Sosyal medyada bizi takip edin

Politika

Cumhurbaşkanı Erdoğan: CHP, Türk dünyasına şaşı bakmayı sürdürmektedir

Yayınlanma tarihi:

Son gelişmeleri kaçırmamak için Google News sayfamızı takip edin. Butona tıkladıktan sonra açılan sayfanın sağ üst tarafında yer alan yıldızlı "Takip Et" simgesine dokunmanız yeterlidir. Takip Et

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezinde düzenlenen AK Parti Türk Dünyası Vizyon Belgesi Tanıtım Programına katıldı. Burada konuşan Erdoğan, tüm Türk dünyasının 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Gününü kutladı. Erdoğan, son 2 asrın Türk dünyası için zorluklarla, sıkıntılarla, çilelerle ve işgallerle geçtiğini kaydederek, kimliklerin, dillerin, inanç değerlerinin yasaklandığını, halkların parçalandığını belirtti.

CHPNİN KARA LEKESİDİR

Erdoğan, Türklerin birbiriyle kucaklaşmaması, kaynaşmaması, tek yürek, tek bilek olmaması için tüm yolların denendiğini belirterek, “Kimliğini savunan, değerlerine sahip çıkan münevverler, Turancılıkla suçlanarak ya hapse atıldı ya sürgün edildi ya da Süleyman Çolpan gibi nicesi kurşunların, darağaçlarının kurbanı oldu. Türk dünyasının varlığından bahsetmek sadece sınırlarımızın ötesinde değil, 1940ların tek parti döneminde ülkemizde de yasaklanmıştı. Mesela 1944 yılında sırf Türkiye dışındaki soydaşlarımızla ilgilendikleri için birçok aydın, yazar, sanat erbabı Turancı denilerek tabutluklara konulmuş ve işkence görmüştür. Tek parti döneminde Türkiye dışında da Türk var demek suç sayılıyor, yıllarca tabutluklarda işkence görmek anlamına geliyor. Bununla da kalmadılar. Türkiyeye sığınan Azerbaycan Türklerini, Boraltan Köprüsünde kurşuna dizileceklerini bilerek katillerine teslim etmiş, tarihe Boraltan Faciası olarak geçen bir utanç lekesi bulaştırmışlardır. Boraltan Faciası, CHPnin Türkiyenin tarihine geçmiş bir kara lekesidir. Boraltan Faciası hem milletimizin hem de Azerbaycan Türklerinin zihin ve gönül dünyasında iyileşmesi uzun yıllar alan derin yaralar açmıştır. Tek parti zihniyetinin önümüzdeki temsilcisi olan ve günümüzde de yerini koruyan CHP, Türk dünyasına halen şaşı bakmayı, yanlış pencereden bakmayı sürdürmektedir” dedi.

86 MİLYONUN KARDEŞLİĞİNİ KUNDAKLAMA GİRİŞİMİ

Erdoğan, Karabağın 44 gün süren vatan muharebesinde bunu bir kez daha gördüklerini söyleyerek, “Ülkemizin düşmanlarının servis ettiği söylentiler üzerinden, Türkiyeyi Azerbaycana destek vermekle suçladılar. CHPnin dış politikasını yöneten isim çıktı, aynen şunu söyledi; Maalesef gelen haberlerde Türkiyeden Azerbaycana silah yardımı yapıldı ve söylentilere göre cihatçı grupların Azerbaycana gönderildiği ifade ediliyor dedi. Tıpkı 1945 yılında Boraltan Faciasında olduğu gibi Karabağın azatlık mücadelesinde de yanlış yaptılar, milletimizi mahcup ettiler, utandırdılar. Bakın sadece Karabağda değil, onun öncesinde Suriye ihtilafında da aynı basiretsizliğe, aynı vicdansızlığa şahit olduk. Suriye halkının tepesine varil bombaları yağarken CHPnin devrik genel başkanı grup kürsüsünden şunları söylüyordu; Bayır bucaktan söz ediyorlar, ne bayırı kaldı ne bucağı kaldı. Hala dünyadan haberleri yok bunların. CHP, bu. Başka bir şey beklemeyin. Son yıllarda yaşadığımız iki önemli meselede CHPnin tavrı bu oldu. Yeni genel başkanın geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında elinde binlerce soydaşımızın kanı olan Baas diktasını sekülerlik üzerinden aklamaya çalışması, daha ileri giderek CHP ile Baas rejimi arasında özdeşlik kurması, bu zihniyetin hala devam ettiğinin işaretidir. Alevi canlarımızla ilgili partimize yönelik iftiraları ise bühtandan öte apaçık bir provokasyondur. 86 milyonun kardeşliğini kundaklama teşebbüsüdür. Partimize oy veren milyonlarla birlikte Alevi vatandaşlarımızı da derinden yaralayan bu çirkin yakıştırmaları biz reddediyoruz” diye konuştu.

