Sağlık
DHA Haber Merkezi’ne konuk olan Bakan Memişoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı

Bakan Kemal Memişoğlu, DHA Haber Merkezi’nde Demirören Haber Ajansı Genel Müdürü Cemal Coşkun, Haber Direktörü Abdullah Köse ve Sağlık Muhabiri Özlem Yurtçu Karabulut’un gündeme dair sorularını yanıtladı. Koruyan, üreten, geliştiren sağlık vizyonunun ilk meyvelerini vermeye başladığını belirten Bakan Memişoğlu, bazı kan kanseri türlerinin tedavisi için umut olan yeni nesil genetik tedavi CD19 CAR-T hücre tedavisinin klinik araştırmaları ve üretim aşamalarının Türkiye’de ilk kez yerli bir firma tarafından gerçekleştirilmesini sağlayacak protokolün imzalandığını kaydetti. Sağlık Bakanlığı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) desteğiyle Türkiye’de artık fikirden ürüne, her türlü ilaç, tıbbi cihaz veya ürün geliştirmenin yerli imkanlarla mümkün olabileceğini belirten Bakan Memişoğlu, bu kapsamda çocukluk çağında görülen tip 1 diyabetin takibi için hayati öneme sahip sensörlerin de yerli olarak üretilmeye başlandığını ve haziran ayında hastaların kullanımına sunulacağını söyledi.
KANSER TEDAVİSİNDE YERLİ TEKNOLOJİ
Türkiye’nin, sağlık hizmetleri konusunda çok iyi bir yerde olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, “Biz aynı zamanda sağlık teknolojisi, sağlıkla ilgili bilgi üretimi konusunda da son 10 yıldır büyük çaba içindeyiz. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın politikalarında üreten sağlığı desteklemesi ile biz bunu daha da hızlandırma sürecine girdik. CAR-T Cell, kanser tedavisinde çok ileri teknoloji tedavi yöntemlerinden biri. Bunu da çok kısa zamanda Türkiyede yerli olarak üreterek insanlarımızın hizmetine sunacağız. TÜSEB de bu işin bir parçası. Biz Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığını üreten sağlığın lokomotifi olarak değerlendiriyoruz. Bununla ilgili bir kanun da çıkardık. Artık Türkiyede bilim alanında bir fikri olanın fikir aşamasından itibaren bilimini, araştırmasını, sanayisi ve üniversitesiyle birleştirerek ticari bir ürün haline getirebilmesini sağlayacak ‘fikirden ürüne’ diye bir üreten sağlık modeli oluşturduk. Bunun ilk meyvelerinden biri de CAR-T Cell olacak. TÜSEB birçok alanda çalışıyor. Covid’de solunum cihazı üretti ülkemiz. Akciğer pompasından kalp kapaklarına kadar, üretebilir Know-How’a, bilgiye sahibiz. Çok yakın zamanda böyle birçok müjdeyi toplumumuza ileteceğiz. Çünkü biz sadece sağlık hizmetine değil aynı zamanda sağlığın teknolojisini, bilimini üreten, dünyanın öncü, lider ülkelerinden biri de olmak istiyoruz. Hem insan gücümüz, hem altyapımız, hem de siyasi irademiz ve desteğimiz var. Birkaç yıl içinde Türkiyede özellikle sağlıkla ilgili birçok cihaz, malzeme, ilaçlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayacak” dedi.
