Eğitim
Eğitim İzleme Raporu’na göre öğrenciler, merak ve kararlılıkta OECD lideri
Raporda bu bulguların, Türk öğrencilerin öğrenmeye açıklık, hedefe bağlılık ve bireysel gelişim potansiyelinin yüksek olduğunu gösterdiği dile getirildi. EPAM Direktörü Doç. Dr. Ayhan Öz, konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Öğrencilerimizde yüksek bir bireysel motivasyon gözlemliyoruz. Ancak bu potansiyelin başarıya dönüşebilmesi için okul ortamının da destekleyici olması gerekiyor. Eğitim politikaları artık sadece bilgi aktarımına değil, duygusal dengeye ve sosyal bağa da odaklanmalı.”
AİDİYET DUYGUSU GERİLİYOR, SOSYAL ZORBALIK YÜKSELİYOR
Raporda dikkat çeken bir diğer başlık ise öğrencilerin okula aidiyet hissindeki gerileme oldu. PISA 2022 verilerine göre Türkiye, aidiyet endeksinde 42 ülke arasında 41inci sırada yer aldı. Öğrencilerin okula duygusal bağ kurmakta zorlandığı, bu durumun özellikle pandemi sonrası dönemde belirginleştiği belirtildi.
Ayrıca, öğrenciler arasındaki zorbalık biçimi de değişiyor. Fiziksel zorbalık türleri azalırken, dışlanma ve alay edilme gibi psikolojik zorbalık türlerinde artış gözlemlendi. Raporda bu durumun, okul ikliminde sosyal güvenlik duygusunun zayıfladığına işaret ettiği belirtildi. Bununla birlikte, öğrencilerin duygularla baş etme becerileri de zayıf seviyede. Türkiye, duygu kontrolünde 32 ülke arasında 28inci sırada, strese dayanıklılıkta ise 30 ülke arasında 16ncı sırada yer aldı.
ÖĞRETMENLİKTE EN HIZLI İSTİHDAM ÖZEL EĞİTİMDE
Eğitim İzleme Raporu 2024te mezun istihdamına dair veriler de dikkat çekiyor. TÜİK verilerine göre, eğitim fakültesi mezunları arasında en hızlı iş bulanlar özel eğitim öğretmenleri oldu. Ortalama 4,2 ayda iş bulan bu grubu, İngilizce öğretmenliği (7,7 ay) ve DKAB öğretmenliği (8,8 ay) takip etti.
Kayıtlı istihdam oranlarında da özel eğitim öğretmenliği yüzde 96,2 ile zirvede yer alıyor. Sınıf öğretmenliği (yüzde 90,9) ve elektrik öğretmenliği (yüzde 92,8) gibi alanlar da yüksek oranlara sahip. Buna karşılık sosyal bilgiler, biyoloji ve Fransızca öğretmenliği mezunlarında bu oran yüzde 65in altında belirlendi.
Doç. Dr. Ayhan Öz, bu tabloyu şu sözlerle değerlendirdi:
“Eğitim fakültesi mezunlarının iş bulma verileri bize arz-talep dengesinin bozulduğu bazı alanları da işaret ediyor. Politika yapıcıların, hem öğretmen yetiştirme sürecini hem de istihdam planlamasını bu veriler ışığında yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.”
Rapora göre, 2024 yılı itibarıyla eğitime ayrılan toplam bütçe 1,6 trilyon TLyi aştı. Bu tutar, 2023e göre nominal olarak yüzde 150den fazla bir artışı ifade ediyor.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesi 1,09 trilyon TLye ulaşırken, YÖK ve üniversitelere ayrılan kaynaklar yüzde 157, ÖSYM bütçesi ise yüzde 203 artış gösterdi. Bu artışlarla birlikte eğitimin merkezi yönetim bütçesindeki payı da yükseldi; MEB bütçesinin GSYHye oranı 2023te yüzde 1,64 iken 2024te yüzde 2,65e çıktı. Raporda, bu artışın yalnızca finansal değil, stratejik anlamda da önemli olduğu belirtildi. Özellikle yükseköğretime yapılan yatırımların altyapı, akademik kadro ve Ar-Ge alanlarına yönlendirilmesi, eğitim kalitesini doğrudan etkileyen bir dönüşüm olarak değerlendiriliyor. Üniversitelere 2024te sadece yatırım bütçesi olarak 35,5 milyar TL kaynak aktarıldı.
EPAM, bu gelişmeleri Türkiyenin eğitimde nicelikten niteliğe geçiş sürecinin bir göstergesi olarak yorumladı. Eğitim politikalarının sadece öğrenci performansına değil, eğitim ortamlarının güçlendirilmesine ve öğretim altyapısının kalitesine odaklanması gerektiği ifade edildi.