Connect with us

EYT

EYT yorumu! SGK’yı en az etkileyecek formüller aranıyor!

Yayınlanma tarihi:

SETA tarafından düzenlenen “Emeklilik ve #EYT’de Yol Haritası” konulu web panelinde konuşan Dr. Cem Kılıç, “son edindiğim bilgiler aslında kesin formülün olmadığı, farklı yönleriyle değerlendirildiği SGK’nın aktüel dengesini, mali yapısını en hafif şekilde etkileyecek formüllerin devreye alınacağı yönünde” dedi.

SETA tarafından düzenlenen “Emeklilik ve #EYT’de Yol Haritası” başlıklı web paneli, Yenal Göksun, Mehmet Merve Özaydın, Resul Kurt ve Dr. Cem Kılıç’ın katılımları ile gerçekleştirildi.

Cem Kılıç’ın panelde EYT’ye ilişkin değerlendirmeleri şu şekilde:

“8 Eylül 1999 EYT kapsamını belirleyen tarih. 9 Eylül 1999 tarihi 4447 sayılı kanunla yapılan değişiklik öncesinde yaş koşulunu aramadan dört aldılar. Yani bizim sigortalı SSK’lılar 5000 prim günü ve kadınlar 20 erkekler 25 yıl sigortalılık süresi. 4 B dediğimiz yani bağ kurları açısından ele alacak olursak bunlardan kadın ise 20 tam mı? Yani bu 7200 gün. Erkekse 25 tam gün 9000 prim günü. Ve 4C kamu görevlileri, emekli sandığı kapsamında iştirakçi olanlar için kadınlar 20 erkekler 25 tam hizmet süresi koşullarını sağladıklarında emekli olabiliyorlardı. O dönemde de asistandım. Bir sürü çalıştay yapıldı. Ama gelin görün ki bakıyoruz birazdan da değineceğim aktüel dengede de aslında çok ciddi bir değişiklik meydana gelmedi. Ha ne oldu? İşte sigortalılık süresi ve prim günü hizmet süresi koşullarının yanı sıra kadınlar için 58 erkekler için 60 yaş koşulu getirildi. 9 Eylül 1999 tarihinden önce sigortalı olanlar için de bir kademeli bizim bu tablolarımız var. Resul Hocayla biz çıktığımızda televizyon hayatımıza gelirse tablodan biz söyleriz. Bu kademeli yaş koşulu geldi. Şimdi burada şu da var. Onu da söyleyeyim. Bu bağlamda EYT kapsamında sayılmak için öncelikle sigorta başlangıcınız 8 Eylül 1999 o tarih dahil öncü olması ya da sigorta başlangıcının 8 Eylül 1999 tarihinden sonra olmakla birlikte bunu da çok insan bilmez ama biz bunu vurgularız.”

KESİN TALEP 8 EYLÜL 1999 ÖNCESİNE DÖNÜLMESİ

“Sigorta başlangıç tarihinden önceki sürelerin borçlanılmasına bağlı olarak başlangıç tarihinin 8 Eylül 1999 öncesinde çekilmiş olması gerekiyor. Yani burada borçlanma süreciyle de bu tarih öncesine gidilebiliyor. Bu şekilde sigorta başlangıcı yani her iki yöntemde de 8 Eylül 1999. Bu tarih dahil bundan tarihten önce olanlar EYT kapsamında sayılıyorlar. Şimdi EYT kapsamında elbette olmakla birlikte EYT’li sayılabilmek için emekliye hak kazanmak için aranan bu yaş dışındaki 4A’lar için sigortalılık süresi ve prim günü. 4 B’liler için prim günü BAĞ-KUR için sadece prim günü. 4 C’ler arasında hizmet süresi koşullarını sağlamış olmak gerekiyor.  Burada aslında EYT’liler için öngörülen emeklilik koşulları konusunda henüz kamuoyuyla paylaşılmış bir bilgi yok. Gerçi özellikle Sayın Bakan Bilgin ile sık sık görüşürüz. Kendisi hem bizim hocamız hem beraber yıllarca akademik ortamda birlikte olduk. Onun söyledikleri üzerinden gidiyoruz. Ama burada önemli olan vatandaşın bu noktada talebi emeklilik koşullarında 8 Eylül 1999 altını çizdiğim bu tarihin öncesine dönülmesi yani temel talep bu.”

