Politika
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörsüz bir geleceği inşa etmekte kararlıyız
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ziyaretinin ardından yurda dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin coşkusunu ve sevincini bir kez daha paylaştık. Uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hak ve yükümlülüklerimiz çerçevesinde bundan 51 yıl önce gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekatı, Enosis hayalini suya düşürmüştür. Kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz, Kıbrıs Türkü kardeşlerimiz ve mücahitlerin desteğiyle 1963ten itibaren akan kan ve gözyaşına son vererek, adaya barış ve huzur getirmiştir” dedi.
KIBRIS TÜRKÜNÜN YANINDA OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ
İktisadi ve mali iş birliği anlaşmalarıyla KKTCnin ihtiyaç duyduğu her alanda desteklendiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adada yarım asırdır bir damla kan dökülmemiştir. Bu huzur ortamı Türkiyenin kararlı desteğiyle daha nice yıllar sürecektir. Kıbrıs Türkü de ilelebet kendi vatanında özgürce yaşayacaktır. Ziyaretim vesilesiyle KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatarla da bir araya geldim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine olan desteğimizi tekraren vurguladık. Kıbrısta iki devleti çözüm vizyonunun arkasında durduğumuzu ve Adada iki ayrı halk ve iki ayrı devlet olduğu gerçeğini teyit ettik. Bu arada Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin refah içinde yaşaması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. İktisadi ve mali iş birliği anlaşmalarıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ihtiyaç duyduğu her alanda desteklenmektedir. Bazı tesislerin açılış ve temel atma törenlerini, mayıs ayında hizmete sunulan Cumhuriyet Yerleşkesinde yaptık. Bunlardan temelini attığımız Yeni Lefkoşa Devlet Hastanesi, inşallah Adadaki en büyük sağlık yatırımlarından birini teşkil edecek. Açılışını yaptığımız Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu Köprülü Kavşağı ve 4,5 kilometrelik kesim sayesinde, toplam 21 kilometrelik projenin önemli kısmını tamamlamış olduk. Bir yıldan kısa sürede biten bu proje, Lefkoşadaki trafik yoğunluğunu azaltmakla kalmayıp Güzelyurt ve Lefkenin, Ercan Uluslararası Havalimanına bağlantısını da hızlandıracak. Bugün hizmete aldığımız Yeni Maraş Sağlık Merkezi bin metrekarelik kapalı alanda bölge halkımızın sağlık hizmetlerine de erişimini kolaylaştıracaktır. Bugün de yine tanık olunduğu üzere, ana vatan ve garantör olarak Kıbrıs Türkünün müreffeh bir geleceğe doğru attığı adımlarda yanlarında olmayı sürdüreceğiz” diye konuştu.
HAİNLİK, KIBRIS TÜRK HALKI TARAFINDAN SANDIKTA CEZALANDIRILACAK
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulu iki siyasi partinin yöneticilerinin, Rumların 1958de Türkleri katlettikleri olayların yıl dönümünde Güney Kıbrıs’ta Rum Yönetimi liderini ziyaret etmesi, Türkiyenin uluslararası kurumlara şikayet edilmesini istemeleri ve Rum Yönetimi liderinin, AB dönem başkanlığında olası daveti üzerine yöneltilen soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim Güneye böyle bir ziyaret düşüncem söz konusu değil. Çünkü onlar nasıl KKTCyi bir devlet olarak kabul etmiyorlarsa, biz de Güney Kıbrısı bir devlet olarak kabul etmiyoruz. Dolayısıyla benim kitabımda onlarla böyle bir görüşmenin yeri yok. Bunlar, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmayan marjinal girişimlerdir. Kıbrıs Türkleri bizim canımızdan bir parçadır. Kimse aramızdaki bu gönül bağını zedeleyemez; Kıbrıs Adasına sadece barış için gitmiş olan Türkiye’nin kahraman evlatlarına işgalci diyemez. Kıbrıs Türk halkı, ana vatan Türkiyenin garantörlüğünü ve Adadaki meşru varlığını tartışmaya açmaz bile. Tarihi gerçekler ve milli hafızamız ortadayken, yapılan hainlik elbette Kıbrıs Türk halkı tarafından sandıkta cezalandırılacaktır. Rum tarafı şimdiye kadar çözüm istemediğini defalarca gösterdi. Onlar eşitlik ve adalet değil, Kıbrıs Türkünü kendi öz vatanında parya yapmak istiyorlar. Kimi şuursuzlar da buna açıkça çanak tutuyor. Kıbrıs’ta çözümün anahtarı iki devletli çözümdür; bundan da taviz yoktur. Türkiye’nin Kıbrıs politikası nettir, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini ve güvenliğini garanti altına almayan hiçbir sürecin içinde olmayız” diyerek yanıt verdi.