‘YENİ MOLEKÜL GELİŞTİRİLMESİNDE YOL ALMAMIZ LAZIM’
Türkiye’nin ilaç üretiminde halen kendisine ait orijinal molekül üretmekte istenen düzeyde olmadığını ifade eden Bakan Memişoğlu, “Biz ilaçları kutu bazlı üretebiliyoruz ama kendi molekülümüz ya da cihazımız konusunda daha iyi yerlere gelmemiz gerekiyor. İlk olarak o anlamda bir protokol imzalandı, inşallah en geç 2026da insanlarımıza bu tür tedavi yöntemlerini ulaştırmış olacağız. Bizim stratejik olarak gördüğümüz bir diğer şey, TÜSEB’in ortak ve paydaşı olduğu ya da onayladığı bilimsel çalışmaların hasta maliyetinin artık Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması. Yani siz bir ilaç üreteceksiniz ya da bir cihaz geliştireceksiniz. Bunun bilimsel çalışmasını yapmanız gerekiyor. Bilimsel olarak etkisi ve güvenliğini ispatlamanız, bunun için de faz çalışmalarını yapmanız gerekiyor. O cihazı, ilacı ya da uygulama yöntemini herkesin kullanımına açmanız için faydalı olduğunu kanıtlamanız lazım. Yani ‘kanıta dayalı tıp’ dediğimiz aslında bu. Bu aşamalar Faz 0, Faz 1, Faz 2, Faz 3 dediğimiz aşamalardan oluşur. Hayvan deneyleri, gönüllüler üzerindeki klinik çalışmalar ve benzeri yüzyıllardır bu şekilde yürütülen bir süreç” diye konuştu.
ŞEKER HASTASI ÇOCUKLARA YERLİ SENSÖR
Bakan Memişoğlu, açıklamasının devamında, “Gerçekten orijinal bir fikirse ve TÜSEB bunun ‘Çalışalım’ kararını verirse işte burada fikirden Faz 1 aşamasına gelmiş bir ilaç ya da yöntemle ilgili klinik çalışmalarda kullanılacak malzeme, gönüllülerin maliyetleri ve benzeri masraflarda SGK, finansal destek verebilecek. Normalde uluslararası piyasada maliyetli bir yöntem bu. Bunu yerli olarak üretirsek bu maliyeti düşürür ve bize ait stratejik bir ürün haline getiririz. Uluslararası firmalar sponsor gibi bu aşamaları kendisi finanse edebiliyor. Türkiyedeki bir hekimin bir fikrini uygulanabilir ticari ürün ya da yöntem haline getirmek için de bu bizim için çok değerli. Bu aynı zamanda dışarıya bağımlılığı da azaltmış olacak. Bugün mobil röntgen cihazı yapıyoruz, monitör yapıyoruz, birçok cihaz yapıyoruz. Başka bir müjde daha vereyim; Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 18 yaş altı çocuklarda glikoz sensörlerinin (sigorta kapsamına alınarak) kullanabilmeleri sağlandı. Şu anda yerlisini yapıyoruz ve inşallah haziran-temmuz ayında ete kemiğe bürümüş olarak kullanılır hale gelecek. TÜSEB bu konuda çok büyük yol katetti. Tamamen yerli olacak, hatta şu anda halihazırda kullandığımız uluslararası muadillerinden bile iyi olacağını düşünüyorum” dedi.
AİLE HEKİMLERİNE TEŞEKKÜR
Aile hekimliğinde hekim başına düşen nüfusun 4 binden 3 bin 500e indirilmesi ve yeni yönetmelik hakkında konuşan Bakan Memişoğlu, “Esas hedefimiz hastalanmadan sağlığımızı korumak. Bunu da sağlayacak olan Aile Hekimliği. Kişinin evine, ailesine en yakın olan hekim, aile hekimi. Her aile hekiminin kendisine bağlı bir nüfusu var. 4 bin nüfus vardı eskiden ve aile hekimine kendiliğinden gelmesini bekledik bu insanların. Ama toplumda böyle bir alışkanlık maalesef oluşmadı, özellikle orta yaş grubunda. Çünkü ondan önce sağlık ocağı sistemi olduğu içinö ifadelerini kullandı.
Bakan Memişoğlu, kayıtlı olduğu aile hekimini bir kez bile ziyaret etmemiş kişiler olduğunu da vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz bu mantığı değiştirmeye çalışıyoruz. Şu anda sayıyı 3 bin 500e düşürdük ama aile hekimine de şunu dedik. Bu nüfusun sağlıkla ilgili sorumlusu sensin. Eğer bir sene önceye göre daha az hastaneye gitme ihtiyacı duyuyorsa, sen başarılısın demektir. Çünkü sana bağlı nüfusun hastaneye gitme ihtiyacı azaldı demek bu. O zaman sana maaşının üstünde ki, 3 kat arttırdık teşviği, teşvik veriyoruz. Bu 3 bin 500 nüfus, 1 sene öncesine göre daha az ilaca ihtiyaç duyuyorsa ücretin biraz daha artacak. Bu nüfus senden memnunsa il ortalamasına göre, sen gerçekten bu nüfusa sahip çıkıyorsun demektir. Yaşlı gruba kronik hastalıkları daha başlamadan tanı koyduk. Gerçekten aile hekimlerine ben çok teşekkür ediyorum, bizim için çok değerli işler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.”
AİLE HEKİMLERİ TARAMASINDA İKİ AYDA 1,5 MİLYON KRONİK HASTA YAKALANDI
Bakan Memişoğlu, açıklamalarında şunları söyledi:
“Her birinden Allah razı olsun. Özellikle aile hekimleri. Kasım, aralık ayı ile beraber yaklaşık 10 milyon insanımızı tek tek taradılar ve 1-5 milyon kişinin daha kendisinin haberi yokken kronik hastalığı olduğu tanısını koydular. Onların takibini ve tedavisini yapıyorlar şu anda. 1,5 milyon insanı, hastalık daha ileri safhaya geçmeden şekerini, böbrek yetmezliğini, tansiyonunu takip edilebilir hale getirdiler. Bunun için çok teşekkür ediyorum onlara. Bizim ilk kapımız, en önceliğimiz Aile Hekimliği olmalı. Bunu başaran, yüzde 90a yakın aile hekimime ben minnettarlığımı buradan arz ediyorum. Çoğu insanın bilmediği başka bir temel ve koruyucu sağlık tarafımız daha var. Türkiyede 285 tane Sağlıklı Hayat Merkezimiz var. Bu 285 Sağlıklı Hayat Merkezimizde insanlar fizik tedavisinden diyetisyenine, sosyoloğundan çocuk gelişimcisine, diş hekimine, koruyucu diş hekimliğine, kanser taramalarına, gebe eğitiminden anne eğitimine, psikoloğuna, hatta pilatesine kadar her şey var ve ücretsiz. Aile hekimlerinin buradan hastası için randevu alabilir hale getirdik. Aynı zamanda hastaneden de oraya hasta yönlendirilebilmesi için randevu alınabilir hale geldik. Yani diyelim ki hastanedesin endokrin doktoru hastanın diyetisyene gitmesini gerekli gördü, Sağlıklı Hayat Merkezi diyetisyeninden gidip randevu alıp diyetinize başlayabiliyorsunuz.”
HASTANELERLE ENTEGRE AİLE HEKİMLERİ
Aile hekimlerini hastanelerle de entegre hale getirildiğini anlatan Bakan Memişoğlu, “Yani bu 3 bin 500 nüfuslu aile hekimi, diyelim bir hastasında hastaneye gitme ihtiyacı duyuldu, bütün hastanelerden yüzde 10 kontenjanı aile hekimlerine ayırdık. Aile hekimi kendi nüfusundaki kişiye ilgili hastanelerden ilgili branşlarda kendisi randevu alabiliyor. 1,5 milyona yakın insan, bu şekilde şu anda randevu alıp hastalıkları için tedavi alıyor. Bu neyi sağlıyor, yanlış branşa başvuru veya gereksiz yere hastaneye gidişi engellemiş oluyoruz. Aile hekimiyle hastanelerdeki hekimin de birbirleriyle haberleşmesini sağlıyoruz artık. Böylece aile hekiminiz aynı zamanda hastanede yapılacak olan tüm uygulamaları vesaire hepsini takip edebilir. Biz vatandaşlarımızın aile hekimliğini bu şekilde daha etkin, hastaneye gitmeden, acile gitmeden problemlerini çözecek kapı olarak görmesini istiyoruz. Tedavi değil koruyuculuğu da önceleyecek aile hekimlerimiz” dedi.
HEKİM GEREKLİ GÖRÜRSE RANDEVU OLUŞTURACAK
Bakan Memişoğlu, vatandaşa yönelik talebini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Ayrıca şunu da istiyorum vatandaşlarımızdan, herkes hekimine güvensin. Hekimler insanların sağlıklı kalması ya da hastalandığı zaman tedavi edilmesi için yıllarca eğitim almış, adanmış insanlar. Biz sadece meslek yapmıyoruz, manevi bir tarafı da olan bir iş bu. O yüzden hekim ne derse onu yapmak durumundayız. Yıllarca bunun eğitimini almış, bedeninizi tanıyan bir hekimden bahsediyoruz. Vatandaşın aile hekimine gidip, ‘Bu ilacı, bu filmi yaz’ Ya da ‘Beni hastaneye sevk et’ demesini istemiyoruz. Vatandaşlarımız kendi aile hekimine derdini söylesin, ne yapılması gerektiğine hekim karar versin. Aile hekimi uygun görürse onu ikinci veya üçüncü basamak kurumlara sevk edecek. ‘Ben randevu alamadım, siz benim için randevu alın’ diye aile hekimlerine baskı yapılmasını istemiyorum. Aile hekiminin gerekli değilse bu randevuyu vermesini de istemiyoruz. Gerçekten hastanın hastaneye gitmeye ihtiyacı varsa, hekim buna lüzum görüyorsa randevu alsın istiyoruz. Ya da ilaç yazılacak, aile hekimi bunu istemezse baskı kurulmasın istiyoruz. Bugün siz gereksiz antibiyotik kullandığınız zaman hem mikropların direnci artıyor, hastalıkları tedavi etme oranımız azalıyor. Hem böbreğimiz, karaciğerimiz, vücudun her yerine zarar verebilecek risk yaratabiliyor gereksiz antibiyotik kullanımı. Hepinizin buzdolabında ya da sağında solunda fazla fazla ilaçlar var, yarısını kullanıyoruz yarısını kullanmıyoruz. Ya da gereksiz kullanıyoruz. Onun için toplumumuzdan kendi aile hekimi ya da muayene olduğu hekim gerçekten ilacı uygun görüyorsa ilaç kullanmasını talep ediyorum. Sonuçta bu işin bilimini, ilmini yapan kişiler hekimler. İnsana faydasını da zararını da bilen kişiler hekimler. Yoksa komşu söylemiş vesaire ilaç kullanmak doğru değil.”
85 YAŞ ÜSTÜNE EVDE İLAÇ RAPORU
Bakan Memişoğlu, 85 yaş üzeri kişilerin kronik hastalıkları için ilaçlarını alabilmesi amacıyla hastanelere gitmeden rapor alabilme şansı veren yeni uygulama ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Yaşlılarımız ilaçlarını alabilmek için hastanelerde rapor almaya uğraşıyorlardı. Büyük bir risk ve kendileri açısından da çok zahmetli bir iş. Bu yaş grubundaki vatandaşlarımıza, büyüklerimize raporlarını direkt oldukları yerden yazdırmak istiyoruz. Şöyle bir şey de yapacağız çok yakın zamanda. Onun da çalışmasını yapıyoruz. İlaç raporlarının süresi dolmaya yakın biz diyeceğiz ki sizin ilaç raporunuz bitiyor, raporunuzu yenilemeye geldik. Evde sağlık ile yaşlı hastalarımız artık hastaneye gitmeden raporlarını alabiliyorlar.”
ACİL FİLOLARI İLE KIŞ KOŞULLARINDA DA MESAİ SÜRÜYOR
Türkiye’nin inanılmaz bir altyapı, sağlık hizmeti kapasitesi ve insan gücüne sahip olduğunu kaydeden Bakan Memişoğlu, acil hizmetler hakkında da şu bilgileri verdi:
“2008de ilk helikopterlerimiz, 2010dan itibaren de bütün ambulans uçaklarımızla hastalarımızı taşımak için çalışıyoruz. Türkiyede şu an 5 bin 613 tane kara ambulansımız, 513 tane kar paletli ambulanslarımız, helikopterimiz uçak ambulanslarımız hepsi hastalarımızın hizmetinde. Kentsel bölgelerde ambulansın vakaya ulaşma süresi yüzde 90 oranında 10 dakikanın altında. Kırsalda ise bu süre 30 dakikanın altında. Bu, dünya standartlarının çok çok üstünde bir durum. Şu anda çoğu ülkede hastalar saatlerce ambulans bekleyebiliyor. Acil hizmetlerinde çalışan 50 bin çalışanıma minnetlerimi ve şükranımı sunuyorum. UMKE olsun, acil hizmetleri olsun çok önemli görevler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Türkiye, şu anda deniz, hava, kara, özellikli ambulanslarımız (yani obezite ambulansı, yeni doğan ambulansları gibi) ile motorize ambulanslarımız sayesinde insanlarımıza bu hizmetleri sunuyoruz”
AMBULANSLARA RENK AYARI
Bakan Memişoğlu, açıklamasında ayrıca, “İki şey ifade etmek istiyorum, buna da özellikle vatandaşlarımızın hassasiyet göstermesinde fayda var. Birincisi gereksiz yere 112nin aranmasını istemiyoruz. Bu, diğer insanlara haksızlık oluyor. İkincisi de ambulanslarımız için trafikte fermuar yöntemi kullanılarak yollarda geçiş verilmeli. Öte yandan ambulanslarla ilgili yeni bir mevzuat değişikliği de yaptık. 112 ambulansları yani kırmızı ambulanslarla, kronik hastaların nakillerini yapacak ambulanslar artık renk olarak ayırt edilecek şekilde farklılaşacak. Bu yılın sonuna kadar adaptasyon ya da uyum süreci verdik. Nakil ambulansların renklerini griye döndüreceğiz. Böylece içindeki gerçek acil hastaysa ancak çakarını ya da sirenini çalıştıracak. Ayrıca ambulansların kurumsal olmasını sağlıyoruz. Kişisel ambulansların olmasını istemediğimiz için böyle bir mevzuat yaptık. Onu da 2025 sonuna kadar adaptasyon süresi var. 2026nın başından itibaren artık 112 ambulanslarıyla kronik hastanın naklini yapan ambulansların rengi ayrılacak. Ayrıca bütün ambulansları elektronik sistemlerle donattık ve içi de dahil yönetebilir hale geliyoruz. Bunu zorunlu hale getiriyoruz. Yani ambulansın içinde hangi hasta var, nereye gidiyor, hastanın durumu nasıl, komuta merkezinin bilgilenebileceği şekilde anlık olarak yönetebilir hale gelecek. Ambulansın içindeki hastanın durumu da dahil nereye gideceğini vesaire aynı zamanda emniyetle bağlantılı olarak da takip ettireceğiz” diye konuştu.
Kışın zor koşullarda çalışan özellikle kırsaldaki acil ekiplerine de değinen Bakan Memişoğlu, “Karda paletli ambulanslarla gidiyorlar. Havada her türlü hizmeti veriyorlar. Gerçekten genç çocuklar, müthiş derecede heyecanlılar. İnsanlara kendi hayatlarını riske atarak hizmet veriyorlar. Kendi çorabını, ceketini çıkartıp hastaya veren sağlık çalışanlarımız var. Sağlık çalışanlarının bu kadar özverili olduğu bir ülkede yaşıyoruz.”
SİSTEMİN TAMAMI BÖYLEYMİŞ GİBİ ALGILANMASI ÜZÜCÜ
Açıklamasında ‘Yenidoğan Çetesi’ne de değinen Bakan Memişoğlu, şunları söyledi:
“Bizim için bebeklerimiz ve insanlarımız her birinin canı çok değerli. Üzücü bir olay, çünkü sağlıkçılar genelde hayatlarını insanların iyiliğine, onları yaşatmaya adamış iyi insanlar. Biz her şeyin iyi tarafındayız. Biz insanlara faydalı ya da dertlerine derman olmak için yetiştirildik. Çok manevi bir meslek bu. Bu olay özveriyle çalışan 1,5 milyon sağlık profesyoneline haksızlık aslında. Bebeklerimizin hayatları her şeye bedel. Ama şöyle bir şey de var, artık kendi çürüklerini ayıklayabilen bir sistem var Türkiye’de. Bunu toplumun bilmesini istiyorum. Denetlemeler yaptık raporlar verildi ama normale aykırı çeteleşmiş bir yapıyı dahi bizim de katkımızla ilk başta, sonra adliye ve emniyetin çalışmalarıyla bertaraf edebildik. Bugün adli yargılamalara geçildi ve tabii ki her şeyi açığa çıkaracak bir süreç yaşanıyor. İnşallah gerekli cezaları da alacaklardır. Daha iyi denetleme mekanizmaları da yok olacak. Her türlü süreci yönetmeye çalışıyoruz. Bilimsel kurullar oluşturuyoruz yeniden. Özel hastaneler mevzuatını değiştirip daha kontrol edilebilir ve denetlenebilir hale getiriyoruz. Doğruların haricinde çok fazla dezenformasyon da yapılıyor. Sağlık sisteminin sanki tamamı bu şekildeymiş gibi bir imaj uyandırılmaya çalışıyor. Ya da sağlık çalışanlarına olan güveni tamamen yok edecek söylemlerde bulunuluyor. Asıl bu bizi üzüyor. Çünkü, Türkiye gerçekten sağlık sistemindekilerin ne kadar özverili çalıştığını herkesin bildiği bir sağlık altyapısına sahip. Bugün dünyanın her ülkesinden ülkemize gelinip sağlık hizmeti alınıyor. Örneğin Avrupada insanlar hekime ulaşmak için 1 yıl 2 yıl bekliyor. Bizim sağlık sistemimizin bu kadar iyi olduğu bir dönemde, sanki her yer çok kötüymüş gibi bir algı yaratan söylemler üzücü. Bu olay bir istisna. Geçen yıl nisanda zaten gerekli baskınlar yapılarak çete çökertildi. Eylül ayında da çete bilgisayarları, telefonları ve benzeri oradaki belgelerden sonra ölümle illiyet kurularak adli sürece devam edildi.”
DUMANSIZ HAVA SAHASI İÇİN ÇAPRAZ DENETİM
Dumansız hava sahası konusunda yeni uygulamalara başlanacağının işaretini de veren Bakan Memişoğlu, ‘çapraz denetim’ uygulaması hakkında şu bilgileri verdi:
“Sadece koruyucu sağlık hizmetleriyle değil kişinin de kendisini koruyarak sağlıklı kalmaya çalışması gerekiyor. Bunun da ceza ya da yasakla olması taraftarı değilim aslında. Ama tabii ki denetimler yapılıp gerekli cezaların da verilmesi gerekiyor. Türkiyede 100 kişinin 34,8i sigara kullanıyor, çok büyük bir rakam. Erkeklerde bu oran yüzde 45e ulaşıyor. Yani her iki erkekten biri sigara kullanıyor. Kadınların üçte biri sigara içiyor. Sigara içme kurallarına uymayanlara da çapraz dediğimiz bir ili başka bir ilden denetleyerek hem sigara içme kurallarına aykırı hareket eden esnafı ya da kişileri biraz caydıralım istiyoruz. Toplum olarak yeniden dumansız hava sahasını ön plana çıkarmamız lazım. Bir yerde oturup içtiğinizde başkasına da zarar veriyorsunuz. Onun da hakkına giriyorsunuz. Birbirini tanımayan kişiler birbirlerini denetleyebilsin diye örneğin İstanbuldan gidip Samsun’dan gidip Hakkari’yi denetliyor, İstanbul’dan gidip Sakaryayı denetliyor gibi. Toplumda başka bir problem daha var, bunlardan en önemlisi kilo, obezite. Türk toplumunun yüzde 62’si kilolu, yüzde 25i aşırı kilolu. Kalbiniz daha büyük bir alana hizmet etmek durumunda kalıyor, ayak bileğimiz, dizleriniz, eklemleriniz, daha fazla baskı altında kalıyor. Böbreğiniz daha çok çalışmak, karaciğeriniz daha çok yağ yakmak, bağırsaklar daha çok çalışmak zorunda. Her şeyinizi israf ediyorsunuz yani. Uyku kaliteniz bile düşüyor. Kilo vermenin iki tane basit yolu var. Bir, hareket edeceksiniz, iki, midenizi tam doldurmayacaksınız. Buradan şunu istiyorum, ramazan da geldi; 1 ay boyunca lütfen iftarda suyunuzu, çorbanızı için, bir 15 dakika ara verin, aşırı yemenize gerek yok, enerjinizi giderecek kadar yemelisiniz. Gece 12.00ye doğru hafif bir şeyler bir daha yiyin.”
ÇOCUKLARDA OBEZİTE UYARISI
Çocuklar arasındaki obezite yaygınlığına da değinen Bakan Memişoğlu özellikle Covid-19 sonrası evde oturma alışkanlığı da artınca mahalle kültürünün de azaldığını ve özellikle şehirleşmeyle çocuklarda da kilo probleminin arttığını söyledi. Bakan Memişoğlu, sözlerinin devamında şunları söyledi:
“Çocukluk çağında kilo aldığınızda kalıcı hale geliyor ve ergenlik çağında azaltmak zorlaşıyor. Çocukları eğitmemiz lazım. Yeni bir program başlatıyoruz, daha önce İstanbulda yapmıştık bunu. ‘Sağlıklı çocuk sağlıklı gelecek’ diye. Çocuklar sağlıkçılarla genelde ancak hastanelerde, hasta olduklarında karşılaşıyorlar. Şimdi biz onların yanına gidiyoruz. Her bir çocuğumuza buradan sesleniyorum, her biri aslında bizim sağlık elçimiz. Eğer annesi babası sigara içiyorsa lütfen onlara desin ki ben istemiyorum sigara içmeni. Ya da yanlış besleniyorlarsa, kiloları varsa uyarsın. Biz çocukları sağlık elçilerimiz olarak görüyoruz. Kendileri de abur cubur yemeyecekler ama. Her sabah dişlerini fırçalayacaklar, ellerini yıkayacaklar. Bilgisayarı kendileri istedikleri zaman kullansınlar ama bunu kontrol ederek kullansınlar. Sağlıkta Türkiye Yüzyılı olacaksak, önce çocuklarımızın sağlık konusundaki bilincini artırmalıyız.”
‘TÜRKİYE’NİN SAĞLIKÇILARI DÜNYAYA ÖRNEK’
14 Mart öncesi meslektaşlarına da önemli mesajlar veren Bakan Memişoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
“Biz hekimler gerçekten toplumun iyiliği için uğraşan, onların derdine derman olmaya çalışan insanlarız. Bunu sadece meslek olarak görmeyip adanmışlık olarak yapıyoruz. Bizler iyi insanlarız, değerli insanlarız ve değerli olan hekimlerin gerçekten bu özverisinden dolayı, onların bir ferdi olarak, bu koltuğa oturup da sağlığı ve iyilik tarafında olan bir mesleği yapan birisi olarak söylüyorum, onlarla gurur duyuyorum. Mustafa Kemal Atatürkün dediği gibi, hekimlerimiz gerçekten dünyanın en güvenilir, en iyi hekimleri. Sağlık çalışanlarımız da öyle. Türkiyenin sağlıkçıları, dünyaya örnek. Bugün tam olarak onlara sahip çıkmamız gerekiyor. Bizler hekim olarak değerli olmak istiyoruz sadece. Değerli hissetmek istiyoruz. Sağlıkla şiddet olayları oluyor, insan anlayamıyor. Toplumun hekimlerine sahip çıkması lazım. Bütün meslektaşlarımın ‘14 Mart Tıp Bayramı’nı şimdiden kutluyorum. 14 Mart sadece Türkiyede kutlanan bir bayram. Kurtuluş Savaşı’nda düşmana karşı direnişi başlatan kişiler hekimler. Biz hekimlerle sağlık çalışanları olarak bu toplumun temel taşlarıyız. Ben onlar adına bu koltukta oturuyorum. Sonuçta onlar hastalara hizmet ediyor, biz onlara hizmet ediyoruz. Daha iyi olmaya çalışacağız. Onların her zaman bize tabii ki eleştirileri, uyarıları olacaktır. Çünkü onlar hizmet sunuyorlar. Yanlışları da bize söyleyecekler ve biz de bu makamda oturan insanlar olarak bunu düzeltmek için uğraşacağız.”