FARKLI YÖNLERİYLE DEĞERLENDİRİLECEK

“Tabii kapsam yani kaç kişinin emekli olabileceği kaç lira maaş alacağı gibi hesaplar tabii mali yönleriyle birlikte tartışılacak. Ama bunları elbette sayısal değerler üzerinden söylemek çok doğru değil. Şimdi bu sorunun çözümü yani bizi izleyenler genellikle buraya odaklanıyor. Bunlar tamam, oldu, bitti ama ne yapacağız? Önümüzde ne olacak? Burada en uygun formülün bulunması amaçlanıyor açıkçası. EYT konusu üzerinde çalışılan emeklilik şartlarında işte maaştan kesinti yapılması gündeme geliyor zaman zaman. Belli bir yaş bareminin konulması belli bir primi tamamlayanların yaşa bakılmadan emekli edilmesi gibi formüller ortaya çıkıyor. Benim de son edindiğim bilgiler aslında kesin formülün olmadığı, farklı yönleriyle değerlendirildiği SGK’nın aktüel dengesini, mali yapısını en hafif  şekilde etkileyecek  formüllerin devreye alınacağı yönünde. Burada şu da önemli. Tabii Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilileri de bu işin içerisinde. Onlar da tabii Çalışma Bakanlığı’yla yakın bir temas içerisinde konuyu götürüyorlar. Şimdi EYT konusu, özellikle bizim genel olarak çalışma hayatındaki role değinmek gerekirse aslında EYT’lilerin prim gün sayıları ve sigortalılık süreleri yeterli olduğu için çalışmak zorunda değiller. Sadece yaşlarının doldurulmasını bekliyorlar. Ama içinde bulunduğumuz koşullar, ikinci kez iş gücü piyasasına giriş tercihleri sebebiyle insanlar tabii ki çalışmayı da düşünüyorlar. Ama bu sefer de başka bir sorunla karşılaşıyorlar. Emekli maaşımız, emekli aylığımız düşer mi? Tabi emekli maaşları SGK tarafından çeşitli parametreler alınarak hesaplanır. Burada en önemli unsur prime esas kazançtır. Ama bunun dışında aylık bağlama oranı, göstergeler bütün bunlar da etkiler. Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki maalesef 2008 yılı ve özellikle 2000 yılı öncesi primi olanlar daha yüksek alıyorlar maalesef derken onlar lehine ama 2008 sonrası çok yüksek bir prime esas kazancınız yoksa bu bağlamda da aylık bağlama oranının düşürülmüş olması sebebiyle emekli aylığında bir düşüş meydana gelebiliyor. Bu durumda da  EYT’li kişi haklı olarak sigortalı olma konusunda birtakım çekince içerisine giriyor. Bu durumda kayıt dışılık ortaya çıkabiliyor. Yani aslında 30 gün değil de 3 gün üzerinden bildirilmeler ne bileyim tamamen sigortasız çalışmalar gibi. Aslında hiç de istemediğimiz sosyal güvenlik sisteminin yapısını bozabilecek hususlarla karşılaşabiliyoruz. Şimdi sosyal güvenlik sisteminin gelir giderilmesini de ciddi anlamda hesaba katmamız gerekiyor. Sosyal güvenlik sistemleri dünyanın her yerinde açıklıyor. Ya bu çok normaldir. Hatta açık vermeyen bir sosyal güvenlik sistemi bana göre sosyal güvenlik sistemi değildir. Bir sosyal politika aracı değildir. Çünkü burası bir kâr amacıyla hizmet etmez. Yani bir sosyal refah modeline uzantısıdır ama tabii ki gelir gider arasındaki dengeyi sağlayabilmek açıkları koruyabilmek de iyi bir emeklilik planı, iyi bir sağlık sistemi ortaya koyabilmek açısından son derece önemlidir. Şimdi bu SGK’nın gelir gider açığı, özellikle 2008 yılından, 2021’e kadar olan döneme bakacak olursak, yani özellikle gayrisafi yurtiçi hasılaya bakacak olursak aslında düştü. Yani yüzde üçler seviyesinden yüzdesi sıfır nokta sekizler civarında gerileme söz konusu. Yani gelir gider açıkları düşmekle birlikte. Ama hazineden yapılan ek ödemeli, faturalı ödemeler, açık ve teşvik katkıları. Yani bütçeden yapılan toplam transfer tutarları bu bağlamda yükseldi.”