SURİYE CUMHURBAŞKANI ŞARA, DİK BİR DURUŞ SERGİLEDİ
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şaranın Türkiyeye teşekkür etmesi ve süreçte yaşananları değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, orada dik bir duruş sergilemiştir. Şu ana kadar herhangi bir tavizi de söz konusu değil. İsrail sürekli tüm bölgeyi ateşe atma gibi bir gayret içinde. Bu gayret karşısında ise Suriyenin bu duruşuyla süreç, ihtiyatlı bir şekilde devam ettirildi. Suriyenin bölgeyi 2 bin 500 kadar askeriyle kontrol altına alması söz konusu. Son atılan adımlarla da kontrolü sağlamış vaziyetteler. Böylece Güneyde bir hakimiyet tesis edilmiş durumda. Suriye halkı tüm kesimleriyle, geçmişte yaşadıkları acılardan ders çıkartıp, bu oyunlara gelmeyi kesinlikle düşünmüyor. Burada Dürzilerle diğer kesim arasındaki uzlaşıyı sağlamış vaziyetteler. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, burada bana göre çok olumlu bir adım attı. Kendisiyle yaptığım telefon görüşmesinde bu duruşunu konuştuk. Kendisinden bizden talebi nedir, ne değildir; bunları öğrendik. Kendilerine her türlü desteği vereceğimizi de söyledik. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Birleşik Devletlerinin Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanı ile sürekli görüşme halinde. Aynı şekilde MİT Başkanımız İbrahim Kalın ve Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler de muhataplarıyla görüşüyor” diye konuştu.
‘İSRAİL, BÜTÜNLEŞİK BİR SURİYENİN KENDİSİ İÇİN İYİ OLMAYACAĞINI DÜŞÜNÜYOR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede son olarak 2 bin 500 kişilik hafif silahla donatılmış gücün Süveydaya gitmesine izin verildiğine vurgu yaparak, “İki gündür Ammanda toplantılar devam ediyordu. Aşiret reisleri, Ürdünlüler ve ABD Özel Temsilcisi, bizimle sürekli temas halinde. Süveydanın etrafı çevrilmiş durumda. Birliklerin içeriye girip girmemesine izin vermeyle ilgili bir problem var. Şu anda Dürzilerin malumunuz üç kolundan ikisi son derece uyumlu olduğu halde, kollardan biri İsrail ile hareket ediyor. Bunlar bozgunculuktan vazgeçmiyor. Bu nedenle içeride zaman zaman çatışmalar devam edebiliyor. İçeriye polis giremiyor, asker giremiyor, şehrin etrafındalar. En azından dışarından unsurların gelmesini engellediler. Ammandaki devam eden müzakerelerde sözünü ettiğimiz o bir Dürzi fraksiyon hariç taraflar, gönüllü olarak ateşkese uymaya evet dediler. Suriye meselesinde aslında son derece yapıcı bir atmosfer oluştu. Bütün bir araya gelemeyecek aktörler, Suriye konusunda bir araya gelirken; İsrailin bu istikrar projesini bozmasını dünyaya iyi anlatmak gerekiyor. Biz, bunu anlattığımızı düşünüyoruz. Amerikalılar özellikle bu meseleyi biraz daha sahiplenmeleri gerektiğini anlıyorlar. Temel sorun tarafların birbiri arasında çatışma olması. Ama daha da büyük stratejik sorun, bu çatışmayı bahane ederek İsrailin bölgeyi işgale kalkması. Zaten İsrail, bildiğiniz gibi bölgede istikrar olmasını istemiyor. Bütünleşik bir Suriyenin kendisi için iyi olmayacağını düşünüyor ve bu türden provokasyonlara devam ediyor” dedi.