KARDEŞ CUMHURİYETLERİN BAĞIMSIZLIĞINI TANIYAN İLK ÜLKE TÜRKİYE OLDU

Erdoğan, Türkiyeyi soydaşlarıyla birlikte gönül coğrafyasındaki tüm kardeşlerinden hatta bütün dünyadan izole ederek yönetmeye çalışanların ülkeyi yalnızlaştırdığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

“1974teki Kıbrıs Barış Harekatına kadar, 80lerde Jivkovun asimilasyon dayatmasına kadar sınırlarımız dışındaki Türklerle yeterince ilgilenilmedi. Bakınız bu ilgisizliğe son veren 8inci Cumhurbaşkanımız Özal olmuştur. 1990ların hemen başında Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte yeni bir dönem başladı. 1991 yılında Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarına kavuşurken kardeş cumhuriyetlerin bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. 1992 senesinde Türkiyenin girişimleriyle, Türk dili konuşan ülkeler, devlet başkanları zirveleri düzenlenmeye başlandı. Merhum Turgut Özalın şu sözü çok anlamlıdır, Türkiyenin önünde hacet kapıları açılmıştır. 21inci asır Türk ve Türkiye asrı olacaktır. Merhum Özaldan sonra rahmetli Demirel de Türk dünyasıyla ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem vermiştir. Elbette ülkemizde bu mücadelenin bayraktarlığını son nefesine kadar Cumhur İttifakı ortağımız Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu ve ilk genel başkanı rahmetli Alparslan Türkeş yapmıştır. Bu vesileyle Türkiyenin Türk dünyasıyla kucaklaşması için kalemiyle, kelamıyla gayret gösteren herkesi bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Onların özlemini çektiği birlikteliği, dayanışmayı ve kardeşlik iklimini son 23 yıldır attığımız adımlarla biz gerçeğe dönüştürüyoruz.”

HER ALANDA SIKI BAĞLAR GELİŞTİRDİK

Erdoğan, “Onların özlemini çektiği birlikteliği, dayanışmayı ve kardeşlik iklimini son 23 yıldır attığımız adımlarla biz gerçeğe dönüştürüyoruz. İsmail Gaspıralının işaret ettiği, dilde, fikirde, işte birlik şiarına uygun şekilde Türk devletleriyle iş birliğimizi her alanda güçlendiriyoruz. 2009 yılında 9uncu Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesinde Türk Konseyi’nin kuruluşuna dair Nahçıvan Anlaşması imzalandı. Türk Konseyi’nin kurucu belgesi Nahçıvan Anlaşması, Türk dünyası açısından bir dönüm noktasını teşkil etti. 2021 senesinde Türk devletlerinin bağımsızlığının 30uncu yıl dönümünün kutlandığı İstanbul Zirvesinde iş birliğimizi bir üst aşamaya çıkardık ve Türk Devletleri Teşkilatı olarak yola devam etme kararı aldık. Zirvede ayrıca Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesini kabul ettik. Teşkilatımızın gözlemci üyelerinden Macaristan’da düzenlenen zirvede ise teklifimiz üzerine 21 Mart’ın Türk Devletleri Teşkilatı Nevruz Anma ve Kutlama Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdık. Geride bıraktığımız 34 yıllık süreçte Türk devletleri olarak eğitimden ticarete, güvenlikten enerjiye, kültürden sanata kadar her alanda geçmişle kıyas dahi yapılamayacak sıkı bağlar geliştirdik. TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Türkiye Maarif Vakfı, Türkiye Diyanet Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarımız aracılığıyla Türk dünyasıyla aramızda yeni köprüler kurduk.”

