Türkiye
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi depremzedelere kucak açtı
BAŞAKŞEHİR Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit, yaralı depremzedelerin tedavi süreçlerini anlattı.
Havalimanlarında ambulanslara aktarılan yaralılar Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi, Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi kentin neredeyse tüm kamu, üniversite ve özel hastanelerinde tedavi altına alındı. İstanbul’a ulaşan birçok yaralının tedavisi Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde devam ederken Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Koordinatör Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit, süreç hakkında bilgi verdi.
Başhekimi Prof. Dr. Nurettin Yiyit, “İşin ucunun nereye gideceğini bilmediğimiz bir süreç oldu bizim için. Ön göremediğimiz için her geçen gün kapasiteyi artıracak şekilde organizasyon yapıldı. Özellikle afet alanındaki hastalar öncelikle yakın illere transfer edildi. Bizde vakitten kazanabilmek adına transfer kapasitesini arttırdık. Biliyorsunuz afet bölgesinde çok sayıda Sahra hastanesi kuruldu. Olay yerinde maksimum desteği maksimum çözümü üretmeye çalışıyoruz. İlk başta biz buradan oraya çok ciddi sayıda sağlık çalışanı, alet, ekipman gönderip destek olmaya çalıştık. Oradaki sağlık çalışanlarımızı da belli aralıklarla değiştiriyoruz. Sonuçta onlar da belli bir süre dayanabilirler. İlk günden itibaren hem olay yerinden hem yakın illerden büyük uçaklarla 50- 70 arası kapasiteli uçaklarla havalimanından hastalar geldi. Yolda hastaların ağırlık derecelerine göre İstanbul’daki hastanelerimizin kapasiteleri, büyüklükleri ve imkanlarına göre havaalanına yakın imkanı geniş bir hastane olduğumuz için daha çok ağır hastaları almaya çalışıyoruz. Ama her hastanede kapasitesine, imkanına göre yaralı alıyor. Gelen hasta durumuna göre rakamlar şunu gösteriyor ki sayılar artarak bize başvurular devam ediyor. Çevre illerdeki hastanelerin yükünü almaya çalışıyoruz” dedi.
“İLK GELEN HASTALARIMIZ DAHA ÇOK YOĞUN BAKIM HASTASIYDI”
Yiyit, “Bir yandan da yaralıların, İstanbul’da hemen hemen bütün o illerde yaşayan akrabalarını, yakınlarını bir şekilde hastanelerimize ağırlamaya başladık. Ciddi bir hasta geliyor ama bunu yönetecek hazırlığımız var herhangi bir sıkıntı yaşayacağımızı düşünmüyorum. Kendi imkanlarıyla gelenleri acil servislere ya da yoğun bakım yatışlarını planlıyoruz ondan sonra da bir ekiple, ekipten kastım biliyorsunuz bu hastalar daha çok diyalize bağlı sıkıntı yaşayan hastalar. Oradan uzuv ve kol bacak gibi yani uzuv yaralanmaları olduğu için içinde mutlaka genel cerrahi, yoğun bakım, geniş katılımlı bir ekiple hastaların düzenli anlık ne yapacağımıza konsantre durumdayız. Çok branşın bir arada olması önemli. Bunun bir de üçüncü ayağı var. İnsani ihtiyaçları sosyal çalışmacılar ve yöneticilerimizin oluşturduğu ekipler çözmeye odaklanmış durumda. Buda önemli şey. Hastalar oradan kıyafet, iç çamaşırı, şampuan, diş fırçası ihtiyaçlarını karşılıyor. Yakınlarının kalacak yeri yoksa mutlaka kendilerine taburcu olduktan sonra nereye gidecekleri konusunda bir organizasyon var.
Diğer bir konuda acil servise hastalar girdiğinde refakatçisinin olmaması gibi başka ek sorunlar olduğunda sosyal güvenlik çalışmacıları da bu konunun üzerine çalışmaya başlıyorlar. Hastanın yakını yoksa, kimliği yoksa mutlaka bu durumu adliye anlamında yürütüyoruz. Bunun yanında aslında bir de çocuklar konusu var. Çocuklarımıza özen gösteriyoruz; çünkü onlar için ayrı bir yapılanmamız var. Yani çocuk enfeksiyon, çocuk yoğun bakım gibi işte çocuğun kendi alanında takip ediyor. Şu saat itibari ile 400 rakamlarını geçtik başvuruda her gün bir öncekinden daha fazla başvuru alıyoruz. Yatan hasta sayımız da şu an yüzü geçti, 150’ye doğru gidiyor. İlk gelen hastalarımız daha çok yoğun bakım hastasıydı. Daha çok servis hastası oluşmaya başladı. Bunlarda da dediğim gibi daha çok ilk hedefimiz hayatta tutmak ikinci hedefimiz organ kaybını yani el kol bacak gibi uzuv kaybını engellemek üzerine yapılmış bir grubumuz var. Başından itibaren kurgulanmış güzel bir sistemimiz var. Bir de afet bölgesinde her geçen gün artan Sahra hastanemizin olması biraz elimizi güçlendirmiş oldu. Hastaların bir kısmı bizim gibi olay yerine uzak ama kapasiteleri yüksek hastanelere getiriliyor. Hastaları kaldıracak kapasiteye sahibiz iyi bir planlama ve hazırlık durumundayız” şeklinde konuştu.
“DİREK EVDEN ÇIKMAYA ÇALIŞTIM”
Gaziantep’te depreme uykuda yakalanan ve yaşadığı korkuyla balkondan atlayan, Murat Esici, “Gaziantep’te yakalandım ben depreme. Uyuyordum herkes gibi o saate, sarsıntıyla uyandım. Eşyalar dökülmeye başlayınca kapıdan çıkmaya uğraştım. Çıkamayınca balkondan inmeye çalıştım. İnmeye çalışırken de atladım aşağıya. Ayağımın bir tanesini kırdım. Perşembe günü de kendi imkanlarımla İstanbul’a gelebildim. Sarsıntı esnasında çıkacak bir yol bulmaya çalışıyordum, 1 dakika boyunca kesintisiz sallandı. Direk evden çıkmaya çalıştım, mantıksız davrandım. Ailem İstanbul’daydı o an çıkarken telefonumu alamadım. Ailem saatlerce bana ulaşamadı. Yaklaşık 3-4 saat sonra bir arkadaşımı gönderdim eve. O aldı telefonumu. Ondan sonra haber verebildim tanıdıklarıma. Mahallemizde yıkılan 13-14 katlı bir apartman vardı, orada ve yakın köylerde tanıdıklarım vardı. Onlara hala ulaşamıyorum” diye konuştu.