüzde 10 civarında da ülkemiz dışından getirilmiş örnekler var. Biyoçeşitlilik, canlılığın her katmanındaki çeşitlilikten bahseden bir kavram. Biyoçeşitlilik aslında olmazsa olmaz üç ayaktan oluşur; bunlardan birisi türlerin çeşitliliğidir, diğeri genlerin çeşitliliğidir ve ekosistemlerin çeşitliliğidir. Dolayısıyla bunların tümünü müze içerisinde görebilirsiniz. Müzemizde toplanan biyolojik materyaller 50-60-70 yaşında diyebiliriz. Ama fosil örnekleri değişiyor; elimizde 17-20 milyon yıllık döneme ait fosil örnekleri de var, 20 milyon yılın üzerinde olan fosil örnekleri de var. 350 milyon yıllık karbon örneklerimiz var, kömür örneklerimiz var. Onun daha üzerinde yaş olarak 2 milyar yıl civarında daha da yukarısına gidebilecek stromatolit örneğimiz var” dedi.
CANLI GRUPLARINA GÖRE DEĞİŞEN TEKNİKLER KULLANILARAK SAKLANIYOR
Müzede tahnit edilmiş (cesedin bozulmaması için yapılan birtakım işlemler), özel tekniklerle doldurulmuş hayvanların da olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağlar, “Biz bu hayvanları hiçbir şekilde burada sergilemek amacıyla öldürmüyoruz. Bunlar bilimsel amaçla toplanan hayvanlar. Tahnit yapan kişiler tarafından dolduruluyor ve biz onlardan bu örnekleri temin ediyoruz. Büyük memelilerin dışındaki hayvanlar, bilimsel materyal olarak toplanıyor. Bu örnekleri korumak için omurgasız hayvanlar başta olmak üzere, balıklar gibi suyla ilgili olanları özellikle formaldehit kimyasalının olduğu sıvıdan geçiriyoruz. Çünkü bu kimyasal canlının çürümesini engelliyor. Yani dokularındaki suyu fikse ediyor (bozulmasını engelliyor). Dolayısıyla doku sertleşiyor ve su ortadan kalkıyor. Sonra bunları tutup alkollerin içerisine alıyoruz ve o şekilde koruyoruz. Bütün bunları belirli dönemlerde değiştiriyoruz. Ama bunun dışında mesela bazı hayvanlar var, küçük memeliler gibi, bunların içleri temizleniyor, derileriyle saklanabiliyorlar. Bir kısmının içini dolduruyoruz yahut kuşlarda olduğu gibi tahnit yapılıyor. Böcekler öldükten sonra korumamız için değişik kendi morfolojilerine uygun germe teknikleriyle geriliyorlar. Kısacası canlı gruplarına göre değişen teknikler kullanılarak bunlar korunuyor ve sergileniyor. Bitkiler ise kurutuluyor; araziden toplandıktan sonra onları press dediğimiz iki tane plaka ile uygun formları yani çiçekleri, meyveleri, tohumları, kökleri, yaprakları düzgün görülebilecek şekilde gazetenin arasına konarak saklanıyor ve korunuyorlar” diye konuştu.
ÜCRETSİZ GEZİLEBİLİYOR
Prof. Dr. Çağlar, Kültür Turizm Bakanlığı Müzeler ve Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğünün Özel Müzeler Dairesine bağlı bir müze olduklarını belirterek, “22 aydır açığız, 16 aydır müze için giriş kayıtları tutuyoruz. 16 aylık sürede 65 bin ziyaretçi geldi diyebiliriz. Müze ücretsiz olarak gezilebiliyor ve sadece haftanın dört günü; salıdan cumaya kadar açığız” dedi.