ENTEGRASYONUN DERİNLEŞTİRİLMESİNİ AMAÇLIYORUZ

Bugün, bütün çabaları çok daha güçlü bir şekilde geleceğe taşıyacak yeni bir adım attıklarını kaydeden Erdoğan, “Türk halklarının birikimini, tecrübesini ve hedeflerini aynı ufukta buluşturan bu belge gelecek yüzyılın inşasında önemli bir rehber niteliğindedir. Merhum Erol Güngör, Türk dünyasının birliğinin ortak bir tarih ve kültür şuuruna dayanması gerektiğini vurgulamıştı. Mümtaz Turhan Hoca da Türk dünyasının birliği için önce ortak bir alfabe ve ortak bir edebiyat dili oluşturmanın şart olduğunu ifade etmişti. Bu anlayışla vizyon belgemizi 6 lehçede ve ortak alfabe ile hazırladık. Belgemiz AK Partinin küresel sorumluluk bilinciyle Türk dünyasında birlik ve beraberliği pekiştirme iradesinin en somut göstergesidir. Türk devletleri arasındaki entegrasyonun derinleştirilmesini ve çok boyutlu iş birliklerinin kurumsal bir çerçevede güçlendirilmesini amaçlıyoruz. Ekonomik kalkınma, kültürel dayanışma, stratejik iş birlikleri ve bölgesel barışın sağlanması vizyon belgemizin merkezinde yer alıyor. Belge hazırlanırken mevcut uluslararası anlaşmaları, ikili ve çok taraflı iş birliklerini, bölgesel ve özellikle küresel gelişmeleri dikkate aldık. Türk Devletleri Teşkilatının kurumsal yapısını, Türk dünyasındaki siyasi ve ekonomik dönüşümleri, partimizin dış politika perspektifini belgeyi hazırlarken rehber edindik” diye konuştu.

DIŞ TİCARETİMİZİ 100 MİLYAR DOLARA ÇIKARMAYI HEDEFLİYORUZ

Türk Dünyası Vizyon Belgesinin birbirine bağlı 61 alt başlıkta bütüncül bir yaklaşım geliştirdiğini ifade eden Erdoğan, “Ekonomik entegrasyon hedeflerinden kültürel iş birliklerine, enerji güvenliğinden ulaştırma ağlarına, eğitimden gençlik politikalarına kadar geniş bir yelpazede düzenlenmiş bölümler, Türk devletlerinin mevcut potansiyelini verimli biçimde harekete geçirmeyi hedefliyor. Özellikle son dönemde attığımız karşılıklı adımlarla ülkelerimiz arasında artan güven, bu hedeflerin uygulanabilirliğini daha da güçlendiriyor. Böylece Türk dünyasının geleceğine yönelik planlar soyut önerilerin ötesine geçerek somut projelere dönüşüyor. Belgenin bir diğer önemli yönü kapsamlı bir kurumsal yapılanma teklifidir. Koordinasyonu güçlendiren, karar alma mekanizmalarını hızlandıran ve ortak projelerin takibini mümkün kılan bir yönetim modeli sunuyoruz. Bu adımlar sayesinde iş birlikleri daha sistematik bir çerçeveye kavuşacak, alınan kararlar daha hızlı ve etkili şekilde hayata geçirilecektir. Birçok başlığın yanında bilhassa ekonomik alandaki stratejiler vizyon belgemizin bel kemiğini oluşturmaktadır. Ticaret hacminin genişletilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve ortak pazar hedefi mevcut ekonomik ilişkileri yeni bir düzeye taşıyacaktır. Enerji koridorları, lojistik hatlar ve dijital altyapı çalışmalarının birbirini tamamlayan unsurlar haline gelmesi, Türk dünyasını küresel düzlemde yükselen bir ekonomik güç odağına dönüştürecektir. Türk devletleri ile dış ticaretimizi inşallah orta vadede 60 milyar dolara, uzun vadede 100 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Ulaştırma ve lojistik stratejileri de bu vizyonun önemli halkalarındandır” diye konuştu.

