Sosyal medyada bizi takip edin

Politika

Fahrettin Altun: Türkiye, Suriye topraklarında siyasi mühendislik çabasına müsamaha göstermeyecek

Yayınlanma tarihi:

Son gelişmeleri kaçırmamak için Google News sayfamızı takip edin. Butona tıkladıktan sonra açılan sayfanın sağ üst tarafında yer alan yıldızlı "Takip Et" simgesine dokunmanız yeterlidir. Takip Et

İletişim Başkanı Altun, Avrupa Birliğinin (AB) önde gelen yayın kuruluşlarından Euronewse gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Suriyede yaşanan son gelişmeler ve Türkiyenin pozisyonuna ilişkin soruya yanıt veren Altun, Türkiyenin tarihi boyunca hakkın, adaletin ve mazlumların yanında yer almış bir devlet olduğunu ve Suriyede de bu duruşunu muhafaza ettiğini belirtti. Kardeş Suriye halkının yaralarını sarmak, kalkınmasına katkıda bulunmak ve barışa hizmet etmek için Türkiyenin samimi çabalarını sürdürdüğünü ifade eden Altun, bu doğrultuda, yerel halkın huzur ve emniyetine öncelik verildiğini dile getirdi. Altun, Suriyeli muhacirlerin gönüllü, güvenli ve izzetli bir şekilde ülkelerine dönüşünün temin edildiğini söyledi. Suriye meselesini, sadece bölgesel bir kriz olarak değil, küresel tesirleri olan hayati bir mesele olarak niteleyen Altun, “Türkiye olarak önceliğimiz Suriyenin toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve üniter yapısının muhafazasıdır. Zira bu durum hem bölgenin salahiyeti hem de Suriye halkının istikbali için zaruridir” değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKİYE, BÖLGENİN HUZURU İÇİN GAYRETLERİNİ SÜRDÜRECEK

Türkiyenin, Suriye krizinin başından bu yana Suriye halkının meşru taleplerini ve haklarını savunduğuna, onların iradesine saygı gösterdiğine dikkat çeken Altun, “Bu süreçte de Suriye halkının kendi geleceğini tayin etme çabaları ve direnişi esas belirleyici unsur olmuştur. Cumhurbaşkanımızın vizyonu çerçevesinde Dışişleri Bakanlığımız yoğun bir diplomasi trafiğinde yürüttüğü çalışmalarla, bölgedeki tüm taraflarla diyalog kanallarını açık tutarak Suriyenin toprak bütünlüğünün korunması ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi için büyük bir çaba sarf etmektedir. Türkiyenin Rusya ve İran ile yürüttüğü diplomasi de bu doğrultuda Suriyede kalıcı bir barış ve istikrarın tesis edilmesi amacıyla uluslararası toplumla birlikte hareket etme çabasının bir parçasıdır. Bu bağlamda Türkiyenin önceliği her zaman Suriyenin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması olmuştur” diye konuştu.

TERÖR ÖRGÜTLERİ, BÖLGENİN İSTİKRARINI DA TEHDİT ETMEKTE

Türkiyenin, Suriye topraklarında herhangi bir siyasi mühendislik yahut etnik tefrika çabasına katiyen müsamaha göstermeyeceğini vurgulayan Altun, “Suriye topraklarında yuvalanan terör örgütlerinin varlığı yalnızca ülkemizin sınır güvenliğini değil, bölgenin istikrarını da tehdit etmektedir. Bu sebeple Türkiye, terörle mücadelede kararlı bir şekilde saf tutmaya devam etmekte kararlıdır” dedi.

Türkiyenin gerek ABD olsun gerek Rusya ya da İran, uluslararası aktörlerle iş birliği içinde, adalet ve hakkaniyet temeline dayanan çözüm odaklı bir siyaset izlediğini aktaran Altun, “Bizim için Suriye; yalnızca bir komşu ülke değil, tarihi ve insani bağlarla yekvücut olduğumuz bir coğrafyadır. Türkiye, adaletin müdafii ve mazlumların hamisi olarak bölgenin huzur ve istikrarı için gayretlerini sürdürmeye devam edecektir” ifadelerini kullandı.