GÜNEYİMİZİ SAĞLAMA ALALIM İSTİYORUZ
Terörsüz Türkiye hedefinden söz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürecin provokasyonlardan etkilenmemesi için de son derece dikkatli olduklarını belirtti. Terörsüz Türkiye hedefini sekteye uğratacak tüm sabotajlara ve yapılara karşı teyakkuz halinde olduklarının altını çizen Erdoğan, “Biliyorsunuz silah bırakma başladı. İlgili arkadaşlarımız gerekli takibi yapıyor ve temasları sağlıyor. Komisyon konusunda da görüşmeler, bildiğim kadarıyla nihai aşamaya geldi. Yakında Meclis zemininde ilerlemenin yaşandığına şahitlik edeceksiniz. Biz terörsüz bir geleceği inşa etmekte kararlıyız. Hedefimize ulaşmak için ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı ve sonuçta nereye varacağımızı çok net bir biçimde biliyoruz. Bölgemizde yaşanan hadiseler, bir kez daha attığımız bu adımın doğruluğunu ortaya koyuyor. Şu anda İmralı, bu konuyla ilgili her türlü desteği verdi, veriyor. İşin bu boyutu çok çok önemli. YPGnin duruşu her an her türlü değişkenliğe uğrayabilir. Bu yaklaşımın bunların uzantısı olan SDG bakımından nasıl yansıyacağı da önemli. Son gelişmelerde Suriye Cumhurbaşkanı Şaranın duruşu, bunların olumsuz anlamda bir araya gelişini de bana göre ortadan kaldırmış vaziyette. Biz kararlıyız, Ahmed Şarayı Suriyede yalnız bırakmayacağız. Suriyenin parçalanmasını istemiyoruz, Suriyenin yeniden toparlanmasını biz ülkemiz için de olumlu görüyoruz. Çünkü Suriyenin yeniden toparlanması bizimle olan münasebetlerini de olumlu istikamette etkileyecektir. Ülkemizdeki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü geri dönüşlerinin başladığını görüyoruz. Halbuki dönmeyecekler diye bir ümitsizlik vardı. Şimdi gönüllü geri dönüşlere başladılar. Biz de gönüllü geri dönüşlerin hızlanması için her türlü desteği vereceğiz. Bu dönüşlerin hızlanmasıyla birlikte Suriye hızla normalleşsin, biz de güneyimizi sağlama alalım istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
GELDİĞİMİZ NOKTA ÖNEMLİ ANCAK BİZE GÖRE YETERLİ DEĞİL
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve milli savunma sistemlerindeki yeni gelişmelerle ilgili soruyu da şöyle yanıtladı: “İktidara geldiğimizde savunma sanayi alanında Türkiyenin kaybettiği zamanı telafi etmek için yoğun bir çaba sarf ettik. Attığımız etkin adımlar, ektiğimiz tohumlar, verimli sonuçlar oluşturdu. Geldiğimiz nokta önemli ancak bize göre yeterli değil. Gücümüze güç katacak adımlar planlıyor ve süratle atıyoruz. Savunma sanayi şirketlerimizin altyapı hamleleri, nanoteknolojik tesis yatırımları devam ediyor. Hedefimiz, savunma alanında tam anlamıyla kendimize yetmektir. Tam bağımsız Türkiye sloganla gerçekleşmez. Böyle vizyoner adımlarla, çalışmayla gerçekleşir. Hep daha iyisi mümkündür ve onu biz yaparız bilinciyle hareket etmek mecburiyetindeyiz. Malum KAANı yaptık ve pistte yanımızda yedek pilotla beraber şöyle bir yürüdük. AKINCI, ALTAY, HÜRJET, ATAK, TCG ANADOLU ve daha nicelerini yaptık, yapıyoruz. BAYKAR olarak yaptıklarımız var. BAYKARın dışında yaptıklarımız var. İnsansız hava araçlarıyla Türkiye, şu anda dünyada adından söz ettiren bir ülke konumunda. Bu bizim için çok çok önemli bir adım. Öbür tarafta zırhlı taşıyıcılara baktığınız zaman, gayet iyi bir konumdayız.”