TÜRK DEVLETLERİ ARASINDAKİ DAYANIŞMA SOMUTLAŞIYOR

Orta Koridor, Baküden Nahçıvana uzanan koridor ve Hazar geçişli hatların bütünleşik bir sistem haline getirilmesi Türk devletleri arasındaki ticaret akışını hızlandıracağına dikkat çeken Erdoğan, “Dil, tarih, edebiyat ve sanat alanlarındaki birçok katmanlı çalışmalar kültürel bağların canlı tutulmasına katkı sağlayacaktır. Gençlik programları, değişim mekanizmaları ve ortak akademik ağların kurulması, gelecek kuşakların birbirini daha iyi tanımasını ve ilişkilerin sürekliliğini güvence altına alacaktır. Belgenin güvenlik perspektifi ise bölgesel barışın pekiştirilmesine yönelik detaylı bir yaklaşım sunuyor. Terörle mücadele başta olmak üzere çeşitli tehditlere karşı ortak hareket etme iradesi Türk devletleri arasındaki dayanışmayı somutlaştırıyor. Türk dünyası olarak güçlenen birlikteliğimizi tüm insanlığın barış, huzur ve dayanışmasının da güçlenmesi olarak görüyoruz. Çevre, iklim, sürdürülebilirlik başlıkları, çağın gereklilikleri doğrultusunda ayrıntılı biçimde belgede ele alındı. Yeşil dönüşüm hedeflerinin koordineli şekilde yürütülmesi, ekolojik hassasiyetin politikalarımızda güçlü bir yer edinmesini sağlayacaktır. Su kaynaklarının korunması, doğal afetlere karşı dayanıklı şehirlerin inşası ve karbon nötr hedefinin desteklenmesi, Türk dünyasının çevre politikalarında ortak bir duruş geliştirilmesine imkan veriyor. Vizyon belgesinin en dikkat çekici yanı dil ve kültürel ortaklığa dayalı genişleyen bir coğrafi ufka sahibi olmasıdır. Soydaş ve akraba topluluklarımızla birlikte Türk dünyasının etki alanını genişleten bir bakış açısı ortaya koyuyoruz. Bu stratejik bakış, gönül coğrafyamızda insan ve kalkınma odaklı kültürel derinliğe dayalı bir diplomasi anlayışını esas almaktadır” ifadelerini kullandı.

FİNANSAL MEKANİZMALARIN KURULMASI HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR

Erdoğan, “Türk Devletleri Teşkilatının kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi, ortak dış politika mekanizmalarının oluşturulması, ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin uluslararası tanınırlığının artırılması gibi hedeflere de belgemizde yer verdik. Bununla birlikte bölgesel entegrasyonun sürdürülebilir olması için finansal mekanizmaların kurulması hayati önem taşıyor. Kamu-özel sektör iş birliği modelleri, dijital finans çözümleri ve uluslararası yatırımcıların bölgeye çekilmesi gibi kritik hususların üzerinde durduk. Türkiyenin sanayi, teknoloji, tarım, enerji ve lojistik alanlarında sahip olduğu birikim bu noktada önemli imkanlar sunmaktadır. Vizyon belgemizin ayırt edici yönlerinden biri, iş birliğimizi derinleştirmeye dönük pek çok somut öneri ortaya koymasıdır. Türk Dünyası Verimlilik Ajansı, Yapay Zeka ve Dijital Dönüşüm Merkezi, Çevre Fonu, Acil Müdahale ve Sağlık Destek Birimi ile Ortak Dil Platformu kurulması gibi teklifler, müşterek ve müreffeh geleceğimizin inşasında önemli alternatifler olacaktır. Son olarak şu müjdeyi de sizlerle paylaşmak isterim; bu kapsamlı vizyon belgesini hayata geçirebilmek gayesiyle bir düşünce ve araştırma merkezini kurmayı planlıyoruz. Merkezimizin Türk dünyasına şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.”

KARARLILIĞIMIZI ORTAYA KOYUYORUZ

2026 senesinin Türkiye için uluslararası zirveler yılı olacağını belirten Erdoğan, “COP-31 Zirvesi vesilesiyle 200e yakın ülkeyi Antalyamızda ağırlayacağız. Temmuz ayında ise NATO Zirvesini Ankarada gerçekleştireceğiz. Türk Devletleri Teşkilatının 13üncü zirvesine de ev sahipliği yapacağız. Türk dünyası olarak bizi birbirimize bağlayan sadece tarih kitaplarında okuduğumuz satırlar değildir. Bizleri bir arada tutan, aynı semaya bakan gözlerin, aynı rüzgarı hisseden gönüllerin kardeşliğidir. Her ziyaretimizde, her zirvemizde şunu çok net görebiliyoruz; Türk dünyası Balkanlar’dan Hazara, oradan Taşkente, Bişkeke kadar uzanan, geniş coğrafyada düşünen, üreten ve yön veren bir merkez olma potansiyeline ziyadesiyle sahiptir. Bu potansiyeli harekete geçirecek irade, azim, vizyon ve cesaret de Türk dünyası liderlerinde ve halklarında hamdolsun fazlasıyla vardır. Biz bunun için samimiyetle çalışmaya inşallah devam edeceğiz. AK Parti, Türk Dünyası Vizyon Belgesiyle bugün işte bu yönde kıymetli bir adım atıyor, kararlılığımızı çok net ortaya koyuyoruz” dedi.

Son gelişmelerden ilk siz haberdar olmak için bizi takip edin.
Continue Reading
Reklam