KÜRESEL İSTİKRARIN TEMİNİ ADINA HER TÜRLÜ GAYRETİ GÖSTERECEĞİZ

Somali ve Etiyopya görüşmelerindeki Türkiyenin arabuluculuk çabalarının, aynı şekilde Rusya ve Ukrayna arasında devam edip etmediğine yönelik soru üzerine Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiyenin, barışın ve istikrarın tesisi hususunda önemli bir aktör olarak tarihsel sorumluluğunu yerine getirdiğini belirtti. Altun, en son gerçekleştirilen Somali ve Etiyopya arasındaki görüşmelerden Karadeniz Tahıl Anlaşmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede Türkiyenin arabuluculuk görevini başarıyla icra ettiğini söyledi.

Türkiyenin Rusya ve Ukrayna arasında başlattığı diplomatik sürecin de bu doğrultuda kayda değer bir örnek teşkil ettiğini belirten Altun, “İstanbul, söz konusu süreçte bir barış platformu olarak takdim edilmiş ve uluslararası alanda büyük takdir toplamıştır. Ülkelerin, İstanbulda tekrar bir araya gelmesi elbette mümkün olabilir. Bu bağlamda Türkiye istikrarlaştırıcı güç olarak gerek insani konularda gerekse de barış müzakerelerinin başlatılması için her türlü desteği sunmaya hazırdır. Rusya ve Ukrayna arasındaki krizin daha da derinleşmesini engellemek için tüm tarafların yapıcı ve sorumlu bir tavır sergilemesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye olarak, sadece bölgesel barışın değil, küresel istikrarın temini adına da her türlü gayreti göstereceğiz nitekim gösteriyoruz da” dedi.

MAGDEBURGDAKİ SALDIRI

Magdeburgda gerçekleşen saldırının bir İslam karşıtı tarafından düzenlenmiş olmasının, Avrupada yükselen aşırı sağın ve İslam düşmanlığının ulaştığı endişe verici boyutları bir kez daha gözler önüne serdiğini ifade eden Altun, bu tür saldırıların yalnızca Müslüman toplulukları değil aynı zamanda Avrupanın birlikte yaşama kültürünü ve toplumsal barışını da derinden sarstığını söyledi. Altun, son yıllarda Avrupada aşırı sağın yeni normal olarak algılanmaya başlaması ve İslam karşıtı söylemlerin sıradan bir retoriğe dönüşmesinin, nefret suçlarının artmasına ve toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesine zemin hazırladığına dikkat çekti.

İSLAM KARŞITLIĞIYLA MÜCADELEYE NET DURUŞ SERGİLENMELİ

Müslümanların Avrupada sosyal hayatlarında ayrımcılıkla, iş hayatlarında dışlanmayla ve giderek artan şekilde fiziksel saldırılarla karşı karşıya kaldığını belirten Altun, şunları söyledi:

“Ancak bu mesele yalnızca İslamofobi olarak değerlendirilmemelidir; bu, aynı zamanda Avrupa’nın toplumsal uyumunu tehdit eden ciddi bir güvenlik ve insan hakları krizidir. Bu tür hadiseler, Müslümanların sistematik olarak ötekileştirilmesinin ve ayrımcılıkla yüz yüze bırakılmasının yalnızca bu topluluklara zarar vermediğini aynı zamanda Avrupanın demokrasi, insan hakları ve toplumsal dayanışma gibi temel değerlerini aşındırdığını açıkça ortaya koymaktadır. Avrupanın barış ve bir arada yaşama ideali, bu sorun karşısında sessiz kalınarak değil aksine güçlü bir iradeyle köklerine inilip çözüm üretilerek korunabilir. Bu nedenle, İslam karşıtlığıyla mücadele etmek için net bir duruş sergilenmeli ve somut adımlar atılmalıdır. Nefret suçlarını caydıracak hukuki düzenlemeler hayata geçirilmeli, toplumsal hoşgörü ve kapsayıcılığı artıran eğitim ve politika çalışmaları önceliklendirilmelidir. Tüm Avrupa ülkeleri olarak, farklılıklarımızın zenginlik olduğu bilinciyle hareket etmeli ve toplumsal dayanışmayı güçlendiren politikaları uygulamaya koymalıyız. Aksi halde, huzur ve istikrarın korunması mümkün olmayacaktır.”

TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİ SÜRECİ

Türkiyenin AB üyeliği sürecine ilişkin soruya Altun, ABye üyelik hedefinin, Türkiyenin stratejik vizyonunun bir parçası olduğuna işaret ederek, bu sürecin sadece bir dış politika tercihi değil, aynı zamanda demokrasiye olan bağlılık ile kalkınma ve küresel iş birliği konusundaki çabaların da bir tezahürü olduğuna dikkat çekti. Türkiyenin üyelik hedefinden hiçbir zaman vazgeçmediğini söyleyen Altun, “2025 yılı bu anlamda yeni fırsatların doğabileceği bir yıl olabilir. Ancak şunu açıkça ifade etmeliyiz ki Avrupa Birliğinin yaklaşımı da bu sürecin belirleyici unsurlarından biridir. Daha önce de belirtmiş olduğum gibi AB, uluslararası arena da etkin bir rol oynamak istiyorsa Türkiye’yi üyeliğe kabul etmek durumundadır. Türkiye, her zaman AB ile iş birliğini güçlendirmeye hazır bir duruş sergilemiştir. Üyelik sürecinde karşı karşıya kalınan çifte standartların ortadan kalkması, yapıcı bir diyalog ortamının oluşması en temel beklentimizdir. Gelecek dönemde, özellikle küresel ve bölgesel krizlerin ortak çözüme kavuşması adına AB’nin Türkiye ile daha güçlü bir iş birliği geliştirme ihtiyacını göreceğimize inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

TOPLUMUN GÜVENLİĞİNİ VE HUZURUNU TEMİN ETMEYİ AMAÇLIYORUZ

Türkiye’nin yapay zeka stratejisine dair sorulan soruya Altun, “Türkiye, geliştirdiği Ulusal Yapay Zeka Stratejisi ile küresel ölçekte değer üreten sürdürülebilir bir yapay zeka ekosistemi kurma gayreti içindedir. Bu strateji; yapay zeka uzmanları yetiştirmek, istihdamı artırmak, araştırmayı/yenilikçiliği teşvik etmek, kaliteli verilere, teknik altyapıya erişimi genişletmek, sosyoekonomik uyumu hızlandırmak ve uluslararası iş birliklerini güçlendirmek gibi çok önemli hedefleri içermektedir. Türkiye, bu hedeflere ulaşmak adına büyük bir çaba sarf etmektedir. Yapay zeka stratejimizin bir diğer önemli yönü de bu teknolojinin sebep olduğu sosyoekonomik dönüşümde toplumsal, kültürel ve insani değerlerin korunmasına özen göstermektir. Bu süreçte en fazla üzerinde durduğumuz meselelerden biri veri mahremiyetidir. Yapay zeka modellerinin hırçın veri politikalarına karşı kendi bulut stratejimizi oluşturmayı amaçlıyoruz. Bu bağlamda dezenformasyonla mücadeleyi bir politika alanı olarak kurumsallaştırıyor ve doğru bilginin, hakikatin hükümferma olması için tüm gücümüzle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İletişim Başkanlığı olarak halkı yanıltan ve manipüle eden yalanların karşısında duruyor, hakikatin ve doğru bilginin yayılması için azimle mücadele ediyoruz. Türkiye olarak bu çabalarımızla yalnızca dijital teknolojilerin sorumlu bir şekilde kullanılmasını değil aynı zamanda toplumun güvenliğini ve huzurunu da temin etmeyi amaçlıyoruz” yanıtını verdi.

KÜRESEL GÜVENLİK VE İSTİKRAR ORTAMINA TEHDİT OLUŞTURMAKTA

Yapay zekanın getirdiği tehditlere karşı yaklaşımınız nedir sorusu üzerine Altun, yapay zeka araçlarının dünyayı ve bütün sektörleri hızla değiştirdiğini belirterek, yapay zekanın stratejik iletişimde ezber bozan bir güç olduğunu söyledi. Kısa süre önce yalnızca bilim kurgu filmlerinde hayal edilebilen fikirlerin, bugün herkesin kolaylıkla erişebileceği bir noktaya geldiğine işaret eden Altun, teknolojinin bu pozitif yönlü ilerleyişi doğru amaçlarla kullanılmadığında bir dijital silaha dönüşme potansiyeli taşıdığını belirtti. Altun, “Algoritmaların kontrol ettiği bir dünyada, bireylerin sadece yankı odalarına hapsolması, toplumsal kutuplaşmayı körüklemekte ve hakikatin yerini yalanlar almaktadır. Bu durum, yapay zekanın etik ilkelerle yönetilmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu durum yeni fırsatlar yarattığı gibi yeni tehditleri de beraberinde getirmektedir. Bu imkanları kötücül amaçlar için kullananların varlığı da küresel güvenlik ve istikrar ortamına tehdit oluşturmaktadır” dedi.

YAPAY ZEKA YANLIŞ BİLGİLERLE MANİPÜLE EDİLME RİSKİ TAŞIMAKTA

Yapay zeka ve diğer teknolojilerin iletişim alanında sunduğu yeni fırsatlar, yeni deneyimler ve iletişim, üretim ve tüketim eğilimlerinin zengin bir iletişim ekosistemini oluşturduğunu kaydeden Altun, “Bu ekosistem temel insani değerlerden saptığında, menfi değerlerin, yalan bilginin ve dezenformasyonun küresel bilgi ortamı üzerinde sebep olabileceği sorunları ve meydan okumaları gözler önüne sermektedir. Bu bağlamda, özellikle genç bireyler, sosyal medya platformlarında ve yapay zeka ile şekillendirilen içeriklerle karşı karşıya kaldıklarında savunmasız durumdadır. Hızla yaşlanan dünya nüfusunda, her yaştan birey yapay zeka aracılığıyla maruz kaldığı yanlış bilgilerle manipüle edilme riski taşımaktadır. Bu noktada dijital tehditlere yönelik farkındalık oluşturulması ve medya okuryazarlığının artırılması önem kazanmaktadır. Savunmasız gruplar için, şiddet, yıkıcı değerler ve dezenformasyona karşı temel etik kodlarının inşası ve bu sürece hizmet edecek içeriklerin üretilmesi, yeni sosyal medya ortamlarının kurulması bir zaruret halini almıştır” diye konuştu.

GEREKLİ TEDBİRLER ALINMALIDIR

Hakikatin değersizleşmesinin, gününün iletişimcilerini en fazla zorlayan sorunların başında geldiğine dikkat çeken Altun, “Yapay zekanın dezenformasyonu daha da yaygınlaştırabileceği göz önünde bulundurulduğunda, medya sektöründe insan faktörünün etkisini azaltmaktansa, kullanılacak yapay zeka algoritmalarının insanileştirilmesi gerektiği açıktır” dedi.

Kamusal alanda hizmet veren iletişim sektörünün, yapay zeka tekeline terk edilmemesi gerektiğine vurgu yapan Altun, “Dijital alandaki kapsamlı dönüşümleri yönetmek için küresel iş birliğinin önemi her geçen gün daha fazla hissedilmektedir. Yapay zekanın geliştirilmesi ve işleyişi için sınırların, kapsayıcı bir yaklaşım çerçevesinde belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Devletlerin demokratik süreçlerine ve iç işlerine müdahale ya da yıpratma amaçlı dezenformasyon ve manipülasyon saldırılarında, yapay zeka teknolojilerinin kullanılmaması için küresel düzeyde gerekli tedbirler alınmalıdır” ifadelerini kullandı.

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Continue Reading
Reklam
Yorum yapmak için tıkla

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir