Sağlık
DHA Haber Merkezi’ne konuk olan Bakan MemiÅŸoÄŸlu, gündeme iliÅŸkin soruları yanıtladı

Bakan Kemal Memişoğlu, DHA Haber Merkezi’nde Demirören Haber Ajansı Genel Müdürü Cemal Coşkun, Haber Direktörü Abdullah Köse ve Sağlık Muhabiri Özlem Yurtçu Karabulut’un gündeme dair sorularını yanıtladı. Koruyan, üreten, geliştiren sağlık vizyonunun ilk meyvelerini vermeye başladığını belirten Bakan Memişoğlu, bazı kan kanseri türlerinin tedavisi için umut olan yeni nesil genetik tedavi CD19 CAR-T hücre tedavisinin klinik araştırmaları ve üretim aşamalarının Türkiye’de ilk kez yerli bir firma tarafından gerçekleştirilmesini sağlayacak protokolün imzalandığını kaydetti. Sağlık Bakanlığı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) desteğiyle Türkiye’de artık fikirden ürüne, her türlü ilaç, tıbbi cihaz veya ürün geliştirmenin yerli imkanlarla mümkün olabileceğini belirten Bakan Memişoğlu, bu kapsamda çocukluk çağında görülen tip 1 diyabetin takibi için hayati öneme sahip sensörlerin de yerli olarak üretilmeye başlandığını ve haziran ayında hastaların kullanımına sunulacağını söyledi.
KANSER TEDAVÄ°SÄ°NDE YERLÄ° TEKNOLOJÄ°
Türkiye’nin, saÄŸlık hizmetleri konusunda çok iyi bir yerde olduÄŸunu söyleyen Bakan MemiÅŸoÄŸlu, “Biz aynı zamanda saÄŸlık teknolojisi, saÄŸlıkla ilgili bilgi üretimi konusunda da son 10 yıldır büyük çaba içindeyiz. Özellikle Sayın CumhurbaÅŸkanımızın politikalarında üreten saÄŸlığı desteklemesi ile biz bunu daha da hızlandırma sürecine girdik. CAR-T Cell, kanser tedavisinde çok ileri teknoloji tedavi yöntemlerinden biri. Bunu da çok kısa zamanda Türkiyede yerli olarak üreterek insanlarımızın hizmetine sunacağız. TÃœSEB de bu iÅŸin bir parçası. Biz Türkiye SaÄŸlık Enstitüleri BaÅŸkanlığını üreten saÄŸlığın lokomotifi olarak deÄŸerlendiriyoruz. Bununla ilgili bir kanun da çıkardık. Artık Türkiyede bilim alanında bir fikri olanın fikir aÅŸamasından itibaren bilimini, araÅŸtırmasını, sanayisi ve üniversitesiyle birleÅŸtirerek ticari bir ürün haline getirebilmesini saÄŸlayacak ‘fikirden ürüne’ diye bir üreten saÄŸlık modeli oluÅŸturduk. Bunun ilk meyvelerinden biri de CAR-T Cell olacak. TÃœSEB birçok alanda çalışıyor. Covid’de solunum cihazı üretti ülkemiz. AkciÄŸer pompasından kalp kapaklarına kadar, üretebilir Know-How’a, bilgiye sahibiz. Çok yakın zamanda böyle birçok müjdeyi toplumumuza ileteceÄŸiz. Çünkü biz sadece saÄŸlık hizmetine deÄŸil aynı zamanda saÄŸlığın teknolojisini, bilimini üreten, dünyanın öncü, lider ülkelerinden biri de olmak istiyoruz. Hem insan gücümüz, hem altyapımız, hem de siyasi irademiz ve desteÄŸimiz var. Birkaç yıl içinde Türkiyede özellikle saÄŸlıkla ilgili birçok cihaz, malzeme, ilaçlar yavaÅŸ yavaÅŸ ortaya çıkmaya baÅŸlayacak” dedi.
‘YENİ MOLEKÜL GELİŞTİRİLMESİNDE YOL ALMAMIZ LAZIM’
Türkiye’nin ilaç üretiminde halen kendisine ait orijinal molekül üretmekte istenen düzeyde olmadığını ifade eden Bakan MemiÅŸoÄŸlu, “Biz ilaçları kutu bazlı üretebiliyoruz ama kendi molekülümüz ya da cihazımız konusunda daha iyi yerlere gelmemiz gerekiyor. Ä°lk olarak o anlamda bir protokol imzalandı, inÅŸallah en geç 2026da insanlarımıza bu tür tedavi yöntemlerini ulaÅŸtırmış olacağız. Bizim stratejik olarak gördüğümüz bir diÄŸer ÅŸey, TÃœSEB’in ortak ve paydaşı olduÄŸu ya da onayladığı bilimsel çalışmaların hasta maliyetinin artık Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması. Yani siz bir ilaç üreteceksiniz ya da bir cihaz geliÅŸtireceksiniz. Bunun bilimsel çalışmasını yapmanız gerekiyor. Bilimsel olarak etkisi ve güvenliÄŸini ispatlamanız, bunun için de faz çalışmalarını yapmanız gerekiyor. O cihazı, ilacı ya da uygulama yöntemini herkesin kullanımına açmanız için faydalı olduÄŸunu kanıtlamanız lazım. Yani ‘kanıta dayalı tıp’ dediÄŸimiz aslında bu. Bu aÅŸamalar Faz 0, Faz 1, Faz 2, Faz 3 dediÄŸimiz aÅŸamalardan oluÅŸur. Hayvan deneyleri, gönüllüler üzerindeki klinik çalışmalar ve benzeri yüzyıllardır bu ÅŸekilde yürütülen bir süreç” diye konuÅŸtu.
ŞEKER HASTASI ÇOCUKLARA YERLİ SENSÖR
Bakan MemiÅŸoÄŸlu, açıklamasının devamında, “Gerçekten orijinal bir fikirse ve TÃœSEB bunun ‘Çalışalım’ kararını verirse iÅŸte burada fikirden Faz 1 aÅŸamasına gelmiÅŸ bir ilaç ya da yöntemle ilgili klinik çalışmalarda kullanılacak malzeme, gönüllülerin maliyetleri ve benzeri masraflarda SGK, finansal destek verebilecek. Normalde uluslararası piyasada maliyetli bir yöntem bu. Bunu yerli olarak üretirsek bu maliyeti düşürür ve bize ait stratejik bir ürün haline getiririz. Uluslararası firmalar sponsor gibi bu aÅŸamaları kendisi finanse edebiliyor. Türkiyedeki bir hekimin bir fikrini uygulanabilir ticari ürün ya da yöntem haline getirmek için de bu bizim için çok deÄŸerli. Bu aynı zamanda dışarıya bağımlılığı da azaltmış olacak. Bugün mobil röntgen cihazı yapıyoruz, monitör yapıyoruz, birçok cihaz yapıyoruz. BaÅŸka bir müjde daha vereyim; Sayın CumhurbaÅŸkanımızın talimatıyla 18 yaÅŸ altı çocuklarda glikoz sensörlerinin (sigorta kapsamına alınarak) kullanabilmeleri saÄŸlandı. Åžu anda yerlisini yapıyoruz ve inÅŸallah haziran-temmuz ayında ete kemiÄŸe bürümüş olarak kullanılır hale gelecek. TÃœSEB bu konuda çok büyük yol katetti. Tamamen yerli olacak, hatta ÅŸu anda halihazırda kullandığımız uluslararası muadillerinden bile iyi olacağını düşünüyorum” dedi.
AÄ°LE HEKÄ°MLERÄ°NE TEÅžEKKÃœR
Aile hekimliğinde hekim başına düşen nüfusun 4 binden 3 bin 500e indirilmesi ve yeni yönetmelik hakkında konuşan Bakan Memişoğlu, “Esas hedefimiz hastalanmadan sağlığımızı korumak. Bunu da sağlayacak olan Aile Hekimliği. Kişinin evine, ailesine en yakın olan hekim, aile hekimi. Her aile hekiminin kendisine bağlı bir nüfusu var. 4 bin nüfus vardı eskiden ve aile hekimine kendiliğinden gelmesini bekledik bu insanların. Ama toplumda böyle bir alışkanlık maalesef oluşmadı, özellikle orta yaş grubunda. Çünkü ondan önce sağlık ocağı sistemi olduğu içinö ifadelerini kullandı.
Bakan Memişoğlu, kayıtlı olduğu aile hekimini bir kez bile ziyaret etmemiş kişiler olduğunu da vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz bu mantığı deÄŸiÅŸtirmeye çalışıyoruz. Åžu anda sayıyı 3 bin 500e düşürdük ama aile hekimine de ÅŸunu dedik. Bu nüfusun saÄŸlıkla ilgili sorumlusu sensin. EÄŸer bir sene önceye göre daha az hastaneye gitme ihtiyacı duyuyorsa, sen baÅŸarılısın demektir. Çünkü sana baÄŸlı nüfusun hastaneye gitme ihtiyacı azaldı demek bu. O zaman sana maaşının üstünde ki, 3 kat arttırdık teÅŸviÄŸi, teÅŸvik veriyoruz. Bu 3 bin 500 nüfus, 1 sene öncesine göre daha az ilaca ihtiyaç duyuyorsa ücretin biraz daha artacak. Bu nüfus senden memnunsa il ortalamasına göre, sen gerçekten bu nüfusa sahip çıkıyorsun demektir. YaÅŸlı gruba kronik hastalıkları daha baÅŸlamadan tanı koyduk. Gerçekten aile hekimlerine ben çok teÅŸekkür ediyorum, bizim için çok deÄŸerli iÅŸler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar.”
AÄ°LE HEKÄ°MLERÄ° TARAMASINDA Ä°KÄ° AYDA 1,5 MÄ°LYON KRONÄ°K HASTA YAKALANDI
Bakan Memişoğlu, açıklamalarında şunları söyledi:
“Her birinden Allah razı olsun. Özellikle aile hekimleri. Kasım, aralık ayı ile beraber yaklaşık 10 milyon insanımızı tek tek taradılar ve 1-5 milyon kiÅŸinin daha kendisinin haberi yokken kronik hastalığı olduÄŸu tanısını koydular. Onların takibini ve tedavisini yapıyorlar ÅŸu anda. 1,5 milyon insanı, hastalık daha ileri safhaya geçmeden ÅŸekerini, böbrek yetmezliÄŸini, tansiyonunu takip edilebilir hale getirdiler. Bunun için çok teÅŸekkür ediyorum onlara. Bizim ilk kapımız, en önceliÄŸimiz Aile HekimliÄŸi olmalı. Bunu baÅŸaran, yüzde 90a yakın aile hekimime ben minnettarlığımı buradan arz ediyorum. ÇoÄŸu insanın bilmediÄŸi baÅŸka bir temel ve koruyucu saÄŸlık tarafımız daha var. Türkiyede 285 tane SaÄŸlıklı Hayat Merkezimiz var. Bu 285 SaÄŸlıklı Hayat Merkezimizde insanlar fizik tedavisinden diyetisyenine, sosyoloÄŸundan çocuk geliÅŸimcisine, diÅŸ hekimine, koruyucu diÅŸ hekimliÄŸine, kanser taramalarına, gebe eÄŸitiminden anne eÄŸitimine, psikoloÄŸuna, hatta pilatesine kadar her ÅŸey var ve ücretsiz. Aile hekimlerinin buradan hastası için randevu alabilir hale getirdik. Aynı zamanda hastaneden de oraya hasta yönlendirilebilmesi için randevu alınabilir hale geldik. Yani diyelim ki hastanedesin endokrin doktoru hastanın diyetisyene gitmesini gerekli gördü, SaÄŸlıklı Hayat Merkezi diyetisyeninden gidip randevu alıp diyetinize baÅŸlayabiliyorsunuz.”
HASTANELERLE ENTEGRE AÄ°LE HEKÄ°MLERÄ°
Aile hekimlerini hastanelerle de entegre hale getirildiÄŸini anlatan Bakan MemiÅŸoÄŸlu, “Yani bu 3 bin 500 nüfuslu aile hekimi, diyelim bir hastasında hastaneye gitme ihtiyacı duyuldu, bütün hastanelerden yüzde 10 kontenjanı aile hekimlerine ayırdık. Aile hekimi kendi nüfusundaki kiÅŸiye ilgili hastanelerden ilgili branÅŸlarda kendisi randevu alabiliyor. 1,5 milyona yakın insan, bu ÅŸekilde ÅŸu anda randevu alıp hastalıkları için tedavi alıyor. Bu neyi saÄŸlıyor, yanlış branÅŸa baÅŸvuru veya gereksiz yere hastaneye gidiÅŸi engellemiÅŸ oluyoruz. Aile hekimiyle hastanelerdeki hekimin de birbirleriyle haberleÅŸmesini saÄŸlıyoruz artık. Böylece aile hekiminiz aynı zamanda hastanede yapılacak olan tüm uygulamaları vesaire hepsini takip edebilir. Biz vatandaÅŸlarımızın aile hekimliÄŸini bu ÅŸekilde daha etkin, hastaneye gitmeden, acile gitmeden problemlerini çözecek kapı olarak görmesini istiyoruz. Tedavi deÄŸil koruyuculuÄŸu da önceleyecek aile hekimlerimiz” dedi.
HEKİM GEREKLİ GÖRÜRSE RANDEVU OLUŞTURACAK
Bakan Memişoğlu, vatandaşa yönelik talebini ifade ederek, şöyle konuştu:
“Ayrıca ÅŸunu da istiyorum vatandaÅŸlarımızdan, herkes hekimine güvensin. Hekimler insanların saÄŸlıklı kalması ya da hastalandığı zaman tedavi edilmesi için yıllarca eÄŸitim almış, adanmış insanlar. Biz sadece meslek yapmıyoruz, manevi bir tarafı da olan bir iÅŸ bu. O yüzden hekim ne derse onu yapmak durumundayız. Yıllarca bunun eÄŸitimini almış, bedeninizi tanıyan bir hekimden bahsediyoruz. Vatandaşın aile hekimine gidip, ‘Bu ilacı, bu filmi yaz’ Ya da ‘Beni hastaneye sevk et’ demesini istemiyoruz. VatandaÅŸlarımız kendi aile hekimine derdini söylesin, ne yapılması gerektiÄŸine hekim karar versin. Aile hekimi uygun görürse onu ikinci veya üçüncü basamak kurumlara sevk edecek. ‘Ben randevu alamadım, siz benim için randevu alın’ diye aile hekimlerine baskı yapılmasını istemiyorum. Aile hekiminin gerekli deÄŸilse bu randevuyu vermesini de istemiyoruz. Gerçekten hastanın hastaneye gitmeye ihtiyacı varsa, hekim buna lüzum görüyorsa randevu alsın istiyoruz. Ya da ilaç yazılacak, aile hekimi bunu istemezse baskı kurulmasın istiyoruz. Bugün siz gereksiz antibiyotik kullandığınız zaman hem mikropların direnci artıyor, hastalıkları tedavi etme oranımız azalıyor. Hem böbreÄŸimiz, karaciÄŸerimiz, vücudun her yerine zarar verebilecek risk yaratabiliyor gereksiz antibiyotik kullanımı. Hepinizin buzdolabında ya da sağında solunda fazla fazla ilaçlar var, yarısını kullanıyoruz yarısını kullanmıyoruz. Ya da gereksiz kullanıyoruz. Onun için toplumumuzdan kendi aile hekimi ya da muayene olduÄŸu hekim gerçekten ilacı uygun görüyorsa ilaç kullanmasını talep ediyorum. Sonuçta bu iÅŸin bilimini, ilmini yapan kiÅŸiler hekimler. Ä°nsana faydasını da zararını da bilen kiÅŸiler hekimler. Yoksa komÅŸu söylemiÅŸ vesaire ilaç kullanmak doÄŸru deÄŸil.”
85 YAŞ ÜSTÜNE EVDE İLAÇ RAPORU
Bakan Memişoğlu, 85 yaş üzeri kişilerin kronik hastalıkları için ilaçlarını alabilmesi amacıyla hastanelere gitmeden rapor alabilme şansı veren yeni uygulama ile ilgili olarak şunları söyledi:
“YaÅŸlılarımız ilaçlarını alabilmek için hastanelerde rapor almaya uÄŸraşıyorlardı. Büyük bir risk ve kendileri açısından da çok zahmetli bir iÅŸ. Bu yaÅŸ grubundaki vatandaÅŸlarımıza, büyüklerimize raporlarını direkt oldukları yerden yazdırmak istiyoruz. Şöyle bir ÅŸey de yapacağız çok yakın zamanda. Onun da çalışmasını yapıyoruz. Ä°laç raporlarının süresi dolmaya yakın biz diyeceÄŸiz ki sizin ilaç raporunuz bitiyor, raporunuzu yenilemeye geldik. Evde saÄŸlık ile yaÅŸlı hastalarımız artık hastaneye gitmeden raporlarını alabiliyorlar.”
ACÄ°L FÄ°LOLARI Ä°LE KIÅž KOÅžULLARINDA DA MESAÄ° SÃœRÃœYOR
Türkiye’nin inanılmaz bir altyapı, sağlık hizmeti kapasitesi ve insan gücüne sahip olduğunu kaydeden Bakan Memişoğlu, acil hizmetler hakkında da şu bilgileri verdi:
“2008de ilk helikopterlerimiz, 2010dan itibaren de bütün ambulans uçaklarımızla hastalarımızı taşımak için çalışıyoruz. Türkiyede ÅŸu an 5 bin 613 tane kara ambulansımız, 513 tane kar paletli ambulanslarımız, helikopterimiz uçak ambulanslarımız hepsi hastalarımızın hizmetinde. Kentsel bölgelerde ambulansın vakaya ulaÅŸma süresi yüzde 90 oranında 10 dakikanın altında. Kırsalda ise bu süre 30 dakikanın altında. Bu, dünya standartlarının çok çok üstünde bir durum. Åžu anda çoÄŸu ülkede hastalar saatlerce ambulans bekleyebiliyor. Acil hizmetlerinde çalışan 50 bin çalışanıma minnetlerimi ve şükranımı sunuyorum. UMKE olsun, acil hizmetleri olsun çok önemli görevler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Türkiye, ÅŸu anda deniz, hava, kara, özellikli ambulanslarımız (yani obezite ambulansı, yeni doÄŸan ambulansları gibi) ile motorize ambulanslarımız sayesinde insanlarımıza bu hizmetleri sunuyoruz”
AMBULANSLARA RENK AYARI
Bakan MemiÅŸoÄŸlu, açıklamasında ayrıca, “İki ÅŸey ifade etmek istiyorum, buna da özellikle vatandaÅŸlarımızın hassasiyet göstermesinde fayda var. Birincisi gereksiz yere 112nin aranmasını istemiyoruz. Bu, diÄŸer insanlara haksızlık oluyor. Ä°kincisi de ambulanslarımız için trafikte fermuar yöntemi kullanılarak yollarda geçiÅŸ verilmeli. Öte yandan ambulanslarla ilgili yeni bir mevzuat deÄŸiÅŸikliÄŸi de yaptık. 112 ambulansları yani kırmızı ambulanslarla, kronik hastaların nakillerini yapacak ambulanslar artık renk olarak ayırt edilecek ÅŸekilde farklılaÅŸacak. Bu yılın sonuna kadar adaptasyon ya da uyum süreci verdik. Nakil ambulansların renklerini griye döndüreceÄŸiz. Böylece içindeki gerçek acil hastaysa ancak çakarını ya da sirenini çalıştıracak. Ayrıca ambulansların kurumsal olmasını saÄŸlıyoruz. KiÅŸisel ambulansların olmasını istemediÄŸimiz için böyle bir mevzuat yaptık. Onu da 2025 sonuna kadar adaptasyon süresi var. 2026nın başından itibaren artık 112 ambulanslarıyla kronik hastanın naklini yapan ambulansların rengi ayrılacak. Ayrıca bütün ambulansları elektronik sistemlerle donattık ve içi de dahil yönetebilir hale geliyoruz. Bunu zorunlu hale getiriyoruz. Yani ambulansın içinde hangi hasta var, nereye gidiyor, hastanın durumu nasıl, komuta merkezinin bilgilenebileceÄŸi ÅŸekilde anlık olarak yönetebilir hale gelecek. Ambulansın içindeki hastanın durumu da dahil nereye gideceÄŸini vesaire aynı zamanda emniyetle baÄŸlantılı olarak da takip ettireceÄŸiz” diye konuÅŸtu.
Kışın zor koÅŸullarda çalışan özellikle kırsaldaki acil ekiplerine de deÄŸinen Bakan MemiÅŸoÄŸlu, “Karda paletli ambulanslarla gidiyorlar. Havada her türlü hizmeti veriyorlar. Gerçekten genç çocuklar, müthiÅŸ derecede heyecanlılar. Ä°nsanlara kendi hayatlarını riske atarak hizmet veriyorlar. Kendi çorabını, ceketini çıkartıp hastaya veren saÄŸlık çalışanlarımız var. SaÄŸlık çalışanlarının bu kadar özverili olduÄŸu bir ülkede yaşıyoruz.”
SİSTEMİN TAMAMI BÖYLEYMİŞ GİBİ ALGILANMASI ÜZÜCÜ
Açıklamasında ‘Yenidoğan Çetesi’ne de değinen Bakan Memişoğlu, şunları söyledi:
“Bizim için bebeklerimiz ve insanlarımız her birinin canı çok deÄŸerli. Ãœzücü bir olay, çünkü saÄŸlıkçılar genelde hayatlarını insanların iyiliÄŸine, onları yaÅŸatmaya adamış iyi insanlar. Biz her ÅŸeyin iyi tarafındayız. Biz insanlara faydalı ya da dertlerine derman olmak için yetiÅŸtirildik. Çok manevi bir meslek bu. Bu olay özveriyle çalışan 1,5 milyon saÄŸlık profesyoneline haksızlık aslında. Bebeklerimizin hayatları her ÅŸeye bedel. Ama şöyle bir ÅŸey de var, artık kendi çürüklerini ayıklayabilen bir sistem var Türkiye’de. Bunu toplumun bilmesini istiyorum. Denetlemeler yaptık raporlar verildi ama normale aykırı çeteleÅŸmiÅŸ bir yapıyı dahi bizim de katkımızla ilk baÅŸta, sonra adliye ve emniyetin çalışmalarıyla bertaraf edebildik. Bugün adli yargılamalara geçildi ve tabii ki her ÅŸeyi açığa çıkaracak bir süreç yaÅŸanıyor. Ä°nÅŸallah gerekli cezaları da alacaklardır. Daha iyi denetleme mekanizmaları da yok olacak. Her türlü süreci yönetmeye çalışıyoruz. Bilimsel kurullar oluÅŸturuyoruz yeniden. Özel hastaneler mevzuatını deÄŸiÅŸtirip daha kontrol edilebilir ve denetlenebilir hale getiriyoruz. DoÄŸruların haricinde çok fazla dezenformasyon da yapılıyor. SaÄŸlık sisteminin sanki tamamı bu ÅŸekildeymiÅŸ gibi bir imaj uyandırılmaya çalışıyor. Ya da saÄŸlık çalışanlarına olan güveni tamamen yok edecek söylemlerde bulunuluyor. Asıl bu bizi üzüyor. Çünkü, Türkiye gerçekten saÄŸlık sistemindekilerin ne kadar özverili çalıştığını herkesin bildiÄŸi bir saÄŸlık altyapısına sahip. Bugün dünyanın her ülkesinden ülkemize gelinip saÄŸlık hizmeti alınıyor. ÖrneÄŸin Avrupada insanlar hekime ulaÅŸmak için 1 yıl 2 yıl bekliyor. Bizim saÄŸlık sistemimizin bu kadar iyi olduÄŸu bir dönemde, sanki her yer çok kötüymüş gibi bir algı yaratan söylemler üzücü. Bu olay bir istisna. Geçen yıl nisanda zaten gerekli baskınlar yapılarak çete çökertildi. Eylül ayında da çete bilgisayarları, telefonları ve benzeri oradaki belgelerden sonra ölümle illiyet kurularak adli sürece devam edildi.”
DUMANSIZ HAVA SAHASI İÇİN ÇAPRAZ DENETİM
Dumansız hava sahası konusunda yeni uygulamalara başlanacağının işaretini de veren Bakan Memişoğlu, ‘çapraz denetim’ uygulaması hakkında şu bilgileri verdi:
“Sadece koruyucu saÄŸlık hizmetleriyle deÄŸil kiÅŸinin de kendisini koruyarak saÄŸlıklı kalmaya çalışması gerekiyor. Bunun da ceza ya da yasakla olması taraftarı deÄŸilim aslında. Ama tabii ki denetimler yapılıp gerekli cezaların da verilmesi gerekiyor. Türkiyede 100 kiÅŸinin 34,8i sigara kullanıyor, çok büyük bir rakam. Erkeklerde bu oran yüzde 45e ulaşıyor. Yani her iki erkekten biri sigara kullanıyor. Kadınların üçte biri sigara içiyor. Sigara içme kurallarına uymayanlara da çapraz dediÄŸimiz bir ili baÅŸka bir ilden denetleyerek hem sigara içme kurallarına aykırı hareket eden esnafı ya da kiÅŸileri biraz caydıralım istiyoruz. Toplum olarak yeniden dumansız hava sahasını ön plana çıkarmamız lazım. Bir yerde oturup içtiÄŸinizde baÅŸkasına da zarar veriyorsunuz. Onun da hakkına giriyorsunuz. Birbirini tanımayan kiÅŸiler birbirlerini denetleyebilsin diye örneÄŸin Ä°stanbuldan gidip Samsun’dan gidip Hakkari’yi denetliyor, Ä°stanbul’dan gidip Sakaryayı denetliyor gibi. Toplumda baÅŸka bir problem daha var, bunlardan en önemlisi kilo, obezite. Türk toplumunun yüzde 62’si kilolu, yüzde 25i aşırı kilolu. Kalbiniz daha büyük bir alana hizmet etmek durumunda kalıyor, ayak bileÄŸimiz, dizleriniz, eklemleriniz, daha fazla baskı altında kalıyor. BöbreÄŸiniz daha çok çalışmak, karaciÄŸeriniz daha çok yaÄŸ yakmak, bağırsaklar daha çok çalışmak zorunda. Her ÅŸeyinizi israf ediyorsunuz yani. Uyku kaliteniz bile düşüyor. Kilo vermenin iki tane basit yolu var. Bir, hareket edeceksiniz, iki, midenizi tam doldurmayacaksınız. Buradan ÅŸunu istiyorum, ramazan da geldi; 1 ay boyunca lütfen iftarda suyunuzu, çorbanızı için, bir 15 dakika ara verin, aşırı yemenize gerek yok, enerjinizi giderecek kadar yemelisiniz. Gece 12.00ye doÄŸru hafif bir ÅŸeyler bir daha yiyin.”
ÇOCUKLARDA OBEZİTE UYARISI
Çocuklar arasındaki obezite yaygınlığına da değinen Bakan Memişoğlu özellikle Covid-19 sonrası evde oturma alışkanlığı da artınca mahalle kültürünün de azaldığını ve özellikle şehirleşmeyle çocuklarda da kilo probleminin arttığını söyledi. Bakan Memişoğlu, sözlerinin devamında şunları söyledi:
“Çocukluk çağında kilo aldığınızda kalıcı hale geliyor ve ergenlik çağında azaltmak zorlaşıyor. Çocukları eÄŸitmemiz lazım. Yeni bir program baÅŸlatıyoruz, daha önce Ä°stanbulda yapmıştık bunu. ‘SaÄŸlıklı çocuk saÄŸlıklı gelecek’ diye. Çocuklar saÄŸlıkçılarla genelde ancak hastanelerde, hasta olduklarında karşılaşıyorlar. Åžimdi biz onların yanına gidiyoruz. Her bir çocuÄŸumuza buradan sesleniyorum, her biri aslında bizim saÄŸlık elçimiz. EÄŸer annesi babası sigara içiyorsa lütfen onlara desin ki ben istemiyorum sigara içmeni. Ya da yanlış besleniyorlarsa, kiloları varsa uyarsın. Biz çocukları saÄŸlık elçilerimiz olarak görüyoruz. Kendileri de abur cubur yemeyecekler ama. Her sabah diÅŸlerini fırçalayacaklar, ellerini yıkayacaklar. Bilgisayarı kendileri istedikleri zaman kullansınlar ama bunu kontrol ederek kullansınlar. SaÄŸlıkta Türkiye Yüzyılı olacaksak, önce çocuklarımızın saÄŸlık konusundaki bilincini artırmalıyız.”
‘TÜRKİYE’NİN SAĞLIKÇILARI DÜNYAYA ÖRNEK’
14 Mart öncesi meslektaşlarına da önemli mesajlar veren Bakan Memişoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:
“Biz hekimler gerçekten toplumun iyiliÄŸi için uÄŸraÅŸan, onların derdine derman olmaya çalışan insanlarız. Bunu sadece meslek olarak görmeyip adanmışlık olarak yapıyoruz. Bizler iyi insanlarız, deÄŸerli insanlarız ve deÄŸerli olan hekimlerin gerçekten bu özverisinden dolayı, onların bir ferdi olarak, bu koltuÄŸa oturup da saÄŸlığı ve iyilik tarafında olan bir mesleÄŸi yapan birisi olarak söylüyorum, onlarla gurur duyuyorum. Mustafa Kemal Atatürkün dediÄŸi gibi, hekimlerimiz gerçekten dünyanın en güvenilir, en iyi hekimleri. SaÄŸlık çalışanlarımız da öyle. Türkiyenin saÄŸlıkçıları, dünyaya örnek. Bugün tam olarak onlara sahip çıkmamız gerekiyor. Bizler hekim olarak deÄŸerli olmak istiyoruz sadece. DeÄŸerli hissetmek istiyoruz. SaÄŸlıkla ÅŸiddet olayları oluyor, insan anlayamıyor. Toplumun hekimlerine sahip çıkması lazım. Bütün meslektaÅŸlarımın ‘14 Mart Tıp Bayramı’nı ÅŸimdiden kutluyorum. 14 Mart sadece Türkiyede kutlanan bir bayram. KurtuluÅŸ Savaşı’nda düşmana karşı direniÅŸi baÅŸlatan kiÅŸiler hekimler. Biz hekimlerle saÄŸlık çalışanları olarak bu toplumun temel taÅŸlarıyız. Ben onlar adına bu koltukta oturuyorum. Sonuçta onlar hastalara hizmet ediyor, biz onlara hizmet ediyoruz. Daha iyi olmaya çalışacağız. Onların her zaman bize tabii ki eleÅŸtirileri, uyarıları olacaktır. Çünkü onlar hizmet sunuyorlar. Yanlışları da bize söyleyecekler ve biz de bu makamda oturan insanlar olarak bunu düzeltmek için uÄŸraÅŸacağız.”