SADECE REFORM YAPMAKLA BİTMİYOR

“Bir oran vereyim; gayrisafi yurt içi hasıla oranı 2008 yılında yüzde üç buçuktan 2021’e geldiğimizde yüzde beşler seviyesine yükseldi maalesef. Evet sistemde birçok reform yaptık. Bu reformlar aslında sürdürülebilir emeklilik sistemi açısından son derece önemliydi. Benim de hep desteklediğim hususlardı ama sadece reform yapmakla iş bitmedi, bitmiyor.  Bu bağlamda özellikle ben hep vurgulamak istiyorum ki şu anda da benim en büyük kaygılarımdan birisi budur. Belki Resul’de katılır buna. Yani kayıt dışılığı özellikle tekrar yukarıya çıkabilecek olması. Dolayısıyla bu durum bizim sosyal güvenlik sistemimizin en temel ciddi problemlerinden birisi. Tabii burada bir de şunu da hesaba katmak lazım. Prim gelirlerinin emekli aylıklarını ve sağlık ödemelerini karşılama oranı. Evet primlerimizi alıyoruz. Kayıtlı sistem içerisinde ama bunların karşılama oranı ne? Bu mesela 2008 yılında yüzde altmış beşler seviyesindeydi. Daha sonra 2010-2015 arasında çok dalgalı bir seyir izledi fakat 2020 yılında özellikle 2020’yi aldım. Önemli bir aslında kısmi iyileşme gerçekleştirerek yüzde yetmiş beşlere kadar üç yükseldi. Fakat 2021’de ve içinde bulunduğumuz gibi bu rakamların henüz açıklanmadı ama tahmin edebiliyorum. Tekrar bir gerileme başlayacak gibi yani yüzde 71-72’lere doğru gerileyebilir. Tabii bu özellikle dalgalı eğilimde sık sık yapılan bu prim affı yapılandırma vesaire bunlar da etkili oldu. Yani buradan söylemek istediğim husus şu. Biz EYT konusunu sadece işte sosyal politika tamam sosyal refah ve kişilerin sistemdeki yeri sosyal model uygulamaları şeklinde düşüneceğiz ama bir de işin gerçekten sayısal mali yönleri de var. Bunları da çok ciddi hesaba katmamız lazım. Yani sadece bugünü değil, geleceği düşünmemiz lazım. Yani sosyal güvenlik zaten geleceğe ilişkin bir geçmiş hakkı diye bir şey söz konusu değildir. Ama evet ortada bir yanlış var. Bir oyuna başladık. O oyunun kuralları başında belliydi. Fakat kalktık sonradan dedik ki ben bu oyunun kurallarını değiştiriyorum. E tabii bundan da insanlar mağduriyet duydular. Dolayısıyla bizim yapmamız gereken özellikle burada konuyla ilgili akademisyenlere uzmanlara çok ciddi şekilde iş düşüyor ve umarım ki ben buna inanıyorum.”

İYİ BİR NETİCE ALABİLİRİZ

“Vedat Bilgin Hocamız Bu konuya çok önem verir. Biz de Resul Hoca’yla sık sık zaten görüşüyoruz, ziyaret ediyoruz. Bu çalışmaları yaparken etki analizlerini yaparak devam etmenin gerekliliği kanaatindeyim. Bu etki analizleri yapılırsa aktüeryal denge hesapları özellikle mesela bize aktüeryal denge hesabını bilen adam sayısı çok azdır. Hemen onu söyleyeyim.  Bu gibi insanlar doğru ve zamanlı kullanılırsa sosyal diyalog modellerini geliştirilirse, sadece EYT platformları değil, yani sendikaları da işin içine koymak lazım. STK’lar da işin içerisine koymak lazım. Geniş, kapsamlı üzerinde anlaşılmış mutabakata varılmış bir zemin üzerinde ilerlersek ben iyi bir netice alacağımızı tahmin ediyorum. Bakın 3600 ek gösterge konusu gayet güzel, başarılı bir şekilde çözüldü. Bu konunun da çözülmemesi için hiçbir sebep yok. Ama reel olarak özellikle biz hem akademisyen hem piyasanın içerisinde olan insanlar var. Sorunları da görüyoruz. Bu sorunlar çerçevesinde ilerlenerek emeklilik sisteminin öyle çok akademik yorumlara pratik uygulamalar çerçevesinde  ama hep  tekrar edeyim, etki analizleriyle taçlandırılarak bir platformda tartışılması ve sonrasında taslak haline getirilmesi en doğrusu olacaktır.”

Bizi takip edin:

Google Play'den alın Google News Twitter
Continue Reading
Advertisement
Yorum yapmak için tıkla