YENİ UÇAK GEMİSİNİ 2-3 SENEDE BİTİRİP, YOLA DEVAM ETMEYİ PLANLIYORUZ
Taleplerin ardı ardına geldiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Denizde yine aynı şekilde. Fırkateynlerde Türkiye çok önemli bir konumda. Siparişler devamlı geliyor. Biz şu anda siparişleri yetiştiremiyoruz. Pakistana varıncaya kadar birçok ülkeden bize ciddi siparişler var. Malum, çok maksatlı amfibi hücum gemimiz TCG ANADOLUyu yaptık. Şimdi ikincisini, onun bir üst versiyonunu yapmak için İspanyollarla görüştük. Onlar da kesinlikle biz buna varız diyorlar. İnşallah bu yeni uçak gemisini 2-3 senede bitirip, onunla da yola devam etmeyi planlıyoruz. Bu konuyu İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile görüştük. O biz varız diyor. İspanyollarla bunu inşallah başaracağız. Böylece gemimizin üst segmentini bitirmiş olacağız. Bizim şu anda jet uçakları alımı konusunda malum İngiltere ve Almanya ile attığımız adımlar söz konusu. Bu konuda da İngilizler ve Almanlar, olumlu yaklaşıyorlar. İnşallah jet uçaklarımızı da bir an önce alacağımıza inanıyorum. İngiltere Başbakanı Sayın Keir Starmer ve Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ile yaptığım görüşmelerde onların konuya olumlu baktıklarını gördüm ve inşallah bu adımları da atacağız” dedi.
AB İÇİN KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ, TÜRKİYEDİR
Avrupa Birliği ile müzakerelerde vize serbestisi gibi gelişmelerin yaşanması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiyenin üyelik müzakerelerinin canlandırılması ve ilerletilmesi için bir gün bile beklenmemesi gerektiğini vurgulayarak, “Bu gelişmelerin herhangi bir yeni adım beklenmeden halihazırda olması gerekiyor. Avrupa Birliğinden temas kurduğumuz bütün muhataplarımıza tam üyelik hedefimizi güçlü bir biçimde muhafaza ettiğimizi söylüyoruz. Birlik, stratejik ve vizyoner biçimde bu meseleyi ele aldığında hemen adım atmak için önlerinde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Türkiyeye karşı konulan siyasi bariyerler acilen kaldırılmalıdır. AB ülkelerinden, ilişkileri adil ve eşitlikçi bir yaklaşımda sürdürmelerini bekliyoruz. Bugüne kadar çok defa gördüğümüz ikircikli bir tutumla ilişkileri ilerletmenin de mümkün olmadığını anlamalarını bekliyoruz. Avrupa ve çevresinde yaşananlar, AB içindeki görüş ayrılıkları hesaba katıldığında Birliğin Türkiye gibi dinamik ve çözüm odaklı bir üyeye olan gereksinimi görülecektir. Daha önce de söylediğim gibi AB için köprüden önce son çıkış, Türkiyedir. Dünya değişiyor, Avrupa değişti bile. Köhnemiş, saplantılı siyasi anlayışların etkisinden sıyrılmak, Avrupa Birliği için yeni dönemi kavrayan ve Birliği geleceğe taşıyan bir hamle olabilir. Biz Türkiye olarak tam üyeliğe hazırız” diye konuştu.
BİR ÇARESİZLİK SARMALINA GİRMİŞ DURUMDALAR
Gazzede son yaşananlara ilişkin de değerlendirmede bulunan Erdoğan, “Gazze halkı şu ana kadar teslim olmadı ve ben inanıyorum ki teslim olmayacak. İsrail ise gözü dönmüş bir canavar gibi her yana saldırıyor ve inşallah bu hırsının kurbanı olacaktır. Biz Gazzeyi gündemimizden hiç düşürmedik ve düşürmeyeceğiz. Gazzenin yanında yer almaya devam edeceğiz. Bu konuda Amerika Birleşik Devletlerinin adımlarını sürekli olarak takip ediyoruz. Amerikan Dışişleri Bakanı ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Bey, sürekli görüşüyor. İsraili sürekli destekleyen uluslararası toplum da artık bir şey saklayacak durumda değil. Herkes ne yapılması gerektiği konusunda hemfikir. Bir çaresizlik sarmalına girmiş durumdalar. Ateşkes konusunda çok ciddi bastırıyorlar. Ateşkes görüşmelerinde şu anda 3 konu var. Birincisi; İsrail askerleri ateşkes sonrası nerede, hangi geri çekilme bölgelerinde duracaklar? İkincisi; halihazırda gıda yardımları nasıl dağıtılacak? konusunda Hamas ile İsrail tarafı tam bir mutabakata varabilmiş değiller. Üçüncüsü; 60 günlük ateşkes sağlanırsa, rehineler verildikten sonra ateşkesin devam edeceği konusunda İsrailin bir taahhütte bulunması gerekiyor. Hamas’ın talebi bu. İsrail de bunu yapmak istemiyor. Amerika, Mısır ve Katar, bizlerin de desteğiyle bir orta yol bulmaya çalışıyorlar. Şöyle bir şey olmasın konumundayız; rehineler verildi, 60 gün ateşkes oldu, 60 gün sonra bugünkü duruma tekrar gelindi. Eğer ateşkesin kalıcılığına ilişkin bir taahhüt alınamazsa, zorlayıcı bir sistem olmazsa, Hamasın bunu kabul etmesi sadece bir tercih olacak. Bugün mü ölelim, 60 gün sonra mı ölelim tercihi. Onun için bu noktada devam eden ciddi bir pazarlık süreci var” açıklamasında bulundu.
BU HAT, BİR MUTABAKAT SİMGESİ HALİNE GELMELİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zengezur Koridoru’nun Amerika Birleşik Devletlerine kiralanması yönünde tekliflerin gündeme gelmesine ilişkin de “Zengezur Koridoru sadece Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye’ye değil, bölgedeki diğer ülkelere de fayda sağlayacak. Biz bu hattı aynı zamanda jeoekonomik boyutu itibarıyla son derece önemli bir konu olarak görüyoruz. Nitekim, bu hat bölgemizin ötesindeki coğrafyaları da birbirine bağlayacak ve ticareti canlandıracaktır. Bu hattın bir anlaşmazlık kaynağı değil, bir mutabakat simgesi haline gelmesi temel beklentimizdir. Bu sayede bölge, iş birliğinin galebe çaldığı bir refah alanı olacaktır. Bölge ülkeleri olarak bu meseleyi mutabakatla halledebileceğimize inanıyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Zengezura büyük önem veriyor. Bir an önce hattı hazırlayıp orayı hem Azerbaycan için hem bölge için kullanmak, değerlendirmek istiyor. İnanıyorum ki; orayı beraber çözeceğiz” diye konuştu.
KAYNAKLARIMIZI TERÖRLE MÜCADELEDEN ÜRETİM VE TEKNOLOJİYE KAYDIRACAĞIZ
Türkiye’nin iç ve dış siyasetteki yol haritasından söz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bölgemiz ve dünya için örnek teşkil edilecek bir model ortaya koyduk. Çevremizde yanan savaş ateşlerine rağmen her şartta huzur ve istikrarı önceliyoruz. Dışarıda böylesine aktif bir politika izlerken, içimizdeki meseleleri de biz es geçemeyiz. İç cephesi güçlü Türkiye hem sosyal hem ekonomik kalkınmasını hızlandıracak. Daha önce de söyledim. Terör belasının ülkemize maliyetli 2 trilyon doları aşıyor. Artık bu kaynaklar daha verimli, ekonomik açıdan daha katma değerli yatırımlara harcanacak. İşçiye, emekliye, memura, sanayiciye, tüccara çiftçiye gidecek. Böylelikle terörün zemin bulmasını engelleyecek, ekonomik kaynaklarımızı terörle mücadeleye değil, üretim ve teknolojiye inşallah kaydıracağız ve bu alandaki gayretlerimizi de önemle devam ettiriyoruz. Yapacağımız altyapı yatırımlarıyla durmaksızın yola devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
ÇAMUR AT İZİ KALSIN ANLAYIŞI İLE SİYASET YAPILMAZ
LGS birincileri tartışmasını imam hatip düşmanlığı olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuya ilişkin şunları söyledi: “İmam hatip okullarının akademik başarılar özellikle fen ve sosyal bilimler alanında giderek artıyor. Bu durum da bazı kesimleri rahatsız etmiş görünüyor. Günlerdir yürütülen ahlaksız iftira kampanyasının tek bir açıklaması vardır; o da imam hatip düşmanlığıdır. Hakikaten yenilir yutulur bir şey değil. Bir insan bu kadar pişkince yalan söyleyemez. LGSde bu kadar başarı sağlamış olan bu yavrulara niye hakaret ediyorsun? Şu anda Kartal Anadolu İmam Hatipte, diğer imam hatiplerde bu kadar başarı grafiği yüksek olan bu yavruları, sen nasıl olur da böyle fotoğraf kareleriyle kalkıp hedef gösterirsin? Çok büyük bir terbiyesizlik. LGS’deki başarı grafiğinin herhangi bir yolsuzlukla izah edilmesi mümkün değil. Sağdan soldan destek verilmiş, şu olmuş, bu olmuş hepsi yalan, hepsi bühtan. Yavrular, bileklerinin hakkıyla, zihinlerinin hakkıyla neticeyi elde etmiş olan çocuklarımız. Ama bakıyorsunuz, daha 12-13 yaşındaki masum yavruların emeklerine kara çalınıyor. Bakın bizim, toksik siyaset derken, kastımız tam olarak buydu. Çamur at izi kalsın anlayışı ile siyaset yapılmaz; yapılsa da buna siyaset denmez. Rabbim annelerine, babalarına ve milletimize bağışlasın. Şunu da söylemek isterim; biz sınav güvenliği konusunu son derece hassas bir şekilde ele alıyoruz. Türkiye’nin sınav güvenliği konusunda ne kadar başarılı olduğunu cümle alem bilir. Eğer bunların zerre kadar haysiyetleri varsa, tek yapmaları gereken çıkıp sosyal medyadan linç ettirdikleri o masum çocuklardan ve ailelerinden açıkça özür dilemeleridir. Yoksa bunlar müfteri olarak anılmaya devam edecektir.”
NÜFUS ARTIŞINI TEŞVİK İÇİN ADIMLAR ATMAYI SÜRDÜRECEĞİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiyedeki nüfus hedeflerine ilişkin de şöyle dedi: “Şu anda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız, bu konuyla ilgili yoğun bir çalışmanın, gayretin içerisinde. Doğurganlık hızımız şu anda 1,5’in biraz altına düşmüş vaziyette. Bu hayra alamet değil. Buraya 3lü seviyelerden geldik. Halbuki bizim hedefimiz, çok daha farklıydı. Ama şu an itibarıyla iyi bir yerde değiliz. Bunun için neler yapabiliriz? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaşa da bununla ilgili çalışmalarını yoğunlaştırma talimatı verdim. Bu konuyla ilgili bütün çalışmalarımızı artıralım istiyoruz. Bütün üniversitelerle irtibat haline girelim. Ne yaparız ki biz şu anda yeniden bir toparlanmaya gireriz? onun arayışı içindeyiz. Nüfus meselesi, ülkemiz için stratejik bir konudur. Hükümet olarak nüfus artışını teşvik için adımlar atmayı sürdüreceğiz. Doğru teşviklerle doğurganlıkta yeniden artış sağlayabilecek bir toplumsal potansiyele sahibiz. Aile ve Nüfus 10 Yılı programımız sadece maddi destek değil, aynı zamanda aile kurumunu güçlendiren sosyokültürel projeleri de kapsıyor. Aile Yılı kapsamında bu sene, aile kurumunu destekleyici adımlarımız hız kesmeden devam ediyor. Son olarak birkaç gün önce kadın ve erkek memurlara tanınan doğum veya evlat edinme sonrası yarı zamanlı çalışma hakkını kamuoyu ile paylaştık